Sonbahar biterken kitaplar

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
30 Kasım 2016 Çarşamba

Okuma mevsimine geldik, günlerin yavaş yavaş kısaldığı, havaların az da olsa serinlediği, beş çaylarının, uzun gece sohbetlerinin anlam bulduğu ılık-sarı sonbahara…

Şairlerin en beklenmedik ilhamlarının, yazarların en çarpıcı ifadelerinin saklı olduğu, bu gizem ve pırıltı dolu mevsimde birçok yeni kitap çıkar ve raflardaki yerini alır. Kitaplar bilir okurlarla buluşacakları doğru mevsimi…  İşte onlardan bazıları…

Eddi Anter’in yeni kitabı Kesmeşeker, yine bir insan hikâyesini anlatıyor, üstelik kendi ağzından… Ben diliyle yazılan kitaplar, adeta kurmaca olmaktan çıkıyor. Sahici, çok yakın zamanda yaşanmış bir olayı, okura anlatır tatta akıp gidiyor sayfalar üzerinde sözcükler… Böyle yazarların kalemi beni çok etkiliyor. Bir film izler gibi ya da yazarla karşılıklı oturup konuşuyormuş gibi oluyorum kitabı okurken ve bu kitapta olduğu gibi bir solukta okuyorum yazılan hikâyeyi.

Hayat güzel şey… Ama bir o kadar da karanlık, rutubetli, anlaşılmaz köşelere de sıkıştırabiliyor onu yaşayanları… Öyle şeyler oluyor ki bazen, öyle büyük işler geliyor ki insanın başına, izleri ömür boyu silinmiyor.

Hayat, her şeye rağmen devam ediyor ve öyle büyük sürprizler hazırlayabiliyor ki insana, her şeyi alt üst edip düzeni yeniden kurabiliyor.

Hiç ipucu vermedim değil mi? Kitabı okuyun istiyorum. Yazarın, akıcı Türkçesinin ve klinik psikolog oluşunun kitabı nasıl şekillendirdiğini; hayatın bizim için cebinde sakladıklarını nasıl hiç umulmadık anda çıkarıp önümüze koyabileceğini; bunların bizi nerelerden nerelere götürebileceğini kendiniz görün.

Bu kitabı da arka kapağındaki son paragrafı okuyunca aldım Aşk Kapanı’nı: ”Tutkulu bir aşkın öyküsü bu… Anneannem Mari Apostoliva’nın, Yunanistan’da başlayıp İstanbul’da sonlanan yaşamına damga vuran büyük aşkının romanı.” .

Meral Karakurt Erensoy’un yaşanmış bir hikâyeden yola çıkarak yazdığı roman, geçmişimizin geleceğimizi nasıl şekillendirdiğinin en güzel örneği…

Hepimizin hayatı, film gibi… Hani o son anda bir şerit gibi gözlerimizin önünden geçen… İşte bazı yazarlar, o son an’ı beklemeden sevdikleri birinin hayatını film şeridi haline getirip bizim gözlerimizin önünden geçirmeyi şahane bir şekilde başarıyorlar.

Bir başka toprak parçasında başlayıp bu topraklarda son bulan bir film şeridinin karelerine sığan renkli, hüzünlü, mutlu ve karmaşık tüm ayrıntıları bulabilirsiniz bu romanda…

Geleceğe bir şeyler yazmak isteseydik kendimizle, yaşadığımız günlerle ilgili bu bir mektup olmazdı… Yaşananları, birikenleri uzun uzun anlatmak yerine ona bir kart atıp varsa sevinçli bir haberimiz ya da ani gelişen bir sıkıntımız söylemek isterdik hemen… Bu da bir kartpostala sığardı, artık neredeyse hiç gönderemediğimiz, neredeyse, kültürünü kaybettiğimiz…

‘Ne Yapabilirim?’ sorusuyla ‘Geleceğe Kartpostallar’ yazmayı seçen Gündüz Vassaf, bir harekete, örgüte, partiye, hatta ideolojiye bağlı olmayanlara sesleniyor. Kötümserliğe kapılıp edilgenleşmeye, değişimin ertelenmesine, değişimi kendimizden başka yerde aramaya karşı çıkıyor. Okurunu, çaresiz çırpınışlarda tükenmeden ‘ne yapabilirim’i düşünmeye davet ederek yeni bir yaşam ahlakını tartışmaya açıyor.

Lydia öldü. Ama henüz kimse bilmiyor. Kitabın ilk cümlesi böyle… Ne olmuş, nasıl olmuş ve aslında neden olmuş merakıyla sarılacağınız bu hikâyenin ana kahramanı bir kadın… Kadın hikâyeleri, incelikleri, ayrıntılarındaki üstü kapalılıklar okuyucuda merak uyandırıyor. Sana Söylemediğim Her Şey, Celeste NG’nin ilk romanı ve ABD’deki internet satış noktası Amazon’da bir süre en çok satanlarda ilk sırada yer aldı, sonrada da yılın en iyi kitabı seçildi. Amazon’un dünyanın dört bir tarafından alıcı olan bir site olduğu düşünüldüğünde, kitabın kadınlara nasıl hitap ettiağini kolayca anlayabiliyoruz.

Hikâye, bu ölüm haberiyle başlıyor. “Lydia’nın kahvaltıya inmediği o mayıs sabahında. Lee ailesi, pişmanlıkları ve kırgınlıkları, ihanetleri ve güvensizlikleri, söyledikleri ve söylemedikleriyle mutfak masasında beklerken. Sonrası, adına mutluluk dediğimiz denge oyunu ve bizi bir arada tutan sırlar üzerine başka bir hikâye.”

Gerçekten etkileyici bir roman. İnsanın her yerde aynı insan olduğunun kaçınılmaz kanıtı… 

Kitaplar, şahane… Okumak da…