Yahudilikte cinsellik

Cinsellik Tora’da ve Talmud’da nasıl geçer? Rabiler, cinsellikle ilgili konuları nasıl değerlendirir? Cinsellik söz konusu olduğunda hangi terimler, nasıl kullanılır?

Estreya SEVAL VALİ Kavram 0 yorum
31 Ağustos 2016 Çarşamba

Yahudi kültürü cinselliğin verdiği hazzı Tanrı’nın bir armağanı olarak görür ve hatta üreme eylemi ile çiftin (kadın ile erkek) birleşmesini, bir emir olarak kabul eder.

Cinsellik herkes için önemli olduğu gibi, rabiler için de önemlidir. O kadar önemlidir ki, konu, Talmud’un her yerinde geçer. Cinsellik aynı zamanda, doğru zamanda doğru kişiyle yapıldığı takdirde, bir mitsva’dır da. Tora’ya göre Yahudi erkek bazı koşullar altında cinsel ilişkide bulunmaya mecburdur. Buna karşı bazı koşullar altında cinsel ilişkide bulunması yasaktır. Dolayısıyla Talmud rabilerinin tam koşulları belirleyebilmek için keskin bir zekâya sahip olması gerekiyordu: Kiminle, ne zaman, ne şekilde ve nerede…

Başlangıçta Tanrı CİNSELLİĞİ yarattı

Bereşit Kitabı’nda Tanrı, Adam ile Hava’yı mübarek kılar ve onlara şöyle der: “Verimli olun ve çoğalın” (1:28). İşte bu yüzden bilgeler ve rabiler, üremenin, insanoğluna verilmiş olan ilk ‘yapacaksın’ şeklindeki emir olduğunu kabul eder. Kabala’nın baş eseri Zohar şöyle yazar: “Erkeğe, bir kadınla birleşmedikçe erkek denemez bile.”

Anlaşılan Adam ile Hava bu ilk mitsva’yı yerine getirmeye öylesine hevesliydi ki, yaratıldıktan sekiz saat sonra çoğaldılar. Rabiler altıncı günü şöyle tefsir eder: Tanrı, birinci saatte Adam olacak tozu topladı. İkinci saatte, tozu şekilsiz bir kütle haline getirdi. Üçüncü saatte Adam’ın uzuvlarını şekillendirdi. Dördüncü saatte, ruh o kütlenin içine girdi, beşinci saatte ise Adam ayağa kalktı. Adam altıncı saatte tüm çiftlik hayvanlarına, gökyüzünün kuşlarına ve tüm vahşi hayvanlara isimler verdi fakat Adam bunların arasında kendine uygun bir yardımcı bulamadı (Bereşit 2:19).

Şu isim konusunu biraz açalım dilerseniz. Tora’nın görüşüyle isim, sadece varlıkları birbirinden ayıracak kolaylaştırıcı bir buluştan ibaret değildir. Bir isim, sahibinin doğasını ve evrenin bütünsel şeması içindeki rolünü de tanımlar. Böylelikle Tora’da tekrar tekrar gördüğümüz üzere, insanların isimlerinin, onların görevlerini simgeleyen temel önemleri mevcuttur. Adam, her hayvanın esasını anlayabilecek yetenektedir ve onlara isimlerini buna göre vermiştir (Radak). Her yaratığın ayırt edici özelliğini incelemiş ve bunun sonucu olarak, kendi özüne, sosyal ya da entelektüel anlamda uygun olan bir hayvan bulunmadığını görmüştür.

Yedinci saatte, Hava onun yardımcısı olmuştur. Sekizinci saatte, Adam ile Hava ilişkiye girmiş ve sonucunda dört kişi haline gelmişlerdir (Adam, Hava ve iki çocukları, Kayin ile ikiz kız kardeşi). Dokuzuncu saatte Tanrı, Adam’a İyi ile Kötüyü Bilme Ağacı’ndan yememesini emretmiştir. Onuncu saatte Adam, Ağaç’tan yemiş ve günah işlemiştir. On birinci saatte yargılanmış ve suçlu bulunmuş, ceza olarak on ikinci saatte Gan Eden’den kovulmuştur. Dikkatinizi çekerim, Adam ile Hava, Ağaç’tan yiyip günah işlemeden önce bir birleriyle yakınlaşmıştı. Kayin ile erkek kardeşlerinin ikiz kız kardeşlerle dünyaya gelmesi, eşlerinin nasıl ortaya çıktığını açıklar.

İşte size ilginç bir yorum: Rabi Elazar şunu ileri sürer: “Adam hayvanların hepsiyle cinsel ilişkiye girdi ama Hava’yı buluncaya kadar huzur bulamadı.” Bu ne zaman oldu? Onlara isim verdiği sırada (altıncı saatte). Doğrusunu söylemek gerekirse bu yorumu daha önceden biliyordum. Sizi şoke ettiysem, özür dilerim.

Üreme ve çoğalma

Üreme ve çoğalma emri hem Adam, hem de Hava’ya verilmedi mi? Anlaşılan hayır. Üreme ve çoğalma emri sadece erkeklere mahsustur. Rabilerin kararına göre erkek, üremeye mecburdur ama kadın değildir. Tuhaf mı? Değil aslında. Üreme eylemi erkek için haz vericidir ama çocuk dünyaya getirme kadın için çok acı verici olmasının yanı sıra, ölümcül de olabilir (özellikle eski zamanları düşünecek olursak). Bu yüzden bilgeler, gebeliğe engel olacak yollar da önermiştir: (1) İspermeçet yağına bulanmış bir tampon kullanmak, (2) kadının, ilişkiden sonra vücudunu sertçe sallaması. İkinci yöntemin günümüzde bile uygulandığı yerler vardır. Rabiler ise birinci yöntemin işe yaradığını biliyordu çünkü şöyle diyorlardı: Ergen olmayan bir kız, hamile bir kadın ve emzirmekte olan bir kadın böyle yapmalıdır. Ergen olmayan kız hamile kalıp ölebilir. Hamile kadının rahmindeki cenin, yeni oluşacak ceninden zarar görebilir (evet, o zamanlar gebe iken ikinci kez gebe kalınabileceğini sanıyorlardı), süt veren annenin ise sütü erken kesilebilir ve bebeği bu yüzden can verebilir.

 

Cinsellik sözlüğü

Rabiler acaba cinsellik konularında hangi sözcükleri kullanıyordu? Rabiler, yatağa girmek anlamında, yatağı kullanmak diyorlardı. Talmud’da bir kadınla erkeğin konuşması/sohbet etmesi, bir kocanın karısını ziyaret etmesi, cinsel ilişkiye girdiklerini ifade edebilirdi; onunla yatması kesinlikle bu anlama gelirdi. Bir kadının bir erkek için sofrayı kurması, aşk yapmaya hazırlanması demekti.

Tora’nın kullandığı ifade ise bambaşkadır: “Adam, eşi Hava’yı bildi” (Bereşit 4:1).

Rabiler için aşk yapmak, sevişmek, ilişkiye girmek türünden sözcüklerin karşılığı yoktur.

Erkek cinsel organı için her dilde pek çok sözcük bulunur. Tora, sünnet için anlaşmanın işareti ve fazlalık derisi dese de, asıl kelime hiç geçmez. Rabiler uzuv, bacak, ayak sözcüklerini tercih eder. Özdeyişlerdeki “ayakları acele ediyordu” dizesi, uygun olmayan evlilik ilişkisini kasteder. Peki, bu durumda Yedi Noah Kanunu’nda sözü geçen canlı hayvanın uzvunu kesip yeme yasağına yeni bir anlam atfedilebilir mi?

Kadın organına gelince Talmud, ha makom (o yer) sözcüğünü kullanır. Türkçe, orası demez miyiz? Rabiler “açık bir kapı buldu” dediğinde, kastettikleri, kadının bakire olmadığı idi. Ama kadın “tahta tarafından yaralanmışsa”, bekâretini bir erkekle yattığı için değil, kazara kaybettiği anlaşılmalıydı. Bayramlar sırasında kadın ‘aşağı yüzünü’ tıraş ederdi. Erkeğin ‘aşağı sakalı’ vardı. Bilgelere göre mahrem bölgelerinde tüyler beliren erkek ya da kadın, artık yetişkin sayılırdı. Kadın çocukken ham bir incire, genç kızken olgunlaşmakta olan bir incire, yetişkin bir kadın olduğunda ise olgun bir incire benzetilirdi. Bu arada… incir, memenin simgesiydi.

Rabilere göre bebeğin cinsiyeti rahme düştükten sonra belli olurdu: “Eğer önce erkek tohumunu bırakırsa, bebek kız olur; eğer tohumunu önce kadın bırakırsa, bebek erkek olurdu.” Yorumlara göre, tohumunu bırakmak demek, orgazm olmak demekmiş. Bunu nasıl biliyorlardı peki? Rabi Zadok, Tora’yı zikrederek şöyle demiş: “Bunlar Lea’nın, Yaakov’a doğurduğu oğullar ve bu Yaakov’un kızı Dina.” Böylece oğullar anneye, kızlar ise babaya atfediliyordu. Bugün artık bunun öyle olmadığını biliyoruz.

Tora ayrıca şöyle yazar: “Ulam’ın oğulları güçlü erkeklerdi, pek çok oğulları ve erkek torunları oldu.” Talmud soruyor: “Erkek evlat ve torunların sayısını artırmak nasıl bir erkeğin elinde olabilir?” Cevap şu: Erkekler kendilerini tutuyor ve önce eşlerinin tatmin olmasını sağlıyorlardı. Evlatları böylece erkek oluyordu.

Buradan ne anlıyoruz? Talmud rabileri sadece kadınların da orgazm olduğunu bilmekle kalmıyor, bunu başarmanın yolunu da keşfetmiş bulunuyordu.

Bazı erkeklerin kendilerini tutamadıkları sır değildir. Talmud, onların da erkek evlat sahibi olmaları için yol gösterir. Tora, “ayağı acele eden günahkârdır” dediğinde, bu, art arda iki kez yapan erkeğe atfedilir. Rava itiraz etmiş ve erkek evlat sahibi olmak isteyenin tam olarak böyle yapması gerektiğini belirtmiştir. Talmud tartışmalarla doludur. Uzlaşmayı merak ediyor musunuz? Erkek, ancak karısı istediği takdirde iki kaz art arda yapabilir. Aksi takdirde karısını sıktığı için günah işlemiş sayılır. Yorumcular şu açıklamada bulunur. İlk keresinde heyecanlanan kadın, ikincisinde mutlaka erkekten önce tatmin olacak ve böylece erkek çocuk doğuracaktır.

Talmud’a göre erkek, karısını tatmin etmekte yükümlüdür. Karısından yiyeceğini, giyeceğini ve evlilik haklarını esirgeyemez. Evlilik haklarının sıklığı konusunda rabiler Tora’ya başvurmuştur: Karılarıyla evde yaşayan işadamları her gün; işçiler, haftada iki; eşek sürücüleri, haftada bir; deve sürücüleri, otuz günde bir; gemiciler, altı ayda bir. İlginç olan şudur ki, bazı rabiler Tora öğrencilerini işadamı gibi değerlendirmiştir. Başkaları içinse âlimlerin zorunluluğunu haftada bir, Şabat günüdür. Bu süreler tabi ki, zorunluluk anlamında, en uzun sürelerdi. Daha sık istemenin bir sakıncası yoktu.

Konu, sizi sarsmadan ilginizi çekiyor umarım sevgili okurlar. Aşem izin verirse devamı gelecek.

Esen kalın.

1 Yorum