Web´den seçmeler

“Yahudiliği sadece din üzerinden tanımlarsak hayatımın pek orta yerinde durmuyor. Dindar biri değilim. Fakat dindar olsa da olmasa da her Yahudi’nin meselesi olabilen “antisemitizm” ile uğraşıyorum. Geçen yıl Hrant Dink Vakfı’nın raporundaki antisemitizm bölümünü yazdım. Antisemitizm üzerine okuduğum, çalıştığım, yazdığım için “Yahudi olmak” bir hak olarak öne çıkıyor. İkinci olarak yurtdışı deneyimi, yurtdışında yabancı olarak yaşama deneyimi bu anlamda benim için önemliydi. Yahudiliğimin belirginliği ile Paris’te çok yüzleştim. Dindar değilim fakat cuma akşamları ailemle birlikte yemek yiyorum ve Şabat’ı önemsiyorum. Şabat kurallarını cumartesi günü boyunca yerine getirmiyorum ama cuma akşamı ailecek yemek yiyoruz ve benim için önemli bir şey bu. Ve Paris’te yalnız yaşadığım zaman, Cuma akşamı gidecek bir yerim yoktu ve aynı zamanda gidebilecek bir sürü yerim vardı. O zaman cuma akşamı sinemaya gitme fikri hiç cazip gelmiyordu ve cuma akşamları sinagoga gitmeye başladım. Ve fark ettim ki, içimde bununla ilgili bir şeyler var. Dünyanın neresine gidersem gideyim karşılığını bulabildiğim ve sahiplenmekten de kaçınmadığım bir şey.” RİTA ENDER – www. researchturkey.org

İzak BARON Diğer
19 Ekim 2016 Çarşamba
  • İSRAİL AÇISINDAN BAKILDIĞINDA BU İKİ SEÇENEĞİN VARLIĞI, BÜYÜK BİR TARTIŞMAYI GEREKTİRMİYOR. ZİRA NÜFUS ARTIŞINI DURDURMAK -HATTA YAVAŞLATMAK BİLE- İSRAİL’İN VARLIK NEDENİNE AYKIRI. BU NEDENLE ASLA UYGULANAMAZ. BU DURUMDA GERİ TEK BİR ÇÖZÜM KALIYOR: İSRAİL’İN TOPRAKLARINI GENİŞLETMESİ GEREKİYOR

Bir ülke düşünün ki, yüzölçümüyle dünyanın en küçük ülkelerinden biri olsun. Nüfusu ise 70 yılda tam 10 kat artarak 8.6 milyona ulaşsın. Doğurganlık oranı OECD ortalamasının iki katı olarak kayda geçsin. Ortalama yaşam süresi 82’yi bulsun. Bu da yetmezmiş gibi sürekli göç alsın. 2060 yılında da nüfusunun 21 milyona çıkacağı hesaplansın. İsrail’e hoşgeldiniz.

1948’da kurulan İsrail’in önündeki en büyük problem ne Gazze, ne Hamas ne de bulunduğu coğrafyadaki dini hassasiyetler. İsrail’in en büyük sorunu nüfus artışı ve artan nüfusunu 22 bin kilometre karelik toprağına sığdırmaya devam ettirmek zorunda olması. Ancak bu zorunluluk sürdürülebilir değil zira İsrail artık yaşanamayacak bir ülkeye dönüşmekte.

Kilometre karesine ortalama 380 kişinin sığdığı İsrail’in içinde bulunduğu nüfus sorununu, en çıplak haliyle dile getiren isim Yeşil Hareket Partisi’nin kurucusu Alon Tal: “İsrail mevcut nüfus yoğunluğu artışıyla ekolojik, sosyal ve hayat kalitesi faciasına doğru yol alıyor.”

İsrail göz göre göre gelen bu faciayı nasıl önleyebilir? Ülkenin önünde iki seçenek bulunuyor: Ya nüfus artışını sıfırlayacak politikalar izleyecek, ya da artan nüfusunu barındırabilmek için yeni topraklar edinecek.

İsrail açısından bakıldığında bu iki seçeneğin varlığı, büyük bir tartışmayı gerektirmiyor. Zira nüfus artışını durdurmak -hatta yavaşlatmak bile- İsrail’in varlık nedenine aykırı. Bu nedenle asla uygulanamaz. Bu durumda geri tek bir çözüm kalıyor: İsrail’in topraklarını genişletmesi gerekiyor.

Peki ama Müslümanların hakim olduğu, dünyanın en kanlı coğrafyası olan Ortadoğu’da bu mümkün mü? İsrail nasıl yeni toprak edinecek? Kimin toprağını alacak?

Denet C. Tezel

http://medyascope.tv/2016/10/10/ortadogunun-gozardi-edilen-gercegi-israilin-hizla-artan-nufusu/

 

  • DOĞALGAZ ÇEŞİTLİLİĞİNE CİDDİ KATKI SUNACAK İSRAİL GAZININ TÜRKİYE’YE GELMESİYLE BİRLİKTE, ÜLKE OLARAK GAZ TEDARİKİNDE RİSKLER YAŞAMAYACAĞIZ

İlişkilerimiz sorunluyken İsrail, açık denizlerinde keşfettiği doğalgazı uluslararası pazarlara satarak paraya çevirmek için epeyce beyin cimnastiği yapmış, ama makul bir çözüm bulamamıştı. En makul güzergâhın Türkiye’ye uzanacak bir boru hattı olduğu gerçeğine rağmen de rahatsız edici, hatta kışkırtıcı açıklamalarda da bulunmuştu. Ancak gelinen noktada İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasının yolu açıldı ve yakın zamanda bu yönde haberler de almaya başlayacağız gibi görünüyor.

Türkiye’nin doğalgaz tüketiminde son yıllarda fazla bir değişim olmuyor ve 50 milyar metreküp civarlarında dolaşıyor. Gaz ithal ettiğimiz ülkeler için en yüksek pay yaklaşık % 50 oranıyla Rusya’nın, en yüksek bedelle gaz aldığımız ve bir türlü istikrarı yakalayamadığımız ülke ise İran. Dolayısıyla İsrail gazı, Rus gazına bağımlılığı azaltmada önemli rol oynayabilir. İran başta olmak üzere Rus ve Azerbaycan gaz fiyatlarını aşağı çekmede de ciddi etkisi olabilir. Hatta İsrail gazının Türkiye’ye gelmesine yönelik adımların atılmasına paralel olarak Türkiye içinde enerji merkezi olma yolunda adımlar atılabilirse, 3 hattan gelecek gazın Avrupa’ya taşınmasında bariyerler aşılabilir.

Doğalgaz çeşitliliğine ciddi katkı sunacak İsrail gazının Türkiye’ye gelmesiyle birlikte, ülke olarak gaz tedarikinde riskler yaşamayacağız, Türk Akımı ve TANAP gibi projelerin boru hatlarını dolduracak sahalardaki gelişmelere de odaklanmamız gerekmeyecek. Çünkü bu rekabet ortamı proje sahipleri için yeterli olacaktır.

Güntay Şimşek

http://www.haberturk.com/yazarlar/guntay-simsek-1019/1309529-denge-icin-sirada-israil-gazi-var

 

  • SUUD’TAN BİRİ TWİTTER HESABINDAN “ARTIK JP’YE ERİŞEBİLİYORUM” MESAJI YOLLAMIŞ, GAZETE YÖNETİMİ DİJİTAL TRAFİĞE GÖZ ATINCA, AA O DA NE, SUUDİ ARABİSTAN’DAN AZIMSANMAYACAK SAYIDA İNSANIN SİTEYE GİRDİĞİNİ GÖRMÜŞ…

Suudi Arabistan yıllar öncesinden uygulayageldiği İsrail gazetesi Jerusalem Post’un (JP) internet sitesine erişim yasağını şu yakınlarda kaldırmış… Suudi Arabistan’da yaşayanlar da, İsrail’de olup bitenleri, araya başka bir sansür girmeksizin, İsrail gazetesinden takip edebilme imkânına kavuşmuş…

JP’nin kendisi duyurdu bu gelişmeyi.

Suud’tan biri Twitter hesabından “Artık JP’ye erişebiliyorum” mesajı yollamış, gazete yönetimi dijital trafiğe göz atınca, aa o da ne, Suudi Arabistan’dan azımsanmayacak sayıda insanın siteye girdiğini görmüş…

Ne var mı bunda?

Çok şey var.

İsrail eksenli dünya algısı

Ortadoğu’da hemen her şey ‘İsrail’ etrafında olup bitiyor. Bölgedeki devletler, örgütler, hatta tek tek kişiler ‘İsrail’ konusundaki söylem ve tutumlarına bakılarak tasnif ediliyor…

İyice gençliğimde, dinlediğim Arap radyolarında, okuduğum Arap gazetelerinde ‘İsrail’ sözcüğü asla telâffuz edilmezdi. Moda deyim ‘Aduv Sohyuni’ idi.

Arapça sözcüklerin Türkçe karşılığı ‘Siyonist düşman’ demek…

Dönüşüm ne zaman geldi, tam bilemem, ancak fazla uzak olmayan bir geçmişten itibaren artık Araplar da İsrail’den adlı adınca söz ediyorlar.

Fiili durumu kabul ettikleri anlamına geliyor bu.

Bunu da doğal karşılamak lâzım. İsrail’in bir kısmını işgal altında tuttuğu, bir başka kısmına da ‘abluka’ ve ‘ambargo’ uyguladığı Filistin’de yaşayan insanların en aşırı İsrail karşıtı olanlarının bile bugün arzuladıkları ‘çözüm’ bir Filistin Devleti değil mi? İsrail’in yanında bir de Filistin Devleti olması…

İsrail bunu zaman içerisinde sağladı.

Ancak kendilerinin ortaya attığı bu ‘iki devletli çözüm’ İsrail’li politikacılar tarafından şimdi desteklenmiyor…

Geçenlerde ölen Şimon Peres’in arkasından açık açık “Onunla birlikte ‘iki devletli çözüm’ de öldü” diye yazanlar çıktı.

Realiteler bunlar; bizde bazılarının anlamadığı realiteler…

Türkiye de bu realiteyi görerek Mavi Marmara sonrasındaki nâhoş gelişmeler yüzünden çektiği büyükelçisini yeniden Tel Aviv’e gönderme hazırlığında. Bu hafta, iki ülkenin büyükelçi atadığı diplomatlar, atandıkları başkentlere gidebilir…

Fehmi Koru

http://fehmikoru.com/kimin-eli-kimin-cebinde-kim-kime-dusman-kiminle-dost-bilemezsiniz/

 

  •  “YAHUDİLİĞİ SADECE DİN ÜZERİNDEN TANIMLARSAK HAYATIMIN PEK ORTA YERİNDE DURMUYOR. DİNDAR BİRİ DEĞİLİM. FAKAT DİNDAR OLSA DA OLMASA DA HER YAHUDİ’NİN MESELESİ OLABİLEN ANTİSEMİTİZM İLE UĞRAŞIYORUM.”

Kral Ferdinand ve Kraliçe İsabella zamanında İspanya’dan; İber Yarımadası’ndan kovulup dünyanın çeşitli taraflarına dağılan Yahudilere verilen isim. İspanya’dan gelirken yanlarında getirdikleri şeyler ile yaşadıkları yerlerdeki alışkanlıkları birbirine karıştı. Harmanlaşarak ortaya çıkan şeyin içinde; yemek de var, sofra kültürü de var. Türkiye için “lakerda” en bilindik örneklerden bir tanesi olabilir. İnternette bununla ilgili farklı hikâyeler var ama hemen hepsinde lakerda kelimesinin, “la kerida”dan geldiği söyleniyor. Kerida, Yahudi İspanyolcasında yani Sefaradların dilinde “istenen” demek. “Sevgilim” gibi bir kullanımı da var. Tarama da sanırım Sefarad Yahudilerinin getirdiği bir tat. Müzikte de bilinen melodiler var. Los Bilbilicos, Adio Kerida… Yasmin Levy, belki babasının da Türkiyeli olmasından dolayı burada iyi tanınıyor. Janet-Jak Esim ve grubu var. Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi var, oranın yöneticisi Karen Şarhon bu alanda çalışıyor.  El Amaneser isminde ve sanırım aylık bir yayın yaparak dilin kaybolmaması için bir kaç kişi mücadele ediyorlar. Bugün onu veya bu dilde başka bir yayını kim okuyabiliyor? Bu dilde birileri şiir yazıyor mu? Bu sorular bence önemli; çünkü insanların ana dillerinde bir şeyler yapıyor olması, yapabiliyor olması yaşadığımız yerin, bu ülkenin demokrasisi açısından önemli.

(…) Yahudiliği sadece din üzerinden tanımlarsak hayatımın pek orta yerinde durmuyor. Dindar biri değilim. Fakat dindar olsa da olmasa da her Yahudi’nin meselesi olabilen “antisemitizm” ile uğraşıyorum. Geçen yıl Hrant Dink Vakfı’nın raporundaki antisemitizm bölümünü yazdım. Antisemitizm üzerine okuduğum, çalıştığım, yazdığım için “Yahudi olmak” bir hak olarak öne çıkıyor. İkinci olarak yurtdışı deneyimi, yurtdışında yabancı olarak yaşama deneyimi bu anlamda benim için önemliydi. Yahudiliğimin belirginliği ile Paris’te çok yüzleştim. Dindar değilim fakat cuma akşamları ailemle birlikte yemek yiyorum ve Şabat’ı önemsiyorum. Şabat kurallarını cumartesi günü boyunca yerine getirmiyorum ama cuma akşamı ailecek yemek yiyoruz ve benim için önemli bir şey bu. Ve Paris’te yalnız yaşadığım zaman, Cuma akşamı gidecek bir yerim yoktu ve aynı zamanda gidebilecek bir sürü yerim vardı. O zaman cuma akşamı sinemaya gitme fikri hiç cazip gelmiyordu ve cuma akşamları sinagoga gitmeye başladım. Ve fark ettim ki, içimde bununla ilgili bir şeyler var. Dünyanın neresine gidersem gideyim karşılığını bulabildiğim ve sahiplenmekten de kaçınmadığım bir şey.

Rita Ender

http://researchturkey.org/tr/interview-with-rita-ender-a-documentary-chasing-minority-identity-language-and-the-last-words/

 

Netten okumalar

 

  • LİTVANYA’NIN KARANLIK GÜNLERİ: SOVYET DÖNEMİ VE NAZİ KATLİAMI

http://oitheblog.com/2016/10/01/litvanyanin-karanlik-gunleri-sovyet-donemi-ve-nazi-katliamlari/

 

  • ARAPLAR VE YAHUDİLER – PAULO COELHO

http://www.haberturk.com/yasam/haber/1311053-araplar-ve-yahudiler

 

  • BİNLERCE YILLIK YAHUDİ ANLATISI GOLEM, BERLİN’DE “CANLANDI” – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/10/17/binlerce-yillik-yahudi-anlatisi-golem-berlinde-canlandi-serdar-korucu/

 

  • AMERİKA’DAN ÇANAKKALE’YE AİLESİNİ ARAŞTIRMAYA GELDİ

http://www.malatyaguncel.com/amerikadan-canakkaleye-ailesini-arastirmaya-geldi-485178h.htm

 

  • ALMANYA BİR SKANDALLA ÇALKALANIYOR: ADALET BAKANLIĞI, NAZİ ARTIKLARI İLE DOLMUŞ - CEMİL FUAT HENDEK

http://haber.sol.org.tr/dunya/almanya-bir-skandalla-calkalaniyor-adalet-bakanligi-nazi-artiklari-ile-dolmus-172035

 

  • ‘TÜRKİYE İLE İSRAİL'İN ENERJİ PROJESİ GERÇEKÇİ DEĞİL' – ELİF ÖRNEK

https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201610141025291093-turkiye-ile-israil-in-enerji-projesi-gercekci-degil/

 

  • 'DOĞALGAZ HATTI ARZULANIYOR AMA SİYASİ PÜRÜZLERİ ÇOK' – CEYDA KARAN

https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201610141025313257-dogalgaz-hatti-arzulaniyor-siyasi-puruz-cok/