Korah: Sadelik ve özeleştiri

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
17 Haziran 2015 Çarşamba

Korah peraşası Bamidbar kitabının en ilginç peraşalarından biridir. Korah, yandaşlarıyla birlikte Moşe ve Aaron’a karşı bir isyan hazırlamasına ve bunu hayata geçirmesine rağmen Midraş, Korah'ın erdemlerini, yüceliğini ve önemini büyük çapta över. Çünkü Moşe ve Aaron'a karşı olup, kendi yıkımına neden olan tutumunun çılgınlığını ve kötülüğünü yan yana koymaktır. Midraş, Levi kabilesinden bir lider, Kutsal Sandığı taşıyanlardan biri, Yisrael'in en zengin adamı, Moşe ve Aaron'un yakın bir akrabası olan Korah'ın yüceliğini tanımlarken, karakterindeki, onu yok olmaya mahkûm eden büyük kabahati ve kusuru incelemektedir.

En azından, görünüşte Korah'ı, Moşe ve Aaron'dan ayıran çok az şey vardır. Korah gibi, yüzlerce Yahudi'nin, Moşe'nin yönetiminden şikâyet etmesi, onun liderlik iddiasını haklı gösterir gibidir. Korah'ın halkın tümünün kutsal ve değerli olduğu ve Moşe'nin tek elden insanları yönetmeye hakkı olmadığı konusundaki popülist sloganları, Bene-Yisrael'in arasında önemli düzeyde yankı uyandırmıştır. Moşe bunları duyduğunda yüzüstü kapanmış bazı görüşlere göre “acaba haklılar mı” şeklinde aklından geçirmiştir. Eğer bütün olay bundan ibaretse, o zaman Korah'ın sorunu nedir? Onun görünürdeki bu haklı tutumu, onu neden böyle bir uçuruma sürüklemiştir? Onun benliğinde görülen bütün olumlu özellikleri geçersiz kılan ve Yahudilerin lideri olmak için eksik olan özelliği neydi?

Bu sorunun basit cevabı, hahamlarımızın yazılarında, özellikle büyük Hasidik ustalarının çalışmalarında ve Musar üstatlarının öğretilerinde bulunmaktadır. Ve cevap, Korah'ın kendi kibri yüzünden yok olmuş olduğudur. Korah kendi kutsallığından hiçbir zaman şüphe duymaz, dürüstlüğü konusunda kibirli biridir ve kendini neredeyse yanılmaz biri olarak görür. Tanrı'nın, onun kendi planlarını izleyeceğinden emindir, çünkü bunun aksi mümkün değildir. Doğruluğundan o kadar emindir ki, onu güç ve mevkii arayışına iten iç sesin, Moşe'nin yönetimine karşı olmasını isteyen Tanrı'nın Sesi olduğuna inanır.

Korah’ın anlamak istemediği şeylerden bir tanesi insanlar arasında konuşma kanalının asla kapanmaması meseleleri sükûnet içinde konuşarak halledilmesi gerektiğidir… Pirke Avot 4. Bölümde yer alan sözler her zaman akılda tutulmalıdır:

“Akina ataava veakavod motsiim et aadam meaolam – kıskançlık, ihtiras ve kibir insanı dünyadan çıkarır.”  

Korah isyanında çadırına kadar konuşmaya gelen Moşe’yi geri çeviren Korah konuşma kanallarını kapatarak yanlış yapmaktadır. Korah kendi neslinden bir peygamberin geleceğini görebilecek kadar üstün yeteneklere sahiptir. Korah çok zengindir ve kalabalık bir çevresi vardır. Bu özellikle Korah’ı olumlu davranmaktan alıkoymuştur. Ne yazık ki Korah’ın gördüğü peygamber kendisi değil kendi neslinden Şemuel Anavi’dir. Kendini yere göğe sığdıramayan yandaşları onun kibre kapılmasına neden olmuşlardır. Bu da onu felakete sürüklemiş toprak ağzını açarak onu ve yandaşlarını yutmuştur.

Birkaç hafta önce, Tora, bize, Moşe'nin dünyanın en alçakgönüllü insanı olduğunu öğretmişti. Korah ile olan bu buhran döneminde bile, Moşe'nin nakaratı, o ve Aaron'un hiçbir şey olmadıkları şeklindedir. Moşe'nin, kendisi hakkında hiçbir büyük düşüncesi yoktur - o sadece Tanrı'nın sadık bir hizmetkârıdır. Yahudi liderliği özgüven gerektirir, ancak bu özgüven hiçbir zaman yanılmazlık duygusu ile karıştırılmamalıdır. Kararlar alındıktan ve kurallar uygulandıktan sonra bile, lider planlarının ve fikirlerinin üstünde tekrar bir göz gezdirmelidir. "Ben Tanrı'dan ne istiyorum?" yerine, her zaman kendine "Tanrı benden ne istiyor?" sorusunu sormalıdır. Korah ve Moşe arasındaki temel fark, bu soruna yaklaşımlarında ortaya çıkmaktadır.

Hahamlarımız, Pirke Avot'ta, hayatımızın son gününe kadar, kutsallığımıza ve dindarlığımıza güvenmememiz konusunda bizi ikaz ederler. Kendini üstün görmek, beraberinde kibir ve küstahlığı da getirir; bu da, toplumu ve bireyi felakete sürükler. Sadelik ve alçakgönüllülük, tez canlı ve kötü dürtünün önerisi olan karar ve politikaları dengeleyebilir. Korah'ın ve yandaşlarının sözleri ile: “Halkın tümü kutsaldır. Ancak, maalesef onların hiçbiri, yüce insanları öngörülmeyen felâketten kurtaracak sadelik ve özeleştiri özelliğine sahip değildir.”