“İsrail eleştirilerinde tüm Yahudiler hedef gösteriliyor”

Medya izleme ve tarama yoluyla özellikle yazılı basındaki nefret söylemini ortaya koyan ve raporlayan Hrant Dink Vakfı, yayınladıkları son raporla yine çarpıcı tespitler ortaya koydu

Rita ENDER Toplum 0 yorum
4 Haziran 2014 Çarşamba

KÖŞE YAZILARINDA NEFRET

  2009 yılından bu yana, dört aylık dönemlerde Türkiye’deki nefret söylemini raporlayan Hrant Dink Vakfı, Eylül – Aralık 2013 dönemi raporunu açıkladı. Raporun çarpıcı noktalarını derneğin yetkilileri Nuran Ağan ve Zeynep Arslan yorumladı. Ağan ve Arslan, son dönem raporlarının ortak noktasını ‘nefret söyleminin haberlere kıyasla köşe yazılarında daha fazla olması’ olarak gösterdi.

GAYRİMÜSLİMLER İLK SIRADA

  Ağan ve Arslan, Yahudilere yönelik nefret söyleminin ise genellikle İsrail kaynaklı olduğunu, İsrail Devleti ile ilgili eleştirel haberlerin Yahudi kimliği temel alınarak yapıldığını belirtti. Dernek yetkilileri, her dönemde nefret söyleminin hedefinde özellikle gayrimüslimlerin bulunduğunu, hangi grubun birinci sırada yer aldığının ise siyasi gündemle alakalı olduğunu vurguladı. 

‘FAİZ LOBİLERİ’ ‘DIŞ MİHRAKLAR’ ve NEFRET SÖYLEMİ

Türkiye’de, özellikle medyada karşılaştığımız nefret söylemini araştıran ve raporlayan Uluslararası Hrant Dink Vakfı’ndan Nuran Ağan ve Zeynep Arslan ile Eylül-Aralık 2013 dönemine ait bulguları ve bunların satır aralarını konuştuk  

Bugün, dünyanın pek çok ülkesinde Yahudilere karşı olan ırkçılığın, kendine özgü halleri ile, farklı bir kategori olarak değerlendirilmesi gerektiği söyleniyor. Kanunlarda, ırkçılığı yasaklayan maddeler antisemitizmi de yasaklıyor. Yahudi nefreti, bilinçli olarak ayrı şekilde tanımlanıyor. 

Yahudiler binlerce yıldır bu tanımları ve nefretin nedenlerini kendi aralarında tartışıyorlar. Tartışmalara dayanak olan raporları, -geçtiğimiz haftalarda İftira ve İnkârla Mücadele Derneği ADL’nin yayınladığı rapor gibi- değerlendiriyorlar. Bir Yahudi’nin, Kamboçya’da da Türkiye’de nasıl aynı şekilde Yahudi nefretine maruz kalabildiğini düşünüyorlar.  

 Eylül-Aralık 2013 dönemine ait raporunuzda, incelediğiniz yazılar içinde, haberlerden ziyade köşe yazılarında nefret söylemine rastlandığı görülüyor. Sizce bunun sebebi ne?

Bu durum neredeyse her dönem karşılaştığımız bir sonuç. Köşe yazıları, haberlere kıyasla daha fazla yorum içerdiğinden ve köşe yazarları zaman zaman gazetelerin genel editöryel çizgisinin dışına çıkmaya imkân bulduğundan nefret söylemine daha fazla rastlanabiliyor. Yoruma dayalı yer alan bu nefret söylemleri genellikle ‘ifade özgürlüğü’ altında savunulabiliyor. Ancak belli kimlikleri hedef alan bu söylemlerle ifade özgürlüğü arasındaki sınırları iyi belirlemek gerek.

Etnik ve dini kimliklere yönelik nefret söyleminin daha çok köşe yazılarında üretildiğinden bahsedince, raporumuzun ‘diğer dezavantajlı gruplar’ başlığı altında ele aldığımız LGBTİ ve kadınlara yönelik nefret söylemi verilerinden de bahsetmek gerekir. Bu bölümde ele alınan içerikler daha çok haber içeriklerinde görülüyor. Bu durumda LGBTİ bireylere ve kadına yönelik nefret söyleminin haber diline daha kolay sızdığı söylenebilir.

 Raporda şu ifade yer alıyor: “Hedef gruplara göre kategorilerin dağılımına baktığımızda, Yahudilere yönelik nefret söylemine son dönemlerden farklı olarak Abartma / Yükleme / Çarpıtma’nın hâkim olduğu gözlemlendi (33 içerik)”

Nefret söylemlerindeki bu dönemsel farklılıkları nasıl değerlendiriyorsunuz? Son dönemde Yahudilere yönelik nefret söyleminde ‘Abartma / Yükleme / Çarpıtma’ sizce neden hâkim oldu?

Bu kategoriler, vakıf olarak yürüttüğümüz çalışmada daha anlaşılır hale gelmesi ve analiz etmeyi kolaylaştırmak için belirlediğimiz başlıklardır. Abartma / Yükleme / Çarpıtma dışında ‘Küfür / Hakaret / Aşağılama, Düşmanlık / Savaş söylemi, Simgeleştirme’ kategorilerimiz de var.

Kategorilerin yoğunlukları, genellikle politik gündeme bağlı olarak değişebiliyor. Örneğin Gezi olaylarının olduğu ve özellikle ‘Yahudi lobisi’, ‘dış mihrak’ gibi siyasi söylemlerin yoğunlukta olduğu Mayıs-Ağustos 2013 döneminde, yazılı basında Yahudilere yönelik nefret söylemlerinin Düşmanlık / Savaş söylemi kategorisinde de en az Abartma / Yükleme / Çarpıtma kadar fazla olduğunu tespit etmiştik.

Son rapor olan Eylül-Aralık 2013 döneminde ise tek bir politik gündeme ve olaya bağlı olarak bu durumun ortaya çıktığını söylemek zor. Ancak Abartma / Yükleme / Çarpıtma kategorisinde belirlenen haberlerin özellikle İsrail ile ilgili haberlerde tüm Yahudileri hedef alan bir dilin benimsenmesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

 Bu konuda, benimsenen dilde değişmeyen, kendini tekrarlayan klişeler neler?

Yazılı basında en çok rastladığımız içeriklerden biri, daha önce de altını çizdiğimiz gibi, İsrail Devleti ile ilgili eleştirel haberlerin Yahudi kimliğini temel alarak yapılıyor olması. İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarına referansla özellikle Türkiye’de yaşayan Yahudileri de sorumlu tutan, düşmanlaştıran bir dil hakim olabiliyor ve bu durum da toplumlar arasındaki kutuplaşmayı arttırıcı bir etkiye neden oluyor.

Sıkça rastladığımız bir diğer içerik de İsrail Devleti’nin Mescid-i Aksa’ya zorla girdiği bilgisini veren ve özellikle başlıklarda, yaşanan durumu Yahudi kimliği ile tanımlayan ve açıklayan haberler.

Son olarak yazılı basında, ‘faiz lobisi’, ‘dış mihrak’ söylemleri ile Yahudilere yönelik nefret söylemlerinin paralel bir şekilde ilerlediğini de söylemek mümkün.

 Bu paralellik için şunu söyleyebilir miyiz: “Nefret söylemine maruz kalan gruplar, kimlikler genellikle siyasi gündeme göre değişiklik gösteriyor.”

Evet, olaylara göre, bazı dönemlerde bazı kimlikler daha çok hedef gösterilebiliyor. Ancak özellikle altını çizmek gerekir ki uzun bir zamandır dört aylık raporlarımızda değişmeyen bir veri, yazılı basında hedef alınan gruplar arasında en çok Yahudi, Ermeni ve Hıristiyan kimliklerinin nefret söylemine maruz kalıyor olması. Bu ilk üç kategori siyasi gündeme göre kendi içinde yer değiştirse de sayıca en çok gayrimüslimlerin hedef alındığını söyleyebiliriz.

 Türkiye soysal medyayı en çok kullanan ülkeler arasında da yer alıyor. Sosyal medyanın bu derece etkin kullanılıyor olması nefret söylemlerini ve kişi ve grupların hedef haline getirilmesini sizce nasıl etkiliyor, etkileyecek?

Henüz sosyal medya üzerinde bir çalışmamız yok. Ancak bu mecranın, nefret söyleminin yeniden üretilmesinde, hızlı bir şekilde yaygınlaşmasında sıkça kullanıldığını söylememiz mümkün.


1 Yorum