Bereşit - Bakış açısı

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
7 Ekim 2015 Çarşamba

“Kadın ağacın yemeye uygun, gözler için arzu uyandırıcı olduğunu ve ağacın zekâ elde etme konusunda çekici olduğunu gördü. Meyvesinden aldı ve yedi. Kendisiyle birlikte kocasına da verdi ve  yedi.” (Bereşit 3:6).

Adam ve Hava’nın yaptıkları bu yanlış insanlara ‘ölüm’ gerçeğini getirmiştir. Çünkü Tanrı’nın uyarısı bu meyveden yedikleri günde ‘ölecekleri’ doğrultusundadır ancak Hava bu uyarıyı farklı algılar ve sonunda o meyveyi yer. Hava bu kadarla da yetinmez ve Adam’ın da meyveyi yemesini sağlar. Raşi, Hava’nın meyveyi neden kocasına da yedirdiğini şöyle açıklar: Hava, kendi ölümünün ardından, Adam’ın sonsuza dek yaşayıp bir başka kadınla evlenmesini engellemek istemiştir. Başka bir deyişle, öldükten sonra bir başkasıyla değiş tokuş edilerek tamamen unutulmaktan endişe etmiştir.

Rabi Yaakov Menken Yalkut Lekah Tov’da, yazarın bu konuda bir soru sorduğunu öğretir. Hava, yılan tarafından, ağacın meyvesinin ölümcül olmadığı konusunda ikna edilmiştir! Öyleyse endişelenecek ne vardır? Kendisi öldükten sonra kocasının ölümsüz olmaya devam ederek bir başkasıyla evleneceğini neden düşünmüştür? Yalkut bu soruyu cevaplamaya yönelik bir hikâye anlatır:

Eyaletlere bölünmüş bir ülkede, bu eyaletlerin valileri her yıl bir araya gelmektedir. Bu toplantıların birinde, küçük eyaletlerden birinin valisi, diğerlerine, kendi bölgesinde yaşayan ‘kutsal bir Yahudi’den bahseder. İddiasına göre bu Yahudi gelecekle ilgili bilgi sahibidir ve bu kehanetleri çok kereler gerçekleşmiştir.

En büyük eyaletin valisi, kendinden düşük düzeydeki birinin sahip olduğu bir şeyden yoksun olma fikrini kabullenemez ve o valiye, söz konusu Yahudi’yi bir sonraki toplantılarına getirmelerini söyler. Yahudi, bu toplantıya davet edildiğinde hemen korkuya kapılır; fakat boyun eğmekten başka çaresi yoktur. Sürekli dua ederek yola koyulur.

Toplantı yerine geldiklerinde, en büyük eyaletin valisi, Yahudi’yi kendisine katılmaya davet eder. Etrafta toplanan diğerlerinin gülüşmeleri eşliğinde ona sorar: “Söyle bakalım Yahudi, sen ne zaman öleceksin?” Vali bu soruyu, komplo uzmanı danışmanlarıyla birlikte dikkatlice planlamıştır ve belinde bir hançer vardır. Yahudi bir başka gün öleceğini söylediği takdirde hemen hançeri çekip onu öldürecektir. Ve Yahudi o gün öleceğini söylerse, bu kez onu gün bitene kadar en üst düzeyde koruma altında tutacaktır.

Yahudi bir an için dualarını keser ve cevap verir: “Ben sizinle aynı gün öleceğim”. Vali donakalır. Danışmanlarının telaşlı fısıltılarına karşın, hareket bile edemez. Yahudi’yi serbest bıraktıktan sonra, kendisine yöneltilen, neden planını uygulamadığı şeklindeki sorulara, “Aptal mısınız?” diye cevap verir. “Benimle aynı gün öleceğine dair bir kehanette bulunduğunu duymadınız mı? Bu durumda onu öldürecek kadar deli olmamı mı bekliyordunuz? Onu öldürseydim ben de bugün ölecektim!”

Yalkut Lekah Tov, bu örneğin, kişisel eğilimlerin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyduğunu söyler. Başta, valinin eğilimi kibir üzerinedir. Gururu, kendisine, bu Yahudi’nin geleceği bildirebileceğine inanmamasını söylemiştir ve öncelikli eğilimi bu olduğu sürece, vali bunun doğruluğuna inanmayı reddetmiştir. Fakat birden, öncelikli eğilimi değişmiştir. Şimdi, hayatta kalma konusundaki doğal arzusuna göre hareket etmektedir. Yahudi akıllı cevabını verdiği anda valinin tüm perspektifi değişmiştir ve artık, bu Yahudi’nin bir peygamber ya da kâhin olduğu fikri ona daha inandırıcı gelmektedir.

 İşte Hava’nın aklından geçen de aynen budur. Hava meyvenin ‘gözler için arzu uyandırıcı’ olduğunu gördüğünde, baştan çıkmıştır. Öncelikli eğilimi bu olduğu için, yılanın “ölmezsin, merak etme” şeklindeki sözleri ona oldukça mantıklı gelmiştir. Fakat meyveyi yer yemez, o ilk eğilim tamamen değişmiştir. Artık öncelikli eğilimi, yılanın sözlerinin doğru olmadığı yönündedir. Bu durumda kendisi ölecek, kocası bir başkasıyla evlenecek, birlikte ebediyete kadar yaşayacaklar, ama kendisi tamamen unutulacaktır.

Kişisel eğilimin gücü budur. Karşılaştığımız her durumda arzularımız ve çıkarlarımız, olaylara bakış açımızı doğrudan etkiler ve öncelikli eğilimimizin farklı olması durumunda bakış açımızın da tamamen farklı olacağı gerçeğini göz ardı etmeyi seçeriz. Belki de bu gerçeğin sürekli farkında olmak için gayret gösterirsek, en azından objektife daha yakın bir perspektif yakalayabiliriz. Bunu başardığımız takdirde, yararlarını hayatımızın sayısız alanında göreceğimizden emin olabiliriz.