Her anlamıyla renkli insan Craig Sager

Sporu ve özellikle basketbolu cazip kılan en temel unsur yaşama bire bir ayna görevi görmesidir. Bu nedenle ABD’nin ünlü spor muhabiri Craig Sager’in hayatı üzerinden NBA kültürüne bir kez daha bakmak hepimiz için faydalı olacak.

İgal ERS Spor
11 Ocak 2017 Çarşamba

Önceki yazılarımı okuyanlar Amerikan Basketbol Liginin gücünün, içinde barındırdığı her unsurdan değer yaratma üzerine kurulduğunu tekrar tekrar bahsettiğimi bilir. Her ne kadar bu değer yaratımının temel amacı ekonomik gücün arttırılması olsa da NBA, içinde barındırdığı herkesin o ligin bir parçası, hatta büyük ve karışık bir ailenin içerisinde olduğunu izleyenlerine hissettirmeyi başarmaktadır.

Bugünkü yazımda bu değerlerin en önemlilerinden biri, Amerikalıların saha kenarı muhabiri tabir ettiği işin üstadı, geçenlerde yaşama gözünü yuman Craig Sager’dan bahsetmek istiyorum. Eğer hayatınız boyunca 1-2 kere bile olsa önemli bir NBA maçı izlediyseniz onu görmüşsünüzdür. Gözü alan parlaklıktaki takım elbisesiyle, çeyrek aralarında yapılan röportajlarda konuştuğu koçlar tarafından takılınmasıyla dikkat çeken, hayat dolu kişi onun ta kendisiydi.

1951 yılında Illinois eyaletinde doğan Sager, üniversiteyi de aynı eyaletteki Northwestern Üniversitesinde okudu. Spor muhabirliğine Florida’da bir radyoda başladıktan sonra kariyerinin, hatta hayatının geriye kalanını geçireceği CNN’e geçti. Orada beysboldan Amerikan futboluna kadar Amerikan sporları hakkında programlar sunarken, sonunda kendini ona ün kazandıracak NBA muhabiri olarak görev yaparken buldu.

Sarsılmaz çalışma etiği, giydiği kıyafetler kadar renkli karakteri, kendini spora adamışlığı ve özellikle NBA yönetiminin, seyirciye şeffaflık ve daha kişiselleştirilmiş bir tecrübe yaşatmak için birinci ve üçüncü çeyreklerin arasında, koçlar için zorunlu kısa röportajlar koymasıyla Sager, Amerikan medyasına uzak olan uluslararası takipçiler için bile tanınmış bir figür oldu. YouTube çağına gelindiğinde ise Sager’in giydiği takım elbiselerden tutun, değişik koçlarla yaptığı röportajlarına kadar her şeyi hakkında yapılmış videoların zaman zaman viral haline dönüşmesi, onun NBA severlerin aklındaki yerini iyice sağlamlaştırdı. Özellikle medyayla pek de iyi geçinemeyen Gregg Popovich’le tatlı atışmalarını içeren videolar bazen milyonlarca kez izlendi.

Ancak bu renkli kişilik, ne yazık ki 2014 yılında kanser teşhisiyle hastaneye yatırıldı ve hayatı boyunca bir gün bile işini aksatmayan Sager, o yılın playoff’larının tamamını kaçırmak zorunda kaldı. İşte tam da burada daha önce bahsettiğim NBA’in “biz büyük bir aileyiz” anlayışının ortaya çıktığını gördük. 2014 playoff’ları boyunca başta en çok takıldığı Gregg Popovich olmak üzere, takım sahiplerinden, koçlara ve oyunculara kadar ligin her unsuru, Sager’in hastalığına karşı verdiği mücadeleye gösterdikleri saygıyı bütün dünyaya her fırsatta duyurdu. Hatta bu mücadele, bütün kanserle mücadele eden insanlara ilham kaynağı olsun diye, Craig Sager’in da yenilmek nedir bilmeyen kişiliğinden yola çıkarak, “Asla Vazgeçme” ismi altında bir farkındalık kampanyasına dönüştürüldü.

Bunun yanında, oğlundan aldığı ilik ile kansere karşı verdiği ilk mücadeleyi kazanıp ait olduğu yere, saha kenarına dönmeye başardığında da bütün NBA camiası tekrar ayağa kalktı. Sager’e röportaj veren tüm koçlardaki samimi mutluluğu görebilmekteydi izleyenler. Ancak o, hastalığının tekrar etmesi sonucunda 2016 yılının sonlarında doğru hayatını kaybetti. Şimdi ise arkasında bıraktığı miras, sadece eşi ve çocukları tarafından değil, bütün NBA tarafından da yaşatılmakta. İşte tam bu noktada da Amerikan Basketbol Liginin yerleştirdiği o kültürün önemini tekrar görüyoruz.  

Benim bitmeyen konuşmalarıma dayanabilen tanıdıklarım, sporu ve özellikle basketbolu cazip kılan en temel unsurun yaşama bire bir ayna görevi görmesi olduğunu dediğimi binlerce, belki de milyonlarca kere duymuştur. İşte bu yüzden, bu yazıda bu renkli kişilikten ve onu hayatımıza sokan kültürden bahsetmek istedim. Hem Craig Sager’in kişisel, hem de onu barındıran kültürün yarattığı değerleri biz de ülkemiz sporuna uygulayabilirsek, eminim ki ne finansal olarak ne de etik olarak çektiğimiz sorunları çekeriz.