Üstad gitti

"Fransız diline olan hâkimiyeti felsefe ile birleştiğinde, yazdığı şiirler ayrı bir haz verirdi. Burgazada’da bir peçete kâğıdına yazdığı dizeleri bir dosyada sakladım. Meir’in gözlerinde her mevsimi yaşadım. Kimi zaman coşkulu bir yaz gecesi gibi ışıl ışıl. Kimi zaman sonbaharda sararan yaprakların üzüntüsünü gördüm o bakışlarda…"

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Ağustos 2016 Çarşamba

Geçen hafta yazdığım, ‘Tişa BeAv genelde yazın en sıcak gününe rastlar’ tahmini bu sene tutmadı. Bir önceki gün başlayan yağmur ve serin rüzgâr etkisini ertesi gün de gösterdi.

Leyleklerin sürü halinde daireler çizerek uçtuklarını gördüğümde bayanların çoğu ayaktaydı. Hiç yılmadan her seneki gibi eşime seslendim. ‘Kalk kalk kuşlar gidiyor; ayakta olanlar bu yıl çok gezecek’. Ve yine her seneki gibi, ‘Yeter bu batıl inançlar’ cevabını aldım. Başkasına zarar vermedikten sonra, batıl veya değil, kime ne zararı var?

Hanımlar arasında kültür turları revaçta olalı beri, nasipse daha fazla gezeceğim kesin. Yeter ki keyif ve sağlık olsun.

‘Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış’ derdi eskiler. Rüzgâr bir kere çıkmaya görsün…

Sahilde yürürken gençlerin sohbetlerine ortak oldum. Aralarından biri, ‘29 Ağustos’ta Ada faslımız bitiyor. Zaten okul da 5 Eylül’de başlıyor. Bütün yaz çocukların programı peşinde koşmaktan bitkinim’ dedi. Önce içim acıdı. Ağustosun sonunu bile bulmadan Ada’yı bırakmak… Öte yandan annelere de hak verdim. Çocukları doğru etkinliklere yönlendirmek şart. Yoksa hepsi elinde bir telefon ya da başka bir elektronik aygıt, sabahtan akşama kadar bir koltukta oturabiliyorlar. Her nesil donanımlarıyla artıyı ve eksiyi beraberinde getiriyor.

***

Ada evinde atmaya kıyamadığım, eve gelen her çocuğun karalama defteri niyetine kullandığı küçük bir telefon defterim var. Önceleri artık hayatta olmayanların üstüne bir çizgi çizerdim. Sonra baktım çizgiler fazlalaşıyor, vazgeçtim. Öte yandan defterin sosyolojik bir yapıya dönüştüğünü fark ettim. Bazı meslek dalları tümüyle yok olurken, diğer yanda yepyeni branşlar oluşmuş. Artık Ada’da çiçekçi yok; en iyi manavlar kapandı; tek bir mezeci kaldı; yufkacının önü turistik eşya malzemeleriyle dolu; halıcı kapandı, dükkân börekçiye kiralandı; bisikletiyle evlere giden İğneci İsmail artık yok. Dükkânın yerinde ‘kiralık bisiklet’ levhası var. Şehir Hatları vapurlarına giden yolda vesikalık resim çektirdiğimiz fotoğrafçının yerini oyuncakçı almış. Beyaz önlüğünü taktıktan sonra işbaşı yapan Marangoz Muhittin kendini emekliye ayırdı. Kendisine Küçük Tur yolunda yürüyüş yaparken rastlıyoruz. Artık bütün bu insanların telefon numaraları geçersiz. Sonra sırasıyla eklenen numaralar; cep telefonuyla hizmet veren arabacılar ve akülü arabalarla yolcu taşıyanlar. Her işimiz gibi bunlar da yarım yamalak çalışıyor. Ama çaresiz kalınca mecburen katlanıyoruz.

***

Elimi öpen nadir centilmenlerdendi. Meir Gaon…

Fransız diline olan hâkimiyeti felsefe ile birleştiğinde,  yazdığı şiirler ayrı bir haz verirdi.

Burgazada’da bir peçete kâğıdına yazdığı dizeleri bir dosyada sakladım.

Meir’in gözlerinde her mevsimi yaşadım. Kimi zaman coşkulu bir yaz gecesi gibi ışıl ışıl. Kimi zaman sonbaharda sararan yaprakların üzüntüsünü gördüm o bakışlarda…

Nadir kalan dürüst kişilerdendin Meir. Dürüst bir toplum adamı, sevgi dolu bir aile babası ve harika bir dosttun Üstad.

Seni özleyeceğiz.

Mekânın cennet olsun.