Saf olmak üzerine

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
31 Ağustos 2016 Çarşamba
 

Geçenlerde yakınımla reenkarnasyonu konuşuyorduk. Bana dünyaya tekrar tekrar geldiğimizi nasıl anlayabileceğimizi sordu. Bunun kesin bir yanıtı yok tabi; insan doğası bir aksiliğe uğramamış, işaretler vermiyorsa (vermemesi gerek çünkü), bir kanıtı da yok. En fazla, bunun dünyaya ilk gelişiniz olmadığını hissedebilirsiniz ancak. ‘Déjà vu’ durumları dışında, insan çoğu zaman bir aşinalık hissetmez. Arasa bile hissetmez. Örneğin İspanya, Toledo’ya gittiğimde, ben burada daha önce bulundum mu diye köşe başlarında durup sokakları incelemiş, hiçbir yaşanmışlık duyumsamamıştım.

Yakınımın sorusuna şöyle cevap verdim: Sen ruhunun acemi olduğunu mu, yoksa deneyimli olduğunu mu hissediyorsun? Tereddütsüz, acemi bir ruhum dedi. Yoksu bu kadar saf olur, bana her söylenene inanır mıydım? Başından tüm geçenleri bildiğim için, üzüldüm açıkçası. Evet, büyüklerimiz bizi yetiştirirken uyanık -bivo, uerko- olmamız konusunda bizi hep uyarırdı ancak bu ille etik olmayı gerektirmezdi. Sıraya kaynak yap, taksiyi önce kap, fazla para üstü verilmişse sesini çıkarma… Yanlış anlamayın, bu bir genelleme değil ama öylesi de vardı. Asıl kastedilen her söze itibar etmemek, kargaşa olan yerden uzaklaşmak, sokakta bağrış çağrış varsa pencereye yaklaşmamak, kavga edenlerin arasına girmemek, belaya bulaşmamak ve doğruyu bulma yönünde bir içgüdü geliştirmekti. Ne var ki bazı saf ve temiz ruhlar, herkesin kendileri gibi olduğuna, kimsenin onları kandırmayacağına, kendilerine söylenenin hep doğru olduğuna inanır. Bunu, bir avukatın önlerine koyduğu bir evrakı okumadan imzalamaya gidecek kadar ileri götürürler. Peki, haksız mıdırlar? Bir şirket avukatı yönetimdekilerden birine, onu ortaklıktan çıkartacak bir belgeyi, hiç uyarmadan imzalatır mı? Kimse alınmasın ama imzalatır. Kim suçludur bu durumda? Saf ruh mu, şeytani ruh mu? O şeytani ruhun acemi değil de deneyimli olduğu söylenebilir mi? Belki asıl acemi olan, şeytani ruhtur, öyle değil mi?

Saf bir ruhun yapabileceklerini sıralayalım isterseniz. En kötüsünden başlayacak olursak, hayvansal ruhu baskın olduğundan,  hayvani içgüdülerine kolayca yenilmesi, yemesine, içmesine, cinselliğine fazla dikkat etmemesi, pek seçici olamamasıdır. Sağlığı konusunda bilinçli değildir. Örneğin ateşini ölçmesini, kan basıncı değerlerini, ne zaman ilaç alması gerektiğini bile bilmez. Buna karşılık insanları kırmaktan çekinir, ters cevaplar vermez, iyi bulduğu her şeyi söyler, kolayca över, sövmez, küfretmez, en son söyleyeceğini en başta ağzından kaçırmaz, bazen korkak denecek kadar temkinli davranır, trafikte hız yapmaz, kurallara uyar, dost canlısıdır, insanlara gülümseyerek yaklaşır… En yakınlarına karşı bazen ters davransa (ve sonradan gönüllerini alsa) bile toplum içinde iyi huylu ve sevecendir. Çocukları sever, onları ağlatmamak için dertlerini anlamaya çalışır, sıkıntılarını giderir, onlarla vakit geçirir. Evlatlarıyla televizyon seyrederken filmde açık bir sahne varsa çekinir ve bir bahane ile odadan çıkar. Yetişkinken bile büyüklerinin yanında hareketlerini kontrol eder. Titizdir, temizdir, güzele meraklıdır. Dine yaklaştığında bunu içtenlikle ve tutarlı, istikrarlı bir şekilde yapar. Her sabah sinagoga gider, teilim okur örneğin. Bunu yapamadığı günler, garip bir vicdan azabı duyar. Parası kıtsa bile maddi yardımda bulunmaya ve görevlerini yerine getirmeye özen gösterir.

Bütün bunlardan sonra saf bir ruhun acemi olduğu, dünyaya ilk kez geldiği söylenebilir mi? İnsanın yaratılışı son derece esrarengiz. Hele de ruhu! Reenkarnasyona inananlar için soruyorum. Dünyaya niye tekrar tekrar geliyoruz? Daha önceki yaşamlarımızda yanlış yaptıklarımızı düzeltmek, tikun yapmak için, öyle değil mi? Buna göre, saf ruh hayatta iken kötü huyları konusunda tikun yapsa, iyi yönlerinin sevabına, belki de bir daha dünyaya gelmesine gerek kalmaz. Bunu biz bilemeyiz. Karar, Kadiri Mutlak’ındır.

Saf bulduğumuz kişilere iyi gözle bakalım sevgili okurlar. Onları kandırmaya yeltenmeyelim. Mantıkları -sanırım ki- düz çalışır. Şeytani planlara akılları ermez. Bunun kıymetini bilelim. Ve aklımızdan çıkarmayalım ki, Aşem, onların da arkasındadır. Yaptıkları hatalar yüzünden onları bir süreliğine cezalandırmaya karar verse bile, güzel günler sonunda onları bekler.

Esen kalın sevgili okurlar.