Sürdürülebilir bir yaşamı anlatan filmler 18 Kasım’da gösterime giriyor

Paylaşımcı, açık, adil, anlayışlı, çeşitliliği kucaklayan, gezegene ve üzerindeki yaşama değer veren bir toplum hayaliyle doğan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF), yıllar içerisinde 20 şehre yayılarak, katılımcılarına yaşamlarında değişim yaratmaları için ilham ve güç veren bir buluşma haline geldi.

Virna BANASTEY Yaşam
9 Kasım 2016 Çarşamba

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi öncülüğünde Surdurulebiliryasam.tv ve Sürdürülebilir Yaşam için Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile hayata geçen festival, bu sene 18-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Dokuzuncu yılında da yaratıcı çözümler içeren, birbirinden etkileyici hikâyeleri konu alan belgesellerden oluşan SYFF 2016 seçkisi, ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacak.

Festivali ve amaçlarını Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nden Pınar Öncel, Tuna Özçuhadar ve Gamze Selçuk anlattı…

 

 

Festivalin organizatörü Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi kimdir?

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi, 2007'de bir araya gelen, sürdürülebilirlik alanında ortak vizyonu ve hayalleri olan bir grup arkadaş tarafından, kendilerini tanıtabilmeleri ve iş yapma şekillerini tarif edebilmelerini sağlayacak şekilde kullanılmaya başlandı.

Sürdürülebilir bir yaşam için birlikte bir şeyler yapma kararını aldığımızda bunu şirket veya dernek gibi herhangi bir tüzel kişilik altında organize olarak yapmak istemedik, çeşitliliğe değer veren açık ve esnek bir yapının hayalini kurduk. Kurumsal bir kimliğimiz ve organizasyonel bir yapımız yok. 2008'den bugüne, birbirini hiç görmemiş, tanımamış ama daha yaşanabilir bir dünya konusunda ortak hayalleri olan yüzlerce gönüllü olarak Sürdürülebilir Yaşam Film Festival için bir araya geliyoruz.

 

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin yolculuğunu anlatır mısınız?

Festival 2008 senesinde, çalışmalarımızın tamamıyla sürdürülebilirlik alanına vakfetmek istediğimiz bir dönemde bu konuda öncelikle toplumdaki farkındalığın artması gerekliliğinden ortaya çıkan bir girişim. 2009 senesinde ara verdik, 2010’da İsveç’te gerçekleştirdik, ardından 2011’den itibaren her yıl organize etmeye devam ettik. 2014 yılından itibaren ise birçok şehirde eş zamanlı olarak yapıyoruz.

Yıllar içerisinde edindiğimiz deneyim ve gözlemlerimiz sayesinde festival ile yaratmak istediğimiz etkiye odaklı bir şekilde festivalin içeriğini ve yapılış şeklini geliştirdik.

Festivalin diğer festivallerden ayrılan noktası nedir?

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali açık kaynak formatı sayesinde kolektif bir çaba ile yerel ekiplerle işbirliği ile birçok şehirde eş zamanlı gerçekleştiriliyor. Film seçkisi tamamıyla etki yaratmaya odaklanarak oluşturuluyor. Festival bizim için toplumda değişim yaratmak için bir araç.

Festivalin izleyicileri üzerinde farklı etkileri olabiliyor. Örneğin alışveriş alışkanlıkları değişiyor, sivil topluma destek vermeye başlıyor, işinden ayrılıp sosyal girişimci olabiliyor veya sosyal etkisine inandığı bir işe giriyor, yaşadığı şehirden taşınıp farklı bir hayat kuruyor, vb...

SYFF kolektif bir hareket ve bir buluşma. Festivalin içeriğini hazırlayan 3 kişilik çekirdek ekip, yaşadıkları yerde değişim yaratmak isteyen aktivistler ve STK’ları destekliyor ve festivalin birçok ilde eş zamanlı gerçekleşmesi bu şekilde mümkün oluyor.

Kimlere ulaşmayı hedefliyorsunuz?

Merak eden, sorgulayan, çözüm arayan, arayışta olan herkesi... Sürdürülebilir bir yaşamın ancak çeşitlilikle mümkün olacağı bilinciyle toplumun her kesiminden katılımcıları bir araya getirmeyi hedefliyoruz; çiftçiler, iş sahipleri, şirket çalışanları, kamu ve yerel yönetim çalışanları, öğrenciler ve öğretmenler, çocuğunun gelecekte yaşayacağı dünyayı merak eden ebeveynler, akademisyenler ve aktivistleri bu belgeselleri birlikte izlemeye davet ediyoruz.

 2016 film seçkinizde kaç belgesel yapım yer alıyor? Seçimleri hangi kriterleri baz alarak yaptınız?

Bu yıl festival kapsamında uzun ve kısa toplam 25 film, 19 il/ilçede eş zamanlı olarak gösterilecek.

İçerisinde mutlaka yaratıcı çözüm barındıran filmleri seçiyoruz. Sadece sorunlara odaklı filmler izleyiciyi güçsüz hissettiriyor. Oysa bizim yaratmak istediğimiz duygu “bir şeyler yapabilirim…” Bireylerin, toplulukların, organizasyonların ürettiği çözüm fikirlerini, hayata geçen girişimleri içermesini istiyoruz.

Filmlerin “bilgilendirici” olmasının ötesinde, hikaye anlatımı teknikleriyle insanların kalplerine hitap edebilen, duyguları tetikleyebilen, empati hissettiren, ilham veren ve harekete geçmeye teşvik eden filmler seçiyoruz. Türkiye’de yerel ölçekte ilişkilendirilebilecek konular olmasına özen gösteriyoruz.

Sizce bugüne kadar festivalde oynatılan filmler arasında en çarpıcı olanlar hangileri idi?

Epey fazla film var. Birkaç tane saymak gerekirse:

  • True Cost/Gerçek Bedel (moda sektörünün arka planıyla ilgili),
  • Taste the Waste/Çöpün Tadına Bak (gıda atığının akla hayale sığmayan boyutu),
  • Symphony of the Soil/Toprağın Senfonisi, (toprakla ilgili her şey)
  • Corporation/Anonim Şirket (anonim şirketler nasıl doğdu, nasıl şekillendi ve hayatımıza nasıl şekil veriyor, nasıl oluyor da psikiyatri biliminde psikopat tanımı ile birebir örtüşüyor),
  • DamNation/Baraj Devri (Ekosisteme ve topluma verdiği zarar ve sağladığı fayda arasındaki dengesizlik nedeniyle ABD’de yıkılan barajların hikayesi),
  • Into Eternity/Ebediyen (Nükleer atığın 100.000 yıl güvenli depolanması gerekliliğine felsefi, bilimsel ve şiirsel bir bakış).

Gösterimler ücretsiz gerçekleştiriliyor. Bunun amacı nedir?

Bu içeriğin olabildiğince çok kişiye ulaşmasını, insanların maddi nedenlerden dolayı filmler arasında seçim yapmak zorunda kalmadan dilediği kadar filmi izlemesini istiyoruz.

Bu yıl özellikle öne çıkacağını düşündüğünüz/uluslararası platformda ödül almış belgeseller var mı?

Birçok uluslararası film festivalinin seçkisinde yer alan ve ödül kazanan belgeseller var, bunlardan birkaçı:

  • Hedef Sıfır/Racing to Zero (Hindistan CMS Vatavaran 2015 Çevre Filmleri Festivali birincilik ödülü),
  • Yarın/Demain (2016 Cesar En İyi Belgesel Ödülü),
  • Dünya Kadar Zaman/All the Time in the World (Birçok önemli uluslararası festivalde toplam 22 ödül),
  • Seçme Zamanı /Time to Choose (Oscar ödüllü yönetmen Charles Ferguson’un filmi),
  • E-Atık Felaketi / The E-Waste Tragedy (2015 Prix Italia’da uluslararası en iyi ortak yapım ödülü altın madalya, Brezilya 2015 Filmambiente mansiyon, Kolombiye Festiver 2014 jüri onur ödülü),

Dünyada ve Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramına yaklaşım nasıl?

Dünyada ve Türkiye’de giderek daha fazla konuşulan, bir kavram. Sürdürülebilirlik üzerine konferanslar, etkinlikler düzenleniyor, iş dünyası ve yerel yönetimler tarafından önemseniyor, çeşitli araçlar geliştiriliyor. Ancak karşı karşıya olduğumuz sorunların ölçeği ve karmaşıklığı nedeniyle henüz yeteri kadar önemsendiğini, olması gerektiği gibi sistemik bir şekilde ele alındığını düşünmüyoruz.

Kurumlar daha ziyade tam olarak nereden başlayacağını bilemediği için bir ucundan tutuyor, DNA’sına inebilecek bütüncül bir sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmekte zorlanıyor, değişimden ve belirsizlikten çekiniyor, bir risk olarak görüyor. Özellikle büyük ölçekli operasyonlar gerçekleştiren, büyük miktarlarda üretim yapan, çalışmalarını sürdürülemez yöntem ve kaynaklara dayandırmış sektörler/kurumların değişmesi ve dönüşmesi elbette kolay değil. KOBİ’ler ise bu konuda daha çevik davranabiliyor, değişen dünya dinamiklerine daha hızlı cevap verebiliyor. Sosyal girişimler ise bambaşka bakış açılarıyla sorunları fırsatlara çevirerek yaratıcı, sosyal ve ekolojik fayda içeren çözümler geliştiriyor. Batı ülkelerinde sorunların boyutu ile çözüm arayışı paralel gittiği için bizden çok daha ilerideler. Türkiye’de halihazırdaki ekonomik ve politik eğilimler sürdürülebilirlik konusunu ele almayı zorlaştırıyor. Yerel yönetimler arasında iyi örnekler var, özellikle uluslar arası ticaret yapan, yurtdışına ürüne ve hizmet sunan şirketler de bu konuda bir adım önde. Batı ülkelerinin haricinde gelişmekte olan birçok ülkede de bizden farklı bir şekilde sürdürülebilirlik doğrultusunda hiç beklemediğimiz politikalar, projeler ve ciddi adımlar görüyoruz.