Vaethanan - En yüksek sevgi

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı 0 yorum
29 Temmuz 2015 Çarşamba

Bu haftaki Peraşamızın içerdiği en önemli mitsvalardan bir tanesi kuşkusuz ‘aavat Aşem – Tanrı sevgisi’ ile ilgili olan mitsvadır. Bu mitsva kişinin hayatının her anında, sadece düşünce ile bile uygulayabileceği emirlerden bir tanesidir. Bunun tüm kalple, tüm canla ve tüm varlıkla yapılması gerekir. (Devarim 6:5).

Yıllar önce katıldığım dinler arası diyalog ile ilgili bir toplantıda ‘Tanrı korkusu – Yirat şamayim’ konusunu işlerken konuşmacılara yöneltilen en önemli soru şu olmuştu. Neden korku da sevgi değil? İşte yukarıdaki mitsvayı kendisine açıkladığım katılımcı Yahudiliğin bu yaklaşımına hayranlık duymuştu. Bilinmelidir ki Tanrı ibadetinin en yüksek mertebesi ve esasında bütün yaşamın temel unsuru, Tanrı'yı sevmektir.

Rabenu Behaye’nin Hovot Alevavot adlı eserinde bu sevgi, Tora öğrenimi ve mitsva uygulaması konularıyla iç içedir. Esasında bu sevgi, bir Yahudi'nin ulaşabileceği en büyük nitelik ve insanın başarabileceği en yüksek düzeyli Tanrı ibadeti olarak kabul edilir. Burada aklımıza bir soru gelmektedir. ‘Tanrı'yı sevmek’ ne demektir? Ve insan, ne şekilde sürekli olarak kendi Yaradan'ına sevgi akıtan bir çeşme olabilir? Sevgi nasıl tanımlanabilir?

Gerçek bir sevgi mevcut olduğu zaman, kişinin içsel benliği diğer kişininki ile kaynaşır. Esasında kişinin ‘sevdiği insan’, kendi ‘kimliğini’ yansıtır. Bu ömür boyu sürecek bir bağlılığa ve özveriye yol açar. Musar ustaları ‘Av – Vermek’ kökü ile ‘Aav – Sevmek’ fiili arasındaki ilişkiye dikkati çekerler. Seven kişi, hayatında ‘alıcıdan’ ziyade ‘verici’dir.

Sevdalanan kişi başka hiçbir şey düşünemez. Bütün düşünceleri istisnasız sevdiği kişiye odaklanır. O tutkundur. Bir an için bile olsa, sevdiği kişiyi aklından çıkaramaz.

Tanrı sevgisi, insan ruhunun tutkulu bir şekilde manevî özüne çekilmesinin bir ifadesidir. İnsan ruhu belki dünyamıza sürülüp fiziksel bir bedende hapsolmuştur; ancak bu, onun Tanrı ile birleşme özlemini ortadan kaldırmaz.

Esasında, Yahudi kişi tutkulu bir şekilde Tanrı'ya âşıktır. Sevdalıdır. Bütün düşüncelerini ve yaşadığı her anını Tanrı'ya adamış ve O'na odaklanmıştır. Talmud Masehet Berahot 61/B’ye göre bedeninin her bir hücresini Tanrı’ya tapmaya adar ve Tanrı'nın Adını kutsal kılmak için kendi hayatından vazgeçmeye hazırdır. RamBam’a göre ise bu tutkunun dışındaki her türlü faaliyet, anlamsız ve konu dışı olarak bir kenara atılır.

Kişinin kimliği sadece Tanrı için mevcuttur. Tanrı'nın görevlendirdiği ulus için her şey ‘Sevgilisi’ Tanrı'nın etrafında döner.

Bu ilişki olmadan iş göremeyeceğini veya yaşayamayacağını bilen bir Yahudi, Sevgili Tanrı ile bir olur. Ancak bu sevgi mantıksız duygulara dayalı değildir. Etraflıca düşünülmüş, O'nun yarattığı ihtişamı kavramanın getirdiği içsel bağlılıktır. Ve insan, yaşam hediyesi için Tanrı'ya olan borcunu ve bütün yarattıklarına yapmış olduğu iyiliği kavradıkça, bu sevgi katlanarak artar.

Sevginin ifadesi, kişiyi Tanrı ile bir olmaya yönlendirir. ‘Aava – Sevgi’ ile ‘Ehad – Bir’ sözcüklerinin her ikisinin sayısal değeri eşittir: 13. Bu, Şema'da özetlenmiştir. İlk önce, Aşem'i Tek Tanrımız olarak onaylarız, sonra da bu bilgi ile devam ederiz: "Tanrın Aşem'i tüm kalbinle, tüm canınla ve tüm varlığınla sevmelisin" (Devarim 6:5). Ve Tanrı bize olan sevgisini yağdırarak karşılık verir.

Tanrı'ya olan sevgimiz alelade bir sevgi türü değildir. Bu sevgi varlığımızı ve kimliğimizi destekler.

Yahudilik en güçlü ve en yüksek sevgi biçimidir ve bu sevgi, Tanrı’nın bize emrettiği mitsvaları titizlik ve fedakârlıkla uygulama şeklinde ifade bulur.

1 Yorum