Trump, İsrail ve Yahudiler

Donald Trump, İsrail´e karşı aşırı sevgisi ne kadar içten? Ünlü pop düşünür Bernard Henri Levy, Talmud´dan bir hikaye anlatarak ilginç sonuçlara varıyor: "Dikkatli olun! Hiç göründüğü gibi olmayabilir."

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
1 Şubat 2017 Çarşamba

Donald Trump, iktidara gelmesiyle, söylemleriyle, icraatlarıyla, dünyanın gündeminin bir numarasında olmanın zevkini çıkarıyordur sanırım. Lakin işler hiç ummadığı gibi gidebilir. Zafer sarhoşluğu, temkinlilik ve tevazuyla yer değiştirmediği müddetçe duvarları çok yakınında hissedeceği tecrübeyle sabit bu dünyada.

Yedi Müslüman ülkesinin istisnasız tüm vatandaşlarına ülkeye giriş yasağı koymasına başta kendi ülke içinde büyük bir tepkiye neden olması, Amerikan halkının önemli bir bölümünün demokratik değerleri çoğumuzdan daha fazla sindirdiğinin kanıtı. Aldığı bu kararı kimi eyaletlerin başsavcılarının kınaması da ülkenin gerçek hukuk devleti olduğunun taş gibi göstergesi olsa gerek.

Lakin ben başka bir sorunsala değinmek istiyorum: Trump-İsrail ve Yahudiler ilişkisine.

27 Ocak Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü’nde Beyaz Saray’dan yapılan açıklama kimi Yahudi çevrelerde çok tartışıldı ve hemen Trump’ın Yahudilerle alakalı düşünceleri üzerine spekülasyonlar yapıldı. Her ne kadar 27 Ocak, Nazilerin katlettiği tüm etnik gruplara gönderme yapsa da altı milyon Yahudi’nin katledilmesi o güne damgasına da vurmakta. Söz konusu resmi açıklamada, bir kez bile Yahudi kurban sözü veya iması geçmemesi üzerine, ABD’nin ünlü Yahudi kuruluşlarından ADL, Trump’ı sertçe eleştirince Trump’ın hissiyatı ve düşünceleri tekrar bolca speküle edildi sil baştan.

Oysaki Trump gerek seçim öncesi gerekse de sonrasında İsrail ile ilgili olarak neredeyse hiçbir Amerikan başkanının sarf etmediği övgü ve şartsız destek sözcükleriyle dünyayı hatta Yahudileri bile şaşırtmıştı. Hele hele yine hiçbir başkanın yerine getiremediği, ABD elçiliğinin Kudüs’e taşınması kararının gerçeğe dönüşeceğini kesin bir dille teyit etmişti.

Lakin bu konuda dünya Yahudilerinin kafasının oldukça karışık olduğu görülüyor. İsrail’e ve Bibi Netanyahu’ya gösterdiği muazzam yakınlık ve verdiği desteği gören kimi Yahudiler sorgusuz sualsiz bu desteğin içten ve kararlı olduğu rahatlığına batarken bir başkaları ise temkinli olmaya çağırıyor ilgili tarafları. Bunun bir örneği de ünlü çağdaş Fransız pop düşünür Bernard-Henri Levy.

Levy , ‘Trump’a karşı temkinli olun’ başlıklı uzun makalesinde Trump ile ilgili olarak en baştan, ne olumlu ne de olumsuz yaklaşımda bulunulmasının yanlış olabileceğini ileri sürerken Başkan’ın geçmişindeki kimi söylem ve hareketlerinden hareketle kendisini küçümseyen Yahudilere karşı hırsla ve belki de son tahlilde hınçla dolu olduğunu işaret ediyor, Freudian analizler eşliğinde.

Trump yıllar önce bir konuşmasında parasını sadece ‘her gün kipa takan bu kısa adamlara’ verebileceğini söylerken onlara olan hayranlığını pek de sevimli olmayan bir kimlik özelliği ile göstermişti. Seçim kampanyasında ise Cumhuriyetçi zengin bağışçı Yahudilere hitaben, “Sizin paranızı istemediğimden dolayı beni desteklemeyeceğinizi biliyorum” sözü Amerikan Yahudilerine karşı su yüzüne çıkan bir aşağılama olarak değerlendirilmişti. Bernard Henri Levy, bu davranışı tipik olarak kendisini sevmeyenlere karşı, savunma refleksli bir aşağılama olarak değerlendiriyor. Yine Levy, Trump’ın gösterdiği aşırı İsrail sevgisinin kalpten ve içten olmama olasılığının çok fazla olduğundan, bu durumun ileride tam ters bir hissiyata dönüşmeye neden olabileceğini savlıyor.

Levy, Talmud’dan ilginç bir hikâye ile durumu şöyle özetliyor: Milattan Önce 3. yüzyılda yaşayan ünlü din adamlarından Yehuda Nassi’nin okulundaki öğrenciler yüksek bilgili olmanın yarattığı üstünlük psikolojisiyle her gün önlerinden geçen bir domuz çobanıyla dalga geçerlermiş. Yıllar sonra Yehuda Nassi, Roma İmparatoru Diocletianus tarafından uzak şehirdeki sarayına çağırılır ve ona eşlik etmesi için en iyi yardımcısı gönderilir. Lakin yolculuk özellikle dinen seyahat edilmemesi gereken Şabat gününe rast getirilir. Ayrıca İmparator, Nassi’ye, onu öldürebilecek denli kaynar suyla dolu bir banyo hazırlatır ama bir mucize gerçekleşerek su soğur ve Nassi kurtulur. Diocletianus’un karşısına çıkan Nassi, İmparator’un aslında onun öğrencilerinin alay ettiği eskinin domuz çobanı olduğunu görür, şoke olur. İmparator ise kinle, “Ne yani Tanrınız size mucizeler yarattığı için bir imparatoru küçük düşürmeyi mubah mı görüyorsunuz” der, geçmişe gönderme yaparak…

Levy’nin anlattığı hikâye tabii ki metaforlarla dolu. Trump’a gönderme yaparak kimlerin bile bir gün başkan olabileceğini, ayrıca kendisini küçük görenlere karşı Trump’ın bir gün mutlaka intikam alabileceği tahlilini de yapıyor.

Levy’nin savları abartılı olabilir ama Trump’ın, Yahudileri sevmesinden daha çok İsrail’i sevmesi gerçeğinin stratejik kimi hesaplara dayanabileceği düşüncesi pek yanlış olmasa gerek.

Ve son olarak şunu söylüyor: Yahudi aklı, ne teslimiyeti ne de mutlak reddi içerir. Trump’a saygı gösterilmeli ama kafasının içinde neler olduğu da sürekli tahlil edilmeli.

Katılıyorum.