Obama’nın basiretsizliği, Ortadoğu’nun nefreti

Alber NASİ Köşe Yazısı
31 Ağustos 2016 Çarşamba
Ortadoğu’da her şey gizli kapaklıdır. Kimin kime dost, kimin kime düşman olduğu hiç bir zaman açık seçik belli olmaz. Bu durum, milletler için olduğu gibi terörist gruplar, örgütler ve nerdeyse her şey için geçerlidir diyebiliriz.

Mesela Irak parçalandığında iç çatışmalar Şii-Sünni eksenine oturtulmak istense de neticede bu durum herkesin herkesi öldürdüğü, alternatif ve aslında birbirine paralel örgütlerin birbirini yok etmeye çalıştığı bir hal almıştı. Veya her ne kadar İsrail Arap dünyasının asıl düşmanı ve sorunların esas sebebi gösterilse bile, kendileri de gayet farkındadır ki, gerçekte içinde bulundukları anlaşılmaz ve çetrefilli durumdan sadece ve sadece kendileri sorumludur. Tüm bu gizli kapaklı, kimin eli kimin cebinde durumunda, kimse kimseyi sevmez, güvenmez, hatta düşman bilir.

Teorik olarak birbirlerinden nefret edenlerin birbirleri ile işbirliğine girmemesi beklenir. Ama konu Ortadoğu olduğunda bu kural da esnetilir. Özellikle terör grupları çok garip konularda işbirliği içine girebilirler.

Gaziantep saldırısı bir diğer gerçeği, bir kez daha gözler önüne serdi. Çocukların kaderi. Ortadoğu’nun karmaşık ilişkileri ve acımasız çehresi karşısında en zoru çocuk olmaktır. Çünkü Ortadoğu’da çocuklar ülkenin, toplumun geleceği olarak görülmezler, bir araçtırlar sadece. Silah, kalkan ve vicdanlara hitap eden araç...

Geçtiğimiz hafta Gaziantep’te bir düğüne yapılan saldırıda 55 kişinin hayatını kaybetmesi hepimizin yüreğini bir kez daha burktu. Hayatını kaybedenlerin sayısı, ölen çocukların bu kadar yüksek olması kadar bu saldırıda yaşı 12 ile 17 arasında olan bir kız çocuğunun kullanılmış olduğu gerçeği, terör örgütlerinin aşağılık yüzünü bir kez daha görmemize sebep oldu.

Oysa bu yeni bir şey değildi. Ortadoğu’da bunu hep yaptılar, hep çocukları kullandılar. Irak’ta ABD askerlerine karşı, İsrail’de hem İsraillilere karşı hem de kalkan olarak hep çocuklar kullanıldı. Çocuklar öldükçe de timsah göz yaşları döktüler. En barbar, bir hayvanın dahi olamayacağı kadar canilikle çocuklarını ölüme yollarlarken uygar dünyanın vicdanına sığındılar. Çocukların arkasına sığındılar. Çocuklarını kinle öfkeyle büyüttüler.

Son günlerde Türkiye’nin Suriye’de IŞİD’e karşı giriştiği operasyonlar her nedense PKK’nın ağrına gitmiş gibi görünüyor. Türkiye IŞİD terörünü temizlemeye çalışırken PKK Türkiye’ye saldırıyor. Bu nasıl bir mantıktır? PKK destekli PYD gerçekten IŞİD’e karşı mı, yoksa IŞİD’in varlığıyla mı besleniyorlar? Bunu anlamak oldukça güç.

***

Ortadoğu ve Mezopotamya vadisi uzun süreli Osmanlı hakimiyeti haricinde hiçbir zaman sakin bir bölge olmadı. Ancak hiçbir zaman şu anki kadar kanlı ve acınası durumda da olmamıştı. Elbette bunun arkasında ipe sapa gelmez ve tutarsız ABD politikaları yatar.

Şahin Cumhuriyetçiler demokrasiyi bahane ederek Ortadoğu’da kendilerince yeni bir düzen kurmaya çalışırken, başkanlığa gerçekten pasif sayılabilecek, barışçıl görünümünün ardından işlerini daha çok fitne fesat ve entrikalarla sürdürmeye çalışan, ‘geriden liderlik eden’ Obama’nın seçilmesiyle Ortadoğu gerçek anlamda bir boşluğa düştü.

Her şeyden önce demokrasi ve demokrasinin halk tarafından kabulü sanılandan çok daha uzun bir süreçtir. Senelerce biat etmiş bir toplumu bir anda demokrasiye geçirmek mümkün değildir. Öte yandan, IŞİD’i yaratanın ABD olduğunu söylemek ise oldukça ağır bir ithamdır ve desteklenebilecek bir iddia değil. Ancak IŞİD’in oluşmasını sağlayan koşulları hızlandıran hiç şüphesiz Obama’nın politikalarıdır. Sistemde yaratılan güç boşlukları her zaman kaos yaratır ve istenmeyen grupların güçlenmesi gibi durumlar ortaya çıkar. Yaratılan bu otorite boşluğu, birçok insanın yurdundan göç etmesine, eli kanlı terör örgütlerinin sahaya çıkmasına ve var olanların güçlenmesine sebep oldu. Günümüzün özeti de bu; Obama’nın basiretsizliği, Ortadoğuluların nefretiyle birleşince ortaya çıkan tablo budur.