Web´den seçmeler

• Eskiden o bölgede terziler çokmuş, o terzilerin önemli kesimi de Yahudi inancına sahip insanlarmış. İşyerlerine / evlerine yakın olması nedeni ile bir ibadet yeri kurmuşlar. Aslında oraya başka isim takmışlar ama orada yaşayanlar hepsi Terziler Sinagogu (Schneidertempel) olarak bilinir olmuş. Gel zaman git zaman, içinden iki dünya savaşı geçiren bu bölgede yaşayan nüfus yapısı değişir olmuş. Yahudiler bu yaşadıkları yerden göçe zorlanmışlar, çünkü ulus devlet dedikleri şey homojen toplum yaratmak. Bu toprakların kadim insanları değişik bahaneler ve korkutmalar ile sessizce oradan uzaklaşır olmuşlar… Sokaklarına bıraktıkları düğün eğlencesinde duyulan kahkaha, ölüm merasiminde duyulan ağıtlardan izler duvarların içine sinmiş ama onları duyanda gün geçtikçe azalmış. Eski kartpostallarda ve anıların saklandığı sanıklarda kalmış… İSMAİL CEM ÖZKAN – www.acikgazete.com -----------------------------------------------

İzak BARON Diğer
14 Aralık 2016 Çarşamba
  • KAMUSAL ALANDA ARTAN BU GÖRÜNÜRLÜĞE KARŞIN BUGÜN YAHUDİLERİN MEKÂNLARININ ÜZERİNDE HERHANGİ BİR TABELA OLMAMASI VE HER NE KADAR HOŞGÖRÜ SÖYLEMİNİN ALTI ÇİZİLSE DE ÖZELLİKLE YAHUDİ VATANDAŞLARIN KÜLTÜREL YAŞAMLARININ PARÇASI OLAN BU MEKÂNLARA GİRİŞ ÇIKIŞLARINDA BÜYÜK BİR TİTİZLİKLE UYGULANAN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ, İÇİNDE BULUNDUKLARI DURUMUN İPUÇLARINI VERMEKTEDİR

Her ne kadar Cumhuriyet’in “iyi” azınlıkları da olsalar, Yahudilerin Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında artan ötekine karşı düşmanlıkla beraber yeterince Türk olarak kabul edilmeme korkusu, kendi günlük hayatlarında onları simgeleyen bazı işaretleri ve olayları “silmesine”, dahası kolektif hafızayı sessizleştirme pratiğine neden olmuştur. Örneğin; 19. yüzyıla kadar Yahudiler kendilerini Osmanlı’nın sadık tebaası olarak adlandırmakta ve bu iki taraf için de aynı söylemler üzerinden gerçekleşmekteydi. Cumhuriyet’in kuruluş dönemine baktığımız zaman ise ulus devlet projesi ile birlikte her ne kadar Yahudilere uygulanan bir sürü haksız politika olsa da (Varlık Vergisi, 6-7 Eylül Olayları vb.) söylemde Yahudi cemaati bunu hiçbir şekilde dile getirmiyor. 1927’de 22 yaşında genç bir kadın Bankalar Caddesi’nin ortasında bir aşk cinayetine kurban gidiyor. Olayın duyulması ile ilk kez binlerce Yahudi Bankalar Caddesi’nde hep bir ağızdan “adalet istiyoruz” sloganları atarak bir araya geliyor. Cenaze töreni sırasında arbede çıkıyor. Cenazeye katılan dokuz Yahudi gözaltına alınıyor. Fakat olay büyüyüp dönemin gazetelerinin hedef göstermesi sonucu diğer bölgelerde yaşayan Yahudilere sıçrasa da baktığımız zaman olaya ilişkin birkaç aydının yazdıkları hariç hiçbir şekilde dile getirilmiyor. Dolayısı ile bugünden baktığımızda hafıza pratiğini her ne kadar geçmişle bağlantılı olarak konumlandırsak da bugünle olan ilişkisi gözler önüne seriliyor. Çünkü “Hafıza her ne kadar geçmişe gönderme yapsa da söz konusu olan geçmiş, belirli şekillerde seçiliyor” ve bu süreçte Yahudi cemaati bu tür olayları kolektif olarak “silmeyi seçmiştir”. Dahası Türkiye Cumhuriyeti’nin “iyi” Yahudileri olarak Türkiye’nin Avrupa’ya giriş çabaları bu bağlamda onlara kamusal alanda kendilerini göstermek için yeni bir fırsat yaratmıştır. 500. Yıl Vakfı’nın açılış töreninde ise bu rolleri daha pekiştirilmiştir. Çünkü Yahudiler hem bir Avrupalı olarak hem de hoşgörüyle karşılanan bir tebaa olarak artık kültürel hayattaki yerlerini almıştırlar. Dahası Zulfaris Sinagogu’nda açtığı Yahudi Müzesi ile birlikte hoşgörü ve Avrupalılaşma önünde daha sağlam adımlar atmıştır. Çünkü bu dönemde kurgulanan bu müzeler Batılılaşma projesinin başarı göstergeleri olarak kurgulanmaktadır. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında ulus devlet fikrini güçlendirmek için kurgulanan bu mekânlar, Batılılaşma hareketleri ile birlikte yenilikçi ve ötekinden farklı bir ulus kimlik kurgulanması için kullanılmaktadır. Dahası seküler mekânların yaratılması aşamasında “yeni düzenin sergileme sembolleri” olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu bağlamda bakıldığı zaman 500. Yıl Vakfı’nın ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa açtığı müze devlet politikalarının yeni bir biçimine dikkat çekmektedir. Çünkü her ne kadar müzenin resmi söyleminde sinagog saldırıları sonucu müzenin kurgulandığı fikri ortaya atılsa da bu açıklama kendi içerisinde bir çelişkiyi geliştirmektedir. Çünkü bu durum belediye tarafından İstanbul’da hâlâ Yahudilerin yaşadıklarını ve İstanbul’daki bu çeşitliliği Yahudilerin yüzünü dışarıya yansıtmak şeklinde kurgulanarak Türkiye’nin hoşgörülü, uygar ve modern olduğu savını desteklemek için Yahudilerin Türklere açık bir destek sunduğu bir durum olarak okunması gerekliliğinin altı çizilmiştir. Danan’ın müzede gezerken altını çizdiği bir diğer nokta ise gelen “yabancı” misafirlerin gördükleri manzara karşısında Avrupa ve Türkiye’yi karşılaştırırken Türkiye’nin daha uygarlıkçı olduğu söylemleri üzerinden… Danan, Türkiye’nin Yahudileri hem bir araç olarak kullandığını hem de müzenin kurulmasına katkı sağlayarak kendilerine merkezi bir rol tayin ettiklerinin altını çizmiştir. Çünkü müzeler işlevleri gereği devletlerin içinde bulundukları durumu güçlendirmek için ve diğer uluslar karşısındaki üstünlüklerini elde etmek için girişilen bir çabadır; zira ziyaretçilerin söylemlerinde de bu ortaya çıkmaktadır. Fakat kamusal alanda artan bu görünürlüğe karşın bugün Yahudilerin mekânlarının üzerinde herhangi bir tabela olmaması ve her ne kadar hoşgörü söyleminin altı çizilse de özellikle Yahudi vatandaşların kültürel yaşamlarının parçası olan bu mekânlara giriş çıkışlarında büyük bir titizlikle uygulanan güvenlik önlemleri, içinde bulundukları durumun ipuçlarını vermektedir.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devletleşmesi ile beraber özellikle İstanbul’da yaşayan Yahudilerin kentte var olma çabaları, gerek Yahudilerin kendilerine atfettikleri “yerlilik” kimliği ile gerekse Türkiyeli Türklerin onları bütün bunlara rağmen “yabancı” olarak tanımlamasının Türkiye’deki politikalarla iç içe geçmiş karmaşık bir ilişkiye sahip olduklarının altını çizmek gerekir. Dahası her ne kadar yaşadıkları bölgelerden ayrılsalar da bugün Bankalar Caddesi’nden yukarı çıkarken Brink Danan’ın makalesinde değindiği şekli ile aslında elimizde dükkân vitrinlerine koyulan Davut yıldızı, hilal ve haç baskılarından başka bugün bize orada Yahudilerin yaşadığını hatırlatan hiçbir şey kalmadı.

Roje Demir

http://www.avlaremoz.com/2016/12/06/sokagi-hafizasizlastirmak-yer-adlarinin-degistirilmesi-pratigi-uzerinden-turk-yahudi-iliskilerine-bir-bakis-roje-demir/

 

  • BİZİM LUGATİMİZDE KURTULMUŞ'UN DEDİĞİ GİBİ "İNSANLARA ZULÜM EDENE" DEĞİL, MÜSLÜMAN OLMAYANLARA, "ÖTEKİLEŞTİRİLENLERE" GAVUR DENİR

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "bağımsızlıkçı Yeni Türkiye" projesini anlatırken şaşırtıcı ifadeler kullandı: "Yeni Türkiye tarihiyle, kültürüyle barıştığında neyi görüyor? (...) 'Türkiye Müslümanlığı' dediğimiz, bugünlere kadar gelmiş olan bu büyük medeniyetin en temel özelliklerinden birisi gavura 'gavur' diyerek gavurun karşısına dikilebilmektir. (...) Çanakkale'de yoksa direnemezdik. Gavur, gayri müslime verilen isim değildir, bizim lugatımızda. Bizim lügatımızde gavur despota, zalime, insanlara karşı zulüm edene, emperyaliste verilen isimdir." Kurtulmuş, deneyimli bir siyasetçi ve de akademisyendir. Kullandığı sözcüklerin ve ifadelerin ne anlama geldiğini bilmesi gerekir. Bizim lugatimizde Kurtulmuş'un dediği gibi "insanlara zulüm edene" değil, Müslüman olmayanlara, "ötekileştirilenlere" gavur denir. Osmanlı İmparatorluğu, bu nedenle "gavur" sözcüğünü farklı din ve inançtan yurttaşlarını aşağılamak amacıyla kullanıldığı için bir fermanla yasaklamıştı (Islahat Fermanı 1856). Numan Kurtulmuş da bilir ki, Osmanlı hanedanının, yani ceddimizin kadınlarının tamamına yakını, "gavur"dur, yani Müslüman değildir. Bir kısmı sonradan Müslümanlığı kabul etmiş, bir kısmı ömrü boyunca asıl dinine sadık kalarak, "gavur" olarak yaşamış ve öyle ölmüştür.

Oral Çalışlar

http://www.posta.com.tr/gavur-sozcugunu-ecadimiz-yasaklamisti-oral-calislar-yazisi-1247195

 

  • CEMAATİ AZALAN VE YOK OLAN BİR İBADET MERKEZİNİN SANAT GALERİSİNE VE BULUŞMA NOKTASINA DÖNÜŞÜMÜ BU AZALMA İLE ÇOK İLİNTİLİ OLMASINA RAĞMEN YAHUDİLER BİZİ KIRMAMAK İÇİN YAKINDA AÇILAN BAŞKA SİNAGOG YÜZÜNDEN AZALDI DEMİŞLER

Galata’ya Bankalar Caddesinde yukarıya doğru çıkarken o bölgeye özgü eski bir bankerin yaptırdığı ve yaptıranın ismi ile anılan Kamondo merdivenlerinden çıkılır.  Eskiden o bölgede terziler çokmuş, o terzilerin önemli kesimi de Yahudi inancına sahip insanlarmış. İşyerlerine / evlerine yakın olması nedeni ile bir ibadet yeri kurmuşlar. Aslında oraya başka isim takmışlar ama orada yaşayanlar hepsi Terziler Sinagogu (Schneidertempel) olarak bilinir olmuş.

Gel zaman git zaman, içinden iki dünya savaşı geçiren bu bölgede yaşayan nüfus yapısı değişir olmuş. Yahudiler bu yaşadıkları yerden göçe zorlanmışlar, çünkü ulus devlet dedikleri şey homojen toplum yaratmak. Bu toprakların kadim insanları değişik bahaneler ve korkutmalar ile sessizce oradan uzaklaşır olmuşlar… Sokaklarına bıraktıkları düğün eğlencesinde duyulan kahkaha, ölüm merasiminde duyulan ağıtlardan izler duvarların içine sinmiş ama onları duyanda gün geçtikçe azalmış. Eski kartpostallarda ve anıların saklandığı sanıklarda kalmış…

Cemaati azalan ve yok olan bir ibadet merkezinin sanat galerisine ve buluşma noktasına dönüşümü bu azalma ile çok ilintili olmasına rağmen Yahudiler bizi kırmamak için yakında açılan başka sinagog yüzünden azaldı demişler.

Sanat merkezine dönüşen bu eski kadim yapı içinde geçmişin izlerini taşımaya devam etmektedir.

Her cemaat toplandığında mumlar yakılır, ışıklar balkonları sanki delercesine aşağıya doğru sallanan avize geçmişten bize bir şeyler fısıldar gibidir. Avize yıllar içinde değişime uğramış olsa da işlevi hep aynı kalmıştır.

Avizenin içinde ki ışıklar kristallerin içinden aşağıya doğru kırılarak yağıyor gibidir. Üzerimize düşen kristallerin ışıklarıdır ama o kristaller acı bir olayında adı olmuştur. Kristal Gece olarak duyduğumuz ama Yahudilerin acı içinde yaşadığı bir gece. Avrupa’nın soğuk karanlık bir şehrinde faşist güçlerin emri ve kışkırtması ile çıkan yangından fırlayan ışıklar kristallerin içinden kırılarak insanlığa yansıdığında büyük bir kırılmanın da habercisi olduğunu sessizce karşılanmış.  Sessizlik elbette görecelidir, çünkü çığlık ancak yaşadığı yeri sarsarken dünya bu olayı sessizce izlemeyi tercih etmiştir.

Sessizlik aslında gelmekte olan soykırımın ayak sesidir, çıkarılan yasalar ile hukuka uygun işlenen cinayetler, katliamlar ve soykırımın ilk habercisi işte bu kristallerden sızan ve kırılan ışıktır.

Salonun iki tarafından aşağıya doğru sallanan avizeye bakarken sizi dikenli tel karşılar. O teller bizi herhangi bir toplama kampına doğru alır götürür, çünkü her kamp düşman için üretilmiş ve o dar alanda yaşamaya zorlanmak anlamındadır. Ama bu toplama kampları yaşam değil, ölümdür. Zehirli gazlar ile adına önce toplu cinayet katliam en sonunda da d soykırım yapılan yerlerin adıdır. Toplama kamplarına değişik isimler verilmiş olunabilir ama yaşanan gerçek ölümdür. Kapısında “Arbeit macht frei!” yazı yazan yerlerde özgürlük birileri için ölümdür, ölülerin derilerinden yapılan abajurdur. Çalışmak özgürleştirmemiş, aksine ölümün boyutunu büyütmüştür.

İsmail Cem Özkan

https://www.acikgazete.com/izel-rozental-gozu-ile/

 

  • ‘O SES TÜRKİYE’DEN ‘HAVA NAGİLA’YI BEKLİYORUZ

İsrail ile Türkiye arasında esen fırtına yerini sükunete bıraktı. Nereden anlıyoruz?  ‘O Ses İsrail’de İbrahim Tatlıses’in ‘Bebeğim’ şarkısı söylendi.

‘O Ses Türkiye’den ‘Hava Nagila’yı bekliyoruz. Dostluğumuz böylece daim kılınsın!

Ali Eyüboğlu

http://www.milliyet.com.tr/-o-ses-turkiye-bunu-yapar-mi-/cadde/ydetay/2359623/default.htm

 

Netten seyredin

 

  • OKUMA PARÇASI – SEBZELER VE MEYVELER

http://ladinodersleri.com/okuma-parcasi-sebzeler-ve-meyveler/

 

  • SEFARADANNE  @ INSTAGRAM

https://www.instagram.com/sefaradanne/

 

Netten okumalar

 

  • TDK'NIN "GAVUR"U DA KURTULMUŞ'UN "GAVUR"U DA NEFRET VE AYRIMCILIK İÇERİYOR – BEYZA KURAL

http://bianet.org/bianet/ayrimcilik/181450-tdk-nin-gavur-u-da-kurtulmus-un-gavur-u-da-nefret-ve-ayrimcilik-iceriyor

 

  • TREZOROS: KASTORİA’NIN KAYIP YAHUDİLERİ – SERDAR KORUCU

http://bianet.org/biamag/diger/181578-trezoros-kastoria-nin-kayip-yahudileri

 

  • UEFA AVRUPA LİGİ KURASINDA HAPOEL BEER SHEVA ÇIKTI, ANTİSEMİT MESAJLAR PAYLAŞILDI – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/12/12/uefa-avrupa-ligi-kurasinda-hapoel-beer-sheva-cikti-antisemit-mesajlar-paylasildi-serdar-korucu/

 

  • İSRAİL'DE YAYINLANAN THE VOİCE YARIŞMASINDA İBRAHİM TATLISES'İN BEBEĞİM ŞARKISI SÜRPRİZİ!

https://onedio.com/haber/israil-de-yayinlanan-the-voice-yarismasinda-ibrahim-tatlises-in-bebegim-sarkisi-surprizi--743981

 

  • İSRAEL TRENLERİNDEN ÖYKÜLER...- AARON BARUCH

http://ankarali-2001.blogspot.com.tr/2016/12/opera-operasyonu.html

 

  • İSRAİL ÜNİVERSİTELERİ ZAPTÜRAPT ALTINA ALMAK, DÜŞÜNCEYE SANSÜR UYGULAMAK PEŞİNDE..

http://www.ocakmedya.com/dunya/2016/12/11/israil-universiteleri-zapturapt-altina-almak-dusunceye-sansur-uygulamak-pesinde/

 

Takılan tweetler

 

ivo molinas ‏@basyazar  4 sa.4 saat önce

BJK'nın rakibi Beer Sheva'da Türk şehitliği olduğunu biliyor muydunuz?

 

 

 

Y. Emre Kocabasoglu ‏@Kocabasoglu  8 Ara

"Yahudi mezarlığına gömülecek" ne şimdi burada? Bakanın "ima" etmeye çalıştığı ne?

 

DurumBundanİbaret ‏@bundan_ibaret  6 Ara

Israil nefreti: "Yan yana gelmeyecekleri bile yapıştır! Yapıştırmakla kalmaz aynılaştırır. Olmasaydi, olmazdık!"

 

ishak ibrahimzadeh ‏@ishak5723  10 Ara

Bugün göreve başlamak üzere @TelAvivBE uçan Büyükelçi'miz Kemal beyi @TurkishAirlines da verilmediğinden @SALOMgazetesi ile uğurlayamadık

 

TürkMusevileriMüzesi ‏@muze500  9 Ara

#muze500 #jewishmuseumofturkey #judeo_espanyol