Meksikalı bir uyuşturu baronunun CIA ve FBI ile mücadelesinin öyküsü vizyonda

Meksika-ABD hududunda faaliyet gösteren bir uyuşturucu baronunun, CIA ile FBI’ın ortak mücadelesiyle ele geçirilme projesini anlatan film, izleyicinin nefesini kesen, sürükleyici bir tempoda anlatıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
1 Ekim 2015 Perşembe

Çok profesyonelce kotarılarak, stilize biçimde çekilmiş, türün bilinen klişeleriyle bezenmiş film, uyuşturucu çeteleriyle yapılan mücadeleye yeni bir çözüm getirmeden, türüne bir yenilik katmıyor. Devlet eliyle gerçekleştirilen yargısız infazlara, yasa dışılığa yer veren senaryo, ahlaki ve hukuki temalara da değiniyor. Yılların görüntü yönetmeni Roger Deakins filmin gergin atmosferine katkıda bulunurken, üç başrol oyuncusu (Emily Blunt, Benicio del Toro, Josh Brolin) yönetmen Villeneuve’e destek veriyor.

Meksika-ABD hududunda faaliyet gösteren bir uyuşturucu baronunun, CIA ile FBI’ın ortak mücadelesiyle ele geçirilme projesini anlatan ‘Sicario’, konusunu gerçek bir hayat öyküsünden alan bir suç-macera epiği. ABD’nin Latin kökenli uyuşturucu tekellerinin sınır mücadelesini iyi bilen, aktör olarak da tanıdığımız Teksaslı Taylor Sheridan’ın senaryosu, Meksikalı ünlü uyuşturucu baronu José Hernandez’in tutuklanma öyküsünü anlatıyor.

Hernandez’in tutuklanmasını protesto eden taraftarları, ABD hududuna yakın Meksika şehirlerinde her yeri yakıp yıkmışlar, yöreyi savaş alanına çevirmişlerdi.

Çetesinde Meksikalı polisleri, Amerikalı yozlaşmış kanun adamlarını da çalıştıran Hernandez, ancak CIA ile FBI’ın işbirliği sayesinde, dokunulmazlık kazandığı Amerika’da yaşadığı lüks bir villada yakalanmıştı. ‘İçimdeki Yangın/İncindies’ ile uluslararası şöhreti yakalayan Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve’ün bu yıl Cannes’da yarışan ‘Sicario’su Meksika uyuşturucu çetelerinin sert, acımasız ve vahşi dünyasına kamerasını doğrultuyor.

İzleyicinin nefesini kesen, sürükleyici bir tempoda türün ustası Michael Mann’ı akla getiren mükemmel bir sinematografi eşliğinde film, ahlak kurallarını hiçe sayan bir operasyonun gelişmesini, başından sonuna temposunu yitirmeyen bir mizansenle anlatıyor.

Çok profesyonelce kotarılarak, stilize biçimde çekilmiş, türün bilinen klişeleriyle bezenmiş ‘Sicario’ uyuşturucu çeteleriyle yapılan mücadeleye yeni bir çözüm getirmeden, türüne bir yenilik katmıyor. Ancak ABD-Latin Amerika ilişkilerine yeni bir bakış açısıyla yaklaşan film, uyuşturucu ticareti ile ilgili yöntemleri göze sermede başarıyı yakalıyor.

Devlet eliyle gerçekleştirilen yargısız infazlara, yasa dışılığa yer veren senaryo, ahlaki ve hukuki temalara da değiniyor. Film, konusunun benzerliğiyle, Steven Soderbergh’in 2000 tarihli başyapıtı ‘Trafik’i akla getiriyor. Filmin kazandığı dört Oscar arasında, En İyi Yönetmen ve En İyi Yardımcı Aktör (Del Toro) vardı.

‘SICARIO’= KİRALIK KATİL

Görsel açıdan birinci sınıf bir seyirlik olan ‘Sicario’da tansiyonu hiç düşmeyen bir sinema dili kullanan yönetmen Villeneuve’e olağanüstü bir oyuncu kadrosu ve yılların görüntü yönetmeni Roger Deakins destek veriyorlar.

Coen Kardeşlerin demirbaş görüntü yönetmeni Roger Deakins, aksiyon sahnelerinde yetkin kamerasının saptadığı çarpıcı görüntüleri ile, gece görüşü sağlayan, dürbünlü gözlüklerin filtreli görüntüleri ile filmin gergin atmosferine katkıda bulunuyor.  Cannes’daki basın konferansında Deakins büyük ilgi gördü. Filme adını veren Sicario, Hıristiyanlığın ilk yıllarında bir Romalıyı öldüren Yahudi’ye verilen isimden kaynaklanıyor ve Meksika’da tetikçi ve kiralık katillere verilen ad.

Filmin (izleyiciyi nefessiz bırakan) açılış sekansında, dürüst ve idealist FBI ajanı Kate’in (Emily Blunt) başını çektiği bir baskında, uyuşturucu çetesinin Arizona’daki bir çiftlikte, mumya gibi naylonlara sarılıp sarmalanmış, duvarlara gömülmüş onlarca cesede rastlamalarına ve bubi tuzaklarının patlamasından iki FBI ajanının ölümüne sebep olmasını izliyoruz. İkinci sekansta, CIA operasyonlarına danışmanlık eden, özel harekât polisi Matt’ın (Josh Brolin), Arizona’daki uyuşturucu trafiğini yöneten, izi bulunamayan baronu ele geçirmek için Kate’e işbirliği teklifinde bulunmasını izliyoruz. Matt’ın yardımcısı Alejandro (Benicio del Toro), aynı çetenin karısıyla kızının kafasını kesip asit çukuruna atarak öldürdüğü, intikam ateşiyle yanan, Kolombiyalı eski bir savcı ve gizemli bir adamdır.

Amaca ulaşmak için her yolu mubah gören, operasyonda sivillerin öleceğini bile bile harekete geçen, yasaları takmayan bu ekibin cüreti karşısında dehşete düşen Kate istifa etmeyi dahi aklına getirir.

CIA’İN KİRLİ OYUNLARI

CIA çalışanı Antonio’nun bir müttefik mi, yoksa sadece eli kanlı bir kiralık katil mi olduğu sorusuna cevabı yoktur. Kate’in ikili oynayan bir Amerikan polisinin ele geçirilmesinde, Matt-Antonio ikilisi tarafından yem olarak kullanılması bardağı taşıran damla olur.

Film, aslında çocuk kaçırılma olaylarına bakan FBI ajanı Kate’in bakış açısından anlatılıyor. Antonio, Kate’den “operasyonda kanun dışı bir yönteme başvurulmamıştır” raporunu imzalamasını ister. Öldürülmemek için, kendisine ücra bir taşra kasabasına taşınması öğüdünü verir. Film Meksika’yı uyuşturucu çetelerinin, terör, insan kaçakçılığı, fuhuş işi yapan, ülkesinin polisini esrar trafiği için kullanan, herkesin hayatta kalabilmek için suça bulaştığı, kaderci, yozlaşmış bir üçüncü dünya ülkesi olarak gösteriyor. CIA ise kirli oyunların oynandığı bir şer odağıdır.

Ailesi kartel tarafından öldürülen Alejandro’nun uyuşturucu baronunu, karısını ve iki çocuğunu öldürmesiyle film ‘dinsizin hakkından imansız gelir’ mesajına sığınıyor.

Kurduğu etkileyici atmosfer ve birinci sınıf prodüksiyon kalitesi ile ‘Sicario’ gerçekçi ve sert bir suç gerilimi. İzleyiciyi diken üstünde tutan, gergin bir atmosfer kuran yönetmen Villeneuve’e, müzikleriyle İzlandalı Johann Johannson, dinamik kurgusuyla Joe Walker ve usta oyuncu kadrosu destek veriyor.

Genç İngiliz aktris Emily Blunt, gizemli iki amirinin ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışan, dürüst, ilkeli ve idealist FBI ajanı rolünde, Brolin ve Del Toro gibi iki dev aktörün yanında ezilmiyor.

Gus Van Sant’ın ‘Milk’ filmindeki kompozisyonu için En İyi Yardımcı Aktör Oscar’ına aday gösterilen, Coen’lerin oyuncusu Josh Brolin, ‘Sicario’da çıkışını sürdürüyor.

Evvelce (Paradise Lost’ta) Escobar’ı canlandıran Soderbergh’in ‘Che’si ile 2008’de En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu seçilen, ‘Traffic’ ile 2001’de En İyi Yardımcı Erkek oyuncu Oscar’ını kazanan Porto Rico’lu Benicio del Toro, ‘Sicario’nun en başarılı oyuncusu.

 

QUEBEC’Lİ USTA

Kanada’nın Fransızca konuşulan bölgesi Quebec’te yetişmiş usta sinema adamı Denys Arcand’ın (74) tahtına aday gösterilen üç genç yönet  men var: Montrealli harika çocuk Xavier Dolan (26), Hollywood’da da kabul gören Jean-Marc Vallée (52) ve ‘Sicario’nun senaryo yazarı-yönetmeni Denis Villeneuve (48).

Kendisine Hollywood’un kapılarını açan başyapıtı ‘İçimdeki Yangın/Incendies’ ile Villeneuve En İyi Yabancı Film Oscar’ına aday gösterilmişti (2010).

Wajdi Mouawad’ın tiyatro oyunundan alınan film annelerinin ölümünün ardından, vasiyetname icabı babalarının izini arayan Jeanne ile Simon’un gizem dolu öyküsünü anlatıyordu. Müthiş sürprizler barındıran konusuyla, ‘İçimdeki Yangın’ duygu yüklü bir filmdi. Montreal Üniversitesindeki sinema tahsilinden sonra Villeneuve, Cirque du Soleil’in video kliplerini yapmıştı. En İyi Yabancı Film Oscar’ına aday gösterilen ‘Maelström’(2000) ile uzun metrajını çevirdi.

Jake Gyllenhaal’in başrolünü oynadığı ‘Tutsak/Prisoners’ ve ‘Düşman’ı aynı yıl Hollywood’da yaptı. İlk filminde Gyllenhaal’in yanında Hugh Jackman ve Viola Davis, ikincisinde Fransız aktris Mélanie Laurent yer alıyordu. Cannes’da, 1997’de ‘Cosmos’ ile ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde, ertesi yıl ‘Yeryüzünde 32 Ağustos/Un 32 Aout sur Terre’ ile Belirli Bir Bakış bölümünde yer alan yönetmen, ‘en iyi filmim’ dediği ‘Sicario’ ile ilk kez yarışma bölümüne katılıyordu. Teknik açıdan iyi bir öykü anlatıcısı ve teknisyen olduğunu kanıtladığı filmdeki operasyon sahnelerinde izleyici olayın canlı şahitlerinden biri oluyordu.