Kürkçü dükkânı

Gençlik - Eğitim
13 Ekim 2016 Perşembe

Beni Yanar

 

Bu bir iç sıkıntısı hikâyesinin başlangıcı. Aslında bu bir hikâyeden çok ‘Niye varım’ meselesi.

Uyandım. Saat 7.53. Böyle absürt saatlerde alarm kurup uykuyu birkaç dakika daha uzatma amacım var. Günün ilk görevi bu. Uyan, alarmı kapat ve 8’deki alarma kadar yatakta oraya buraya dönerken gününün ne kadar talihsiz bir planı olduğunu gözden geçir. Yataktan kalk. Fazladan enerji harcamamak için odadan çıkarken lazım olan bütün eşyaları yanına al, koridordan geçerken ketıla uğra, mesaisini başlat, eşyaları girişe atıp tuvalete yönel. Kıyafette pek fazla değişikliğe ihtiyaç yok zaten, uyandığın kıyafetler dışarı çıkmak için uygun. Metroya kadar yürü, nefes nefese kal. Hava soğuksa ‘niye sıcak?’, sıcaksa ‘niye soğuk?’ olduğuna dem vur. Sürekli şikâyet et ama içinde bulunduğun rahatsızlığı düzeltecek hiçbir şey yapma. Metroda yer kapma hayali kur, bulamazsan sefer aralıklarına, bu şehrin kalabalığına, evde oyalandığın dakikalara sitem et. Yer altından yolculuk etmenin verdiği rehavetle güneşe çıkmış yarasaya dön. Gözlerini kırpıştırarak egzozundan kusan arabaların yaşamında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu kavra. Korna sesleri arasında karşıdan karşıya geç. Yeşil ışığı bekleme, koyun olma. Beslenip büyütülüp fakir fukaraya dağıtılma. Okula girdiğinde insanları bol bol incele. Bu insanlar metrodakilerden farklı, senden farklı. Çünkü sen de metrodaki insanlardan bir zamanlar. Şimdi okuldasın, okuldaki insanlardan biri olsan iyi edersin. Zira içindeki bu dışlanmışlık hissi bulunduğun kabın şekline uymadıkça gitmeyecek. “Su misali insan ömrü, akıp gidiyor” lafını hatırla. Bu ders de biter elbet. Bu ders de biter, sen buradan çıkarsın ve gittiğin her neresiyse oranın şeklini alırsın. Okuldakilerin sohbetleri, çok samimi olmadıklarından masum ama uzak merhabalar, kantinci ile fiyat konusunda tartışmalar takip ediyor görevleri. Hep rahat bir hayatın hayalini kurdum. 92 çift ayakkabı, her gömleğe kombin yapabileceğin saatler, kelepir yerine en fiyakalı kitapçının reyonundan kitaplar ve en önemlisi psikopat gibi sevebileceğin bir kız. Rahat bir hayatın tanımı az çok bu benim için sanırım, ne çapsız adammışım. Okuldan çıkınca insan istifi metroya tekrar bin, tutunacak bir dal ara ve sonra tutunmasan bile sıkışıklıktan düşmeyeceğini fark et. Hava yastığı olarak kullanabileceğin ve bu saatte işten döndüğüne göre memur olan amcaya yanaş, o senin hayat sigortan. Hayatta hiçbir sigorta tamamıyla seni korumaz ayrıca çok pahalı olurlar. Fakat herkesin düşmesi durumunda yakınlarında bulunacak bir göbüşlü memur, insanların refah seviyesini yükseltir, endişelerini azaltır diye düşünüyorum. Memur amcanın göbüşe teşekkür et, metroda yer vermen için gözünün içine masum masum bakan fakat indiğinde son sürat asansöre koşan kalleş yaşlıları ayıpla. (Mümkünse cık cık cık ve terbiyesizler nidalarıyla çünkü onlar öyle yapar.) Eve yürürken aylardır yenilemediğin müzik listenden rastgele bir şeyler çal. Markete uğra, abur cubur al. Eve girdiğin anda kendini yatağa fırlat, bir süre kalkma. Ardından kendine “Ben neden yaşıyorum? Biz kimiz? Hepimiz neyiz ki?” gibi sorular sor, bir iki satır kitap oku, kitabı kapattığında döndüğün dünyaya okkalı bir şikâyet daha et. Akşam yemeğine kadar her şeye üşen, yemekten sonra biraz televizyon seyret, yatağa geç. Yatağa yattığın anda sorumlulukların aklına gelsin, pişmanlık duy. Tam uykuya dalacakken telefonu eline al, alarmı devre dışı bırak, okula lanet et. Yarın gitme okula, bunu hak ettin sen. Kendimizi yaşamaya zorladığımız yaşamlarımızda, gün boyunca yüklendiğimiz görevlerin sayısı, hayatımızı ne kadar kendimize göre yaşadığımızı belirler. Çünkü eğer bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsak, o görev değildir. İnsana dayatılan her şey külfet gelir. İnsanın bu görevleri yapmasının tek sebebi görevi bitirince mutlu olacağını zannetmesidir. Bazen amacımıza ulaşmak için istemediğimiz şeylere katlanırız, doğru. Fakat bir zaman sonra amacımız uğruna göze aldığımız şeylerin bizi amacımızdan soğuttuğunu fark ederiz. Bazen bu amaçlar uğruna çabalamaya ufak aralar vermemiz gerekiyor. Kendimizi azat edip, bir oh çekip, daha derin bir nefesle yola devam etmeliyiz. Bu yüzden siz de bu akşam tam uykuya dalacakken telefonunuzu elinize alınız ve alarmı devre dışı bırakınız, yarın hiç bir yerlere gitmeyiniz. Siz bunu hak ettiniz.