Almanya Nazi avcısı Fritz Bauer’i keşfediyor

Temerküz kampı kurtulanı Yahudi savcı Fritz Bauer’in Nazi avcılığı yönünde verdiği mücadelenin öyküsü iki filmle beyaz perdeye geliyor.

Nelly BAROKAS Kültür
20 Ocak 2016 Çarşamba

Alman sineması, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu ülkedeki Holokost ile ilgili hafıza kaybına karşı mücadele veren Nazi avcısı Fritz Bauer’ı iki yeni filmle yeniden keşfediyor.

Bauer’ın biyografisini yayınlayan yazarlardan biri Ronen Steinke, Nazi temerküz kamplarında bir süre tutuklu kalan, Yahudi bir ateist ve Sosyal Demokrat bir kişi olan Bauer’in İkinci Dünya Savaşından sonra Almanya’da en çok nefret edilen hukukçu olduğunu söylüyor.

Münih’in günlük gazetelerinden Sueddeutsche Zeitung, Bauer’ın iki büyük mücadelesinin öyküsünü beyaz perdeye taşıma saygınlığının gösterilmesiyle “bu kişinin nihayet layık olduğu yere: kolektif şuura” yerleştirdiğini ileri sürüyor.

Giulio Riccarelli’in yönetmenliğindeki ‘Labyrinth of Lies’ En İyi Yabancı Lisanda Film dalında Oscar ödüllerine Almanya’dan aday eserler listesinde yer alıyor. Film, Fritz Bauer’ın en önemli başarılarından birini, 1960’da Auschwitz görevlisi 22 kişiyi yargıya taşımasını konu edinmekte. Filmin öyküsü; Fritz Bauer’in yanında çalışan ve hayali bir karakter olan idealist, genç bir savcının Holokost ile ilgili suskunluğa ve halen eski Nazilerle dolu adalet sistemine karşı verdiği mücadeleye odaklanmakta.

Filmde genç savcıya, “Her Alman’a babasının katil olup olmadığını sormak mı istiyorsun?” sorusu soruluyor. “Evet, istediğim tam da bu. Bu yalanların ve bu suskunluğun sona ermesini istiyorum” yanıtını veriyor kararlılıkla.

Haftalık Die Zeit dergisinde savcı Erardo Cristoforo Rautenberg yazısında şöyle bir bilgi veriyor: “1963-1965 yılları arasında Frankfurt’ta gerçekleşen duruşmalar öncesinde Alman halkının büyük bölümü, temerküz kampı görüntülerinin İttifak Devletlerinin bir propagandası olduğuna inanıyordu.”

Fritz Bauer biyografisi yazarı Ronen Steinke, “Batı Almanya toplumu ülkede ekonomik mucize yaşandığı yıllarda Nazi vahşeti hakkındaki suskunluğu kırmayı, sayfayı Holokost dehşetine doğru çevirmeyi tercih etti” demekte.

İlk gösterimi İsviçre Locarno Uluslar arası Film Festivalinde gerçekleşen ‘The People vs. Fritz Bauer’ adlı diğer bir film Bauer’ın ‘Holokost’un Mimarı’ lakabı ile tanınan Nazi Adolf Eichmann’ın yakalanmasında nasıl yardımcı olduğunun hikâyesini beyaz perdeye taşıyor.

Filmde 50’li yaşlarında yansıtılan Bauer’ın erkekler arasındaki seksin suç sayıldığı ve hapis cezasına çarptırıldığı bir dönemde eşcinsel olduğu hakkında dedikoduların var olduğu da sezinleniyor. 1957’de Bauer, İsrail İstihbarat Kuruluşu Mossad’a girdi ve Eichmann’ın kaçırılması operasyonunun bir ölçüde başını çekti.

Bilindiği gibi 1960’da Eichmann Buenos Aires’de takibe alındı, yakalandı, kaçırıldığı İsrail’de yargılanmasının ardından idam edildi. Fritz Bauer için bu kısmi bir başarıydı çünkü Eichmann Almanya’da adalet karşısına çıkarılmamıştı. Berlin hiçbir zaman üst düzey Nazilerin ülkeye iadesini istememişti.

1933’te atıldığı temerküz kampından kurtulup, savaş yılları süresince Danimarka ve İsveç’te sürgünde yaşayan Fritz Bauer’in ünü ölümünden sonra giderek artmaya başladı.

Onun; çarkın her dişlisinin suçun bir parçasını oluşturduğu Nazi ölüm kamplarını, kolektif öldürme girişimleri olarak tanımlaması o dönemde Frankfurt adliyesinde fazla etki yapmadı. Fakat bu prensip 50 yıl sonra kamp görevlisi eski Nazilerin yargılandığı Almanya mahkemelerinde benimsenir oldu.

Bilgilerini ve umutlarını genç nesle aktarma konusunda mükemmel bir öğretmen olan Bauer 1968 yılının temmuz ayında evinin banyo küvetinde ölü bulundu, ölüm sebebi açıklık kazanmadı.

O dönemlerde genç nesil toplumun demokratikleşmesi, Almanya’nın otoriter geleneğini kırma yönünde çaba sarf ediyordu. Tabii ki Fritz Bauer de can ve başla katılmıştı.

Bauer’ın ölümünden birkaç ay sonra, kasım ayında Beate Klarsfeld adında genç bir aktivist Almanya parlamentosunda Cumhurbaşkanı Kurt Georg Kiesinger’i Nazi olmakla suçlayıp tokatlayacaktı. Bu eylem savaş sonrası Almanya’da gençlerin ebeveynlerine karşı bir ev temizliği hareketine geçmelerinin simgesi oldu.