Emor: Hep aynı kişi olabilmek

Rav Yeuda ADONİ Köşe Yazısı
6 Mayıs 2015 Çarşamba

Rabi Yonatan Eibeschutz, 1700’lü yılların başında Yahudi dünyasının en önemli liderlerinden biri olarak kabul edilir. Prag, Hamburg ve Altona’nın baş hahamıdır ve nedense bir Kipur gününü cemaatlerinden uzak küçük bir kasabada geçirmek zorunda kalır. Kimliğini açıklama gereği duymadan bir sinagoga gider ve oturacak bir yer aramaya başlar. O sırada gözüne bir adam ilişir. Adam gözyaşları içinde Tanrı’ya dua eden birisidir ve gerçekten kavana ile dua ettiğinden bir kuşku yoktur. Adam şevk ve istekle dua etmekte, ağlamasından sarsılmakta, gözyaşları yanaklarından süzülmektedir. Rabi bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünür ve adama yakın bir yere oturur. Nitekim adamın bu hali Arvit boyunca devam eder ve Rabi mükemmel bir Arvit duasını yapmanın verdiği huzurla kaldığı yere döner. Ertesi gün de durum farklı değildir. Adam aynı konsantrasyonla duasına devam etmekte Tanrı karşısında bir hiç olduğunu gözyaşları içinde ifade etmektedir. 

Tora okuma zamanı gelince sinagogda ilginç bir durum yaşanır. Sinagogda önlerde oturan bir kişi üçüncü kişi olarak çağrılır. Bilindiği gibi üçüncü çağrılmak bir onurdur. Rabi’nin yanında gözyaşları içinde dua eden adam birden ayaklanır ve bağırmaya başlar. “Şelişi çağırmak için bunu mu buldunuz? Ben ondan daha bilgiliyim, daha fazla tsedaka veriyorum ve daha seçkin bir aile mensubuyum nasıl ben dururken üçüncü kaldırılmak onurunu bu adama verirsiniz?”

Rabi gördüklerine ve duyduklarına inanmakta güçlük çeker. Dayanamayıp adama şöyle der: Birkaç dakika önce bir ‘hiç’ olduğunuzu haykırırken nasıl böyle bir şey söyleyebilirsiniz. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Adam inanılmaz bir şekilde cevap verir. Sen ne diyorsun? Tanrı ile karşılaştırıldığımda ben elbette bir hiçim. Ama bu adamla karşılaştırılınca yani…

Çok da yabancı olmadığımız bir davranış örneği. Dua eden, tsedaka veren, kendisinin bir hiç olduğunu söyleyen ama iş onur verilmeye gelince avazı çıktığı kadar bağıran ve diğer insanları küçümseyen bir düşünce tarzı. 

Bu haftaki peraşamızın sonunda Tanrı’ya lanet okuyan bir kişinin idam edildiğini okuruz. Ancak bu emir verilirken bile Tanrı bir takım zarar vericilerin de cezalarından söz etmektedir. Tanrı’ya lanet okumak ile bir hayvana zarar vermek suç olarak kıyaslanmayacak derecede iki olaydır ama Tanrı bunun da önemine işaret eder gibi aynı yerde bundan söz etmektedir. 

Sahip olduğumuz ego bizleri bazen hiç istemediğimiz yerlere taşıyabilir. Yaratılan her şey ve herkesi önemli görmek bu olaydan aldığımız dersler içinde en önemlerinden biridir. Önemli olan sarsılarak dua etmek, kendini bir tsadik gibi göstermek ama ego zarar gördüğünde haykırmak değildir. Önemli olan Tanrı’nın yarattığı her şeyin bir önemi olduğunu kavramak ve aslında bir hiç olduğumuzu, sonumuzun da toprağa dönmek olduğunu asla akıldan çıkarmamaktır.

Bu hafta okunan Pirke Avot’un sonlarına doğru 4/29’da Rabi Elazar Akapar şöyle demektedir: “İstemin dışında var edildin. İstemin dışında yaşıyorsun ve istemin dışında bir gün öleceksin. İstesen de istemesen de Tanrı’nın karşısında bir gün mutlaka hesap vereceksin.”

Bunu unutmadan yaşamak ve herkese saygılı olmak bir yaşam düsturu olmalıdır.