Apartman topuklar

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
3 Ağustos 2016 Çarşamba

Geçmişle günümüz teknolojisinin bileşimi çoğu kez olağanüstü görüntüler oluşturuyor. Epeydir insanlar birbirlerine WhatsApp aracılığıyla 30-40 yıl önce ilkokul sıralarında çekilmiş resimler gönderiyor. O kadar hoş ki… Siyah- beyaz olmaları ayrı bir anlam katıyor. Fotoğraf kenarları ‘tırtırlı’ bir kartona yapıştırılır, sene sonunda öğrencilere verilirdi. Öğretmen kenarda dururken, siyah önlük, beyaz yaka, gri pantolondan oluşan üniforma ile çocuklar boy sırasına göre arkaya doğru dizilirlerdi. En kısa olanlar en ön sırada oturur, minicik ellerini dizlerinin üstünde tutarlardı. Yaklaşık otuz kadar kimi ciddi, kimi gözlerinin içi gülen çocuklar için fotoğrafçı önemliydi.

İşin en keyifli yanı, onca yıl sonra, şimdiki yetişkin halleriyle, gelen fotoğrafta kimin kim olduğunu çıkarmak için dikkatlice incelemeleri.

Ardından konuyla ilgili birbirleriyle yazışmalar, takılmalar…

Çocukluk; en güzel dönem.

Fotoğraf kartona yapışık da olsa, cep telefonunun küçük ekranında da olsa, saflığı yansıtıyor.

***

Gelelim lise mezuniyetlerine…

Eski fotoğraflar en çok bir evden diğerine taşınırken ortaya çıkar. Ya albümlerde ya da zarflarda saklıdırlar.

Lise arkadaşlarımın bazıları zaman içinde farklı ülkelere gittiler, kimi şehir değiştirdi, kimi de kırk yıldır aynı evde yaşıyor. Taşınırken genelde bir ‘ayıklama’ söz konusudur. Aynı mekânda kalmak ise ‘birikim’e yol açar. Bu iki tezatta da eski fotoğraflar ya çok iyi saklıdır, bulamazsınız, ya da taşınırken ‘kalk gidelim’ yapmışlardır.

Velhasıl geçenlerde e-postama iki siyah- beyaz fotoğraf geldi. Güzel yıllar, beraberinde güzel anılar taşır. Lise mezuniyet gününde çekilmiş kepli iki resim… Birinde beş kişi merdivenlerde sıralanmış, diğeri ise toplu sınıf resmi. Çok sevindim. Gerçi o dönemde kep takmak hem önemli, hem de çok anlamlıydı. Şimdilerde ise çocuklara ‘yuva’ mezuniyeti töreninde kep ve cüppe giydiriliyor…

Her ne ise, beşli gruba baktım, baktım. Ancak ikinci bakışta kendimi tanıdım.

Üstelik yüzümden değil, ayakkabılarımdan! Bu hem iyi, hem de kötü. Bakışlarımda değişiklik olmuş tabi. O günden beri neler gördüm neler…

Yüz hatlarıyla da oynamaya gelmez. Doğallığın da bir bedeli olacak.

Ayakkabılara gelince… Kendimi bildim bileli ayakkabılara düşkünlüğüm vardır. Lise son yıllarında ‘apartman topuk’ olarak bilinen, bir karış eninde dolgulu kaba ayakkabılar modaydı. Pabuçlarım her zaman iyi boyalıydı. Resimdeki herkesin ayağına, sonra da yüzlere baktım. Ve kimliğimden emin oldum.

Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır’ derler. Hikâye; gençlik gibisi yok.