Todd Haynes’in imkânsız bir aşkı anlatan ‘CAROL’u Oscar’a altı dalda aday

Todd Haynes’in imkânsız bir aşkı anlatan ‘CAROL’u Oscar’a altı dalda aday

Viktor APALAÇİ Sanat
24 Şubat 2016 Çarşamba

‘CAROL’  

Sen: Phyllis Nagy

Yön: Todd Haynes

Kurgu: Alfonso Goncalves

Gör: Edward Lachman

Müz: Carter Burwell

Ses: Leslie Shatz

Dekor: Judy Becker

Oyn: Çate Blanchett – Rooney Mara – Kyle Chandler – Jake Lacy – Sarah Paulson – John Magaro

Tesadüfen karşılaşan, iki farklı sınıfa mensup, farklı yaşlarda iki kadının gitgide ateşlenerek süren aşk ilişkisini, şiirsel ve yalın bir sinema diliyle anlatan ‘Carol’  büyüleyici, sıra dışı ve etkileyici bir aşk filmi. Bu tutkulu aşkın iki kadın arasında yaşanması durumu değiştirmiyor. Bu sevgi filminin, lezbiyen ilişkilerin onaylanmadığı 1950’lerin ABD’sinde geçmesi, ‘Carol’u son derece cesur bir film yapıyor. Eşcinselliği bir sapkınlık olarak algılayan dönemin muhafazakâr ortamında, tabu konuda bir roman yazmak ancak Patricia Highsmith kalibresinde bir yazarın cüret edebileceği bir meydan okumaydı. Bu özgün dönem filminde, görüntü yönetimi, müzik partisyonu, dekor ve kostüm tasarımı ve oyunculuk birinci sınıf.

Geçen yıl Cannes’daki dünya prömiyerinde yarışmanın başlarında gösterilen , ‘Carol’, eleştirmenlerin Altın Palmiye için aday gösterdikleri tek filmdi.

Todd Haynes’in bu sıra dışı ve etkileyici filmi, Cannes’da sadece Rooney Mara’nın aldığı En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile yetinmek durumunda kalmıştı.

Tesadüfen karşılaşan, iki farklı sosyal sınıfa mensup, farklı yaşlarda iki kadının gitgide ateşlenerek süren aşk ilişkisini, şiirsel ve yalın bir sinema diliyle anlatan ‘Carol’  büyüleyici bir aşk filmi.

Bu tutkulu aşkın iki kadın arasında yaşanması durumu değiştirmiyor. Bu sevgi filminin, lezbiyen bir ilişkinin onaylanmadığı 1950’lerin ABD’sinde geçmesi, ‘Carol’u son derece cesur bir film yapıyor.

2. Dünya Savaşı travmasından kurtulamayan 1950’lerin Amerika’sında, solcu avına çıkan senatör Mc Carthy’nin kurduğu soruşturma komiteleri, sanatçılardan oluşan gri ve kara listelerle, eşcinsellere karşı açtığı savaşla dehşet saçıyordu.

Dönemin muhafazakâr zihniyeti eşcinselliği bir sapkınlık olarak karşılıyor, böyle bir ilişki yaşayan kadınlara toplumsal linç uyguluyordu.

Tabu bir konuda roman yazmak ancak Patricia Highsmith kalibresinde bir yazarın cüret edebileceği bir meydan okumaydı.

Psikolojik gerilim ve polisiye romanların kraliçesi, 40’a yakın takma ad kullanan Highsmith’in, Claire Morgan adıyla yayınladığı ‘The Price of Salt’ 60 yıl sonra sinemaya uyarlanıyor.

Eşcinselliği bir sapkınlık olarak değil bir romantizm gibi ele alan, 53 yaşındaki kadın yazar Phyllis Nagy, ‘Carol’ ile New York Film Eleştirmenleri Birliğinin En İyi Senaryo Ödülünü aldıktan sonra, aday gösterildiği En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ını kovalıyor.

50’ler New York’un New York’unda geçen konusuyla, bu özgün dönem filmi, iki ana karakterinin karşılaşmalarından sonra yazgılarının değişmesini anlatıyor.

Zengin kocası ve sevimli kızıyla 1950’lerin New York’unda pek çok Amerikalı kadının imreneceği bir hayat süren, zarif, güzel, kendinden emin, olgun, sosyetenin gözbebeği, göz alıcı bir hanımefendi olan Carol (Cate Blanchett), aslında boşanmanın eşiğinde mutsuz bir kadındır.

Kendisini seven, en yakın arkadaşıyla geçmişte yaşadığı lezbiyen ilişkiye göz yuman, zengin kocası Hadge’i (Kyle Chandler) Carol terk etmek üzeredir.

MİZANSENDE ZERAFET           ÖNE ÇIKIYOR

Bu burjuva kadının, bir Noel arifesinde kızına hediye almak için girdiği mağazada, genç bir tezgâhtar kızdan yardım istemesiyle başlayan ilişki hayatına yeni bir yön verecektir.

Gazeteci sevgilisinin taptığı, alt sınıfa mensup, daha iyi bir hayat düşleyen Therese (Rooney Mara) adlı genç kız ile orta yaşlı Carol, iki farklı dünyanın insanı olmalarına rağmen, birbirlerinden etkileniyorlar.

İyi gitmeyen evliliğinden bunalmış Carol ile hayat mücadelesinin başında olup yolunu arayan Therese arasında, tesadüfen unutulmuş bir çift eldiven aracılığıyla başlayan ilişki, kısa zamanda tutkulu bir aşka dönüşür.

İkisi de Noel’i yalnız geçirmeye hazırlanırken, Carol’un teklifiyle, şehirden ve gözden uzak unutamayacakları bir tatil geçirirler. Hadge’in tuttuğu dedektif bu ilişkiyi açığa çıkarınca, Carol çocuğunun velayetini kocasına kaptırır.

İki kadın kahramanın portresini mükemmel işleyen senaryosu ile dönem atmosferini yansıtan mekân ve kostüm tasarımıyla, dönemin yaşam tarzını, cinsel ahlak ve sınıfsal ilişkilerini yansıtan mizanseniyle, iki başrol oyuncusunun mükemmel performansıyla, ‘Carol’ ilgiyi hak eden bir film.

Filmin müthiş bir teknik kadrosu var. Haynes’in evvelce üç kez birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Edward Lachman’ın yakın plan ağırlıklı çalışması ve estetik şaheseri kadrajları, Carter Burwell’in enfes müzik partisyonu, bakalım kendilerine aday gösterildikleri dallardaki Oscar heykelciğini getirebilecek mi?

Aynı soruyu, New York’u fon olarak kullanan, dönemin atmosferini yansıtan dekorları için Judy Becker ve Audrey Hepburn’ü akla getiren kostüm tasarım için de sormak mümkün.

K‹MYASI TUTMUfi MÜKEMMEL OYUNCULUK

6 Oscar adaylığı alan ‘Carol’da, kimyası tutmuş Cate Blanchett – Rooney Mara ikilisinde, birincisi En İyi Aktris için, diğeri kaydırıldığı En İyi Yardımcı Aktris için yarışacak.

Cannes’da ödülün mutlak favorisi gösterilen Blanchett, En İyi Aktris Ödülünü rol arkadaşına kaptırmıştı.

Avustralyalı aktrisin ‘The Aviator’ (2004) ve ‘Mavi Yasemin’den (2013) sonra üçüncü Oscar’ını alıp alamayacağı merak ediliyor.

Masumiyetin, saflığın simgesi duru güzelliğiyle, kendisinden yaşlı bir kadına derin bir tutkuyla bağlanan Therese rolünde Rooney Mara, bu büyüme – olgunlaşma hikâyesinde, iyi oyunculuğunu sergiliyor.

‘Carol’un konusunu aldığı ‘The Price of Salt’ romanının yazarı Patricia Highsmith’e dönecek olursak, kendisinin sadece Alfred Hitchcock, Claude Chabrol, René Clement ve Wim Wenders gibi sinemanın dev yönetmenlerin filmlerine romanlarıyla ilham vermiş bir polisiye yazarı olmayıp, iyi bir aşk romanı yazarı da olduğunu bu romanıyla kanıtlamış olduğunu not düşelim.

Soğuk savaş ortamının hüküm sürdüğü 1950’lerin Amerika’sında ahlaken dışlanmış, zengin bir burjuva ile ergenlikten yeni kurtulmuş bir genç kadının imkânsız aşkı, yetenekli sanatçıların elinde bir sinema şölenine dönüşmüş.

 

50’LERİN AMERİKASI ve TODD HAYNES

55 yaşındaki Todd Haynes 25 yıllık kariyerinde sadece altı uzun metrajlı filme imza attığına göre pek üretken bir sinemacı sayılmaz.

Ancak ‘Carol’da olduğu gibi, 1950’li yılların Amerika’sında geçen konulara pek düşkün. Sinemadaki en iyi işlerinden biri sayılan ‘Cennetten Uzakta / Far From Heaven’ (2002) ve ünlü TV dizisi ‘Mildred Pierce’in (2010) konuları bu dönemde geçiyor.

Los Angeles doğumlu yönetmen – senarist – yapımcı Todd Haynes gayliğini saklamayan, ünlü müzisyenlerin hayatına odaklanan filmleriyle tanınan bir bağımsız sinemacı.

70’li yılların rock starlarını anlatan, Cannes’da En İyi Artistik Performans Ödülünü kazanan ‘Velvet Goldmine’dan (1988) sonra, efsanevi müzisyen Bob Dylan’ı ‘I’m Not There’ (2007) filminde anlatmıştı. Dylan’ı filmde, içlerinde Richard Gere, Cate Blanchett, Christian Bale’in de olduğu altı oyuncu canlandırmıştı.                                                                                                                                    1950’lerin Amerikan toplumunda lanetlenen lezbiyenlik gibi eşcinsel bir ilişkiyi ince bir romantizm ile perdeye aktaran Haynes ‘Carol’u zarafetin öne çıktığı mizanseniyle, biçimsel ve duygusal açıdan başarılı bir film yapıyor.

2013 yılında ev sahibi Fransa’ya Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye kazandıran Abdellatif Kechiche’in ‘Mavi En Güzel Renktir / La Vie d’Adele’ filminin Park Avenue versiyonu gibi duruyor ‘Carol’.

15 dakikayı bulan, pornonun sınırlarında gezinen, Lea Seydoux ile Adéle Exarchopoulos arasındaki sevişme sahneleri ile skandal yaratan film, sonu kötü biten tutkulu bir aşk hikâyesi anlatıyordu.

Todd Haynes yine farklı yaşlardaki iki kahramanın imkânsız aşkını, sınırlı bir – iki sevişme sahnesi eşliğinde, son derece estetik bir şekilde, zarafet içinde anlatıyor. 

Sözcüklerden ziyade, bakışlarla, mimiklerle, hafif dokunuşlarla, incelikli tonlarla anlatılan sevda ilişkisi, ‘Carol’u zarafetin öne çıktığı birinci sınıf bir aşk filmi yapıyor. Haynes mizanseninde, melodramın tuzaklarına düşmeyen, yüreklere hitap eden dokunaklı üslubuyla dikkati çekiyor.

Todd Haynes’in mizansenine hâkim olan ölçülü görüntüler, senaryodaki repliklere anlam kazandıran sinema dili, oyuncuları yönetmedeki becerisi ‘Carol’u bir sinemasal şölene dönüştürüyor.

Hüznün, duygusallığın, sakinliğin ve dinginliğin öne çıktığı mizanseniyle hayranlık uyandıran Todd Haynes’i En İyi Yönetmen adayları arasına sokmayan Akademi, ‘Carol’u da En İyi Film ödülünün yedi Oscar adayı arasına almadı.