BEAALOTEHA: Trompetler

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
4 Haziran 2014 Çarşamba

Ülkenize savaş ve size sıkıntı veren düşmanlar geldiği zaman trompetleri çalacaksınız, Tanrı önünde hatırlanacak ve düşmanlarınızdan kurtarılacaksınız.” (Bamidbar 10/9)  Tora’nın 613 mitsvasından biri olan ‘cemaatin başına gelen her türlü belanın ardından feryat (dua) etmek ve trompetler çalmak bu haftanın peraşasının konularından birini oluşturmaktadır. RaMBaM bu pasuktan alıntı yaparak toplumu etkileyen her türlü sıkıntı durumunda feryat edip trompet çalınması gerektiğini belirtir. Kimi görüşlere göre bu mitsva bu gün hala geçerliliğini korurken kimine göre de bu mitsva Bet Amikdaş’ın var olduğu günlere has bir durumdur. 

RaMBaM görüşünü şu şekilde destekler: Bu davranışlar aslında teşuva sürecinin bir başlangıcıdır. Yahudiler trompet sesini duyduklarında başımıza gelen dertlerin ana nedeninin yine kendileri olduğunun ayrımına varırlar. Bu özeleştiri ve teşuva süreci sayesinde bir süre sonra sıkıntılar toplumdan uzaklaşmaya başlar. Bu işin yapılması gereken kısmıdır.

Ancak bazen toplum bu sıkıntı ve dertleri normal gidişatın bir sonucu olarak görebilir. Dua etmek, uyarmak, teşuva yapmak yerine olayları kabullenmek ve sıkıntılara göğüs germek şeklinde bir yaklaşım sergiler. Eğer toplum bu durumu hayatın gerçekleri gibisinden değerlendirecek olursa aslında kendi kendine acımasızca işkence etmekten başka bir şey yapmamış olur. RaMBaM bunda ‘dereh ahzariyut–acımasızlık ifade eden yol’ şeklinde bir ifade kullanmaktadır. Aslında RaMBaM’ın konuya yaklaşımı da kullandığı terim de ilginçtir. İnanç eksikliği olanların yolu veya aptalların yolu gibi bir ifade konuyu daha açık anlamamıza yardımcı olurken, acımasızlık ifade eden yol ile bilge farklı bir anlatım sergilemektedir.

Rabi Natan Sherman bu ifade için güzel bir benzetme yapar: Sürekli kaza olan bir kavşakta devamlı olarak kaza nedeniyle insanlar ölmekte veya yaralanmaktadır. İdare buraya herhangi bir işaret koymamakta veya önlem almamakta ısrarcıdır. Sonunda halk bürokratlara başvurur ve bir önlem alınmasını ister. Ancak bürokratlar orada bir önlem alınmasına gerek olmadığını görüşündedirler ve bu düşüncelerini sürdürürler. Bu bürokrasi anlayışı acımasızdır. Çünkü buradaki sorunu halletmek yerine sadece seyirci kalmakta, kılını bile kıpırdatmamaktadır.  Yani elde imkân varken bir adım atmamak sadece acımasızlıktır.

RaMBaM da tam olarak bunu söylemektedir. Dertler bir toplumu etkilediği zaman o toplumun yapacağı bir şeyler vardır. Dua ederek, trompet çalarak, teşuva yaparak kötü gidişe bir dur diyebilirler. Ancak olayı hayatın gerçekleri ifadesi ile karşılayan toplum gerçekten kendine karşı acımasızdır.

Etrafımızda olan yanlış şeylere karşı Tora bizlerden bir adım atmamızı bir fedakârlık yapmamızı bekler. ‘Böyle gelmiş böyle gider’ ifadesi hiçbir şey yapmak istememenin bir başka şekilde söylenmesidir. Hepimiz eleştirmeyi iyi biliriz. Ancak adım atmak söz konusu olunca hem kendimize hem de topluma karşı acımasız kesilir hiçbir adım atmayız. İşte trompetlerin vermek istediği mesajlardan bir tanesi de hepimizin istediğimiz huzur ve refahta sorumluluğu olduğunu anımsamamızdır.