Auschwitz’de düşmanla dans

İşgal altındaki Hollanda’da Nazi askerleriyle fotoğraflara poz veren Roosje Glaser’in, Auschwitz cehenneminden canlı çıkmasını sağlayan bu tutumu bir kitaba konu oldu.

Nelly BAROKAS Kültür
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Nazilerin ırkçı kanunlarının onu aranan bir kişi durumuna sokmasından çok öncelerde dahi Roosje Glaser doğduğu ülke Hollanda’da pek de kurallar dahilinde yaşamaya uyumlu bir kişi değildi.

Neşeli, kaygısız bir dans öğretmeni olan Roosje Glaser caz müziği hayranı Yahudi bir genç kızdı. Naziler 1940’da Hollanda’yı işgal ettiklerinde antisemitizmin ölümcül olabileceğinden habersizdi. Ancak bu durumla yüz yüze geldiğinde, gerçeklerle alay etmeyi tercih etti.

Bir Aryan’a benzemesi sayesinde dindaşlarına oranla şehirde rahatça gezebilen amatör fotoğrafçı Glaser, Nazi ırkçı yasaları gereğince Yahudilerin takmak zorunda oldukları sarı yıldızı takmıyor, üstüne üstlük kapısında “Yahudiler Giremez” yazısının yer aldığı kafelerde işgalci Alman askerleri ile fotoğraf çektiriyordu.

Bu ateşli meydan okuma, kafa tutma durumuna rağmen Roosje Glaser Auschwitz’e gönderilmekten kurtulamadı. Fakat ölüm kampında SS’lere dans etmeyi öğretmesi sayesinde hayatta kalıp, kaçmayı başardı. 2000 yılında hayata veda eden Roosje Glaser’in bu sıradışı yaşam öyküsü  aynı yıl biyografik bir kitap halinde İngiltere’de Hollandalı yeğeni tarafından yayınlandı.

Roosje Glaser’in erkek kardeşinin oğlu ve ‘Dancing with the Enemy’ adlı kitabın yazarı Paul Glaser, “O bence durumun ciddiyetinin pek farkında değildi. Diğer yandan da bir dizi fırsatı değerlendirmesi sayesinde hayatta kalmış olması ise Roosje’nin ne yaptığının bilincinde olduğunu göstermekte” sözleri ile halası hakkındaki görüşlerini dile getiriyor.

Roosje Glaser’in direnmesinin ilk örneği, Nazi işgalinin ardından Yahudilerin kimlik belgelerine yetkililer tarafından damgalanan “J” (Jew’un ilk harfi) işaretini pasaportundan kaldırması oldu.

Roosje Glaser ırkçı Nazi kanunlarını delerek, oldukça revaçta olan dans okulunu sürdürmeye devam etti. Hatta 1941’de gerçek sinema (cinema reel) kapsamı içinde, Nazi işgalinin Amsterdam’ın kültürel yaşamına engel olmadığını kanıtlamaya çalışan bir propaganda filminde danslarıyla rol aldı. Ancak Roosje’nin başarısını kıskanan ve ateşli bir Nazi’ye dönüşen eski eşi onun Yahudi kökenlere sahip olduğunu Nazi yetkililere  bildirdi.

Yetkililer tarafından mimlenince Roosje, dans sınıfının 1942 yılı mezuniyet töreni kutlamaları için uygun bir mekan bulmakta zorlandı. Tören kent dışında bir ambarda gerçekleşti. Onun Auschwitz’e gönderilmeden, özgür bir kişi olarak öğrencileri ile dans ederken görüntülenmiş son fotoğrafları o gece çekildi.

Tıbbi deneyler sonucu kısır bırakıldı

Roosje bir kadından çaldığı sahte kimlikle başka bir kente geçti ve Hollandalı bir Nazi ile evli olan Alman bir kadının yönettiği bir pansiyonda yaşamaya başladı. Ta ki eski sevgilisi onu ispiyonlayıncaya dek… Ve Polonya’ya gönderildi. Akıcı bir Almanca’ya sahip olduğu için Auschwitz’de bir Nazi subayının asistanlığını yaptı. Ancak bu görevinden önce Roosje, hayat boyu kısır kalmasına sebep olan tıbbi deneylere tabi tutuldu.

Doğal bir çekiciliğe sahip olan Roosje Glaser, Alman patronlarına ve onların kız arkadaşlarına, hatta kampın kadın görevlilerine dans etmeyi saatlerce öğretiyordu. Gündüzleri görevleri insan öldürmek olan kişilere geceleri dans dersi veriyordu.

1944’te Roosje Glaser, İsveç Kızıl Haçı’nın Müttefik Güçlerin elinde tutuklu üç Alman’a karşılık Auschwitz’deki üç Danimarkalı’nın serbest bırakılması yönünde çalıştığını duydu. Yeğeni Paul Glaser, “Böylece Roosje, Danimarkalı olduğunu iddia etti” demekte.

Değiş tokuş sonrasında kaldığı İsveç’teki mülteci kampında Roosje Glaser, kendi gibi orada barınan kişilere dans öğretmeye devam etti.  Hollanda’nın  ihanetine uğradığı inancı ile hayatının sonuna dek İsveç’te yaşadı. Hollandalı yetkililerin yeniden ülkesine dönmesi yönüneki girişimlerini reddetti.

Gizlenerek Holokost’tan kurtulan Roosje’nin abisi, yani Paul Glaser’in babası, ailesine hiçbir zaman Yahudi kökenlerinden ve kızkardeşi Roosje’den bahsetmedi. Ancak ikinci kuzen olduğunu iddia eden bir kişi ile tanışmasının ardından Paul Glaser aile geçmişini ve halasının varlığını öğrendi.

Glaser, “Babama bunu sorduğumda doğru olduğunu söyledi ancak benden hiç kimseye söylemememi rica etti. Çünkü er ya da geç bu gerçekler hepimize karşı kullanılır dedi” sözleri ile aile geçmişinin gizlenmesinin sebebini açıkladı.

Holokost öncesi 140 bin kişilik Yahudi nüfusunun yüzde 75’nin Naziler ve işbirlikçileri tarafından yok edildiği Hollanda’da bu olağan bir tavırdı.

Roosje Glaser ile erkek kardeşinin ilişkileri oldukça gergindi. Holokost dönemi sonrasında birkaç kez bir araya gelmişler, ama her seferinde de münakaşa etmişlerdi.  Erkek kardeş annelerinin yakalanmasından Roosje’yi sorumlu tutuyordu. Ona göre, Roosje’in gösterişli, şatafatlı yaşam şekli dikkatlerin ailenin diğer fertlerine çekilmesine sebep olmuştu.

Roosje Glaser başlangıçta Paul Glaser ile buluşmakta isteksiz davrandıysa da, Stockholm’de bir araya geldiklerinde yeğenine geçmişte yaşananları anlattı, savaş dönemine ait fotoğraflar gösterdi.

Katıldığı bir Limmud konferansında Paul Glaser, “Onun sayesinde artık Yahudi olduğumu biliyorum ve Yahudi kimliğime sahip çıkıyorum. Bir Hıristiyan olarak yetiştirildim, oysa artık sizlerle kendimi evimde hissediyorum” ifadesini kullandı.