´Saul´un Oğlu´ filminin başaktörü: “Auschwitz’in ilahi bir anlamı olmalıydı”

Saul´un Oğlu´nda baş rolü oynayan Geza Rohrig’in karizmasının ardındaki gerçek ne?

Nelly BAROKAS Kültür
24 Şubat 2016 Çarşamba

          Macar Yahudisi şair Geza Rohrig, Oscar adayı Holokost konulu dramatik film ‘Son of Saul’da (Saul’un Oğlu) başrol oynamayı kabul ettiğinde zorlu bir işe girişeceğinin bilincindeydi. Geza Rohrig’in rolünde böylesine  başarı göstermesinin nedeni ne?

 

Yeterli oyunculuk deneyimine sahip olmayan 48 yaşındaki Geza Rohrig daha önce hiç uzun metraj çekmemiş bir yönetmenin kısıtlı bütçeli bir prodüksiyonla  giriştiği projede böylesi karmaşık bir portreyi canlandırmayı kabul etti.

O günden iki yıl sonra, günümüzde, Rohrig’in zihinlerde yer eden performansının filmin başarısında çok büyük bir etken oluşturduğu açıkça görülüyor. ‘Son of Saul’, Mayıs ayında gerçekleşen Cannes Film Festivalinde Büyük Ödülü (Grand Prix), Ocak ayında da En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre Ödülü’nü kazandı. 28 Şubat Pazar günü gerçekleşecek Akademi Ödüllerinde aynı kategoride ödül kazanacağı öngörülüyor.

Çocukluğunda Yahudi bir aile tarafından evlat edinilmiş bir yetim olan Geza Rohrig geçtiğimiz ay Berlin’de JTA’e verdiği söyleşide, filmde temsil ettiği karakterin gücünü ve  duyarlılığını yakalayabilmek için Holokost saplantısı ile kendi trajik aile öyküsüne yoğunlaştığını belirtti. Oldukça zayıf, dik bakışlı ve karizmatik bir sese sahip Rohrig, “Saul’u tanımlamamı sağlayan akustikler içimden dışarı yansıdı” demekte.

Filmde Rohrig, tutukluları gaz odalarına götürmek, sonra da ölü bedenleri boşaltmak gibi ürkütücü bir işle görevlendirilmiş, çocuksuz bir Sonderkommando olan Saul Auslander rolünü oynamakta. Saul kendi kaçınılmaz ölümünü kabullenmiş durumdadır, ta ki daha önce hiç tanımadığı ancak oğlu yerine koyduğu küçük bir çocuğun ölü bedenine rastlayana dek. Büyük bir tutkuyla çocuğun saygın bir şekilde gömülmesi için çaba harcar.

“Babamın cenazesine gidemedim”

Saul kimliğine girebilmek amacıyla Geza Rohrig kendi ailesinin trajedisine geri dönüş yaptı. Henüz 4 yaşındayken babasını yitiren Rohrig -annesi hakkında bilgi vermekten kaçınıyor- 11 yaşında Yahudi bir ailenin onu evlat edinmesine dek Budapeşte’de yerleştirildiği bir yetimhanede yaşadı.

Rohrig çocukluk duygularının filme yansımasını şu sözlerle ifade ediyor: “Amcam babamın cenazesine gitmeme izin vermemiş. Gitseydim benim için daha iyi olurdu. Onun gömüldüğü sırada evde kalmış olmam, babamın öldüğünü uzun yıllar idrak etmemiş olmama yol açtı. Temerküz kampı deneyimim olmadı tabii ki. Bu film sevdiği bir kişiyi çaresizlik içinde gömmeye çalışan bir adamı konu ediniyor. Benim açımdan bu tabii ki babamdı.”

Rohrig Holokost hakkında ilk eğitimini erkek kardeşini ölüm kampında yitiren Auschwitz kurtulanı üvey babasından aldı. Genç bir öğrenciyken Polonya’nın Krakow kentinde eğitim gördüğü dönemde Rohrig 30 km mesafede yer alan Auschwitz kampına sık sık gitti.

“Auschwitz’in ilahi bir anlamı olmalıydı”

“Oraya her gün gittiğim dönemler oldu. Auschwitz’de yaşamışım duygusunu taşıyordum. Oranın kutsal bir yer olduğunu düşünüyordum, madem ki orayı inşa eden kişilerden Tanrı sorumluysa mekanın ilahi bir anlamı olmalıydı” diyen Rohrig laik bir evde büyüdü. Kudüs’te bir yeşivada eğitim görürken 21 yaşında dindar oldu. Günümüzde New York’ta yaşıyor ve Şabat’ın tüm gereklerini yerine getiriyor. Bir ay gibi kısa bir sürede Budapeşte yakınında tamamlanan ‘Son of Saul’un çekimleri bu nedenle Şabat günleri yapılamadı.

Yönetmen Laszlo Nemes, New York’ta ortak bir arkadaşın evinde tanıştığı Geza Rohrig’e bu rolü teklif ederken Şabat günleri çalışmamayı kabullenmişti. Eski bir yuva öğretmeni olan Rohrig tümü Macarca olmak üzere altı şiir kitabı, bir de öykü kitabı yayınladı. Çoğunlukla Holokost ve Auschwitz üzerine… Fakat diyalogların oldukça az olduğu bu filmde Rohrig  hitabet yeteneğini ortaya çıkarma fırsatını bulamadı.

Film, günlük yüklerini taşımakla meşgul Rohrig’in yüzüne uzun çekimlerle odaklanmakta. Kısıtlı diyalogların yer aldığı filmde Rohrig’in beden dili ve yüz ifadesi Saul’un umutsuzluğunu yansıtmakta. Bunu başarabilmek için Rohrig günümüz dünyası hakkındaki kötümserliğinin derinliklerine daldı.

Dünyadaki sosyal çalkantılardan endişe eden dört çocuk babası Geza Rohrig’in ikinci eşi ile mutlu bir evliliği var. “Yarım milyon Suriyeli katlediliyor, dünya da bunu izliyorsa, Auschwitz tümüyle tarihe karıştı diyemeyiz” şeklinde görüşlerini paylaşıyor.

Saul’un sayısız Yahudiyi duygusuz bir şekilde ölümlerine götürürken, gördüğü bir çocuğun aniden onu heyecanlandırmasının oyuncu olarak nasıl yorumladığı  sorulduğunda, Rohrig çocukken evlat edilmesini düşünüyor, “sanırım bir çeşit aşık olmak gibi” diyor. “Yetimhaneye bir çift geliyor. Nasıl bir çocuk istediklerini iyice bildikleri kanısını taşıyorlar. Fakat gözleri diğer bir çocuğun gözleri ile karşılaşıyor. Bu rastlantı yönünde hareket etmek zorundadırlar artık.”