Reenkarnasyon korkulacak kavram değil

Bu yeni yazı dizimizde reenkarnasyon konusunu ele alacağız, sevgili okurlar, ve yine Rabi Pinchas Winston’un engin bilgisine başvuracağız. Öncelikle reenkarnasyon nedir, kısaca tarif edelim: Ruhun, beden öldükten sonra yeni bir bedene girmesi ve ona can vermesidir. Eğer bu konu sizi korkutuyorsa, okumayın diyeceğim ama okumazsanız üzülürüm doğrusu. Fikir olarak ürkütücü gelse de, reenkarnasyon aslında korkulacak bir kavram değil

Estreya SEVAL VALİ Kavram 0 yorum
30 Nisan 2014 Çarşamba

Geleneksel Yahudilik reenkarnasyon konusuna hiç değinmez ve elinden geldiği hallerde, öyle bir şey yoktur diye kestirip attığı da olur. Bazılarının kuşku duymasının nedeni, reenkarnasyonun Yahudiliğe ait değil, Doğu’ya özgü bir kavram olduğu düşüncesidir. Bu yanılgının nedeni, reenkarnasyonun, az önce de belirttiğimiz gibi Yahudiliğin ana görüşünün yer aldığı Tora, Mişna ve Talmud gibi metinlerde hiç yer almamasıdır. Neden peki? Çünkü Yahudilik, diğer dinlerin aksine, gündelik konularla mistik unsurları birbirleriyle karıştırmak istemez.

Reenkarnasyon hangi dalın konusudur peki? Mistisizm dedik, öyle değil mi? Yahudi mistisizmi deyince aklınıza ne geliyor? Bingo! Buldunuz! Tabii ki Kabala. Günümüzde Kabala her ne kadar popüler ve yaygın hale geldiyse de, Tora gibi her gün öğretilmeye kalkışılması, ilkokul öğrencileri ile Kuantum Fiziği tartışılması kadar anlamsız olacaktır.

Ancak Tora’dan Mişna ve Talmud’a, oradan da Zohar’a terfi etmiş olan kişi için, reenkarnasyon, Mişpatim Peraşa’sında bulunan ve büyük ayrıntı ile ele alınmış olan bir konudur. Reenkarnasyon nedir, nasıl gerçekleşir ve neden gereklidir sorularının yanıtları, Zohar’ın adını belirttiğimiz yorumunda genişlemesine yer alır.

REENKARNASYON BAŞVURU KAYNAKLARI

Daha fazla açıklamaya gerek duyan kişinin başvuru kaynakları şunlardır: Şaar aGilgulim (Reenkarnasyon Kapısı) ve Sefer aGilgulim (Reenkarnasyon Kitabı). Her iki eser de son 500 yılın en büyük Kabalist’i olan Rabi Yitshak Luria’nın (Arizal) öğretilerinden oluşmaktadır.

Evet, reenkarnasyon Yahudiliğe ait bir kavramdır ve çok eski bir geleneğe uzanmaktadır. Peki, reenkarnasyon konusunu öylesine ilginç kılan nedir?

Bazen terki âlem etmiş olan sevdiklerimizle, en azından duygusal açıdan temasımızı sürdürmeyi arzu ederiz. Onların bulundukları yerde mutlu olduklarını ve başka bir hayata geri dönüp dönmediklerini bilmek isteriz. Bu dünyadan ayrıldıkları halde, hayatın onlar için de bir şekilde devam edip etmediğini düşünürüz. Reenkarnasyon fikri, bütün bu sorulara cevap sağlar.

Bazıları için reenkarnasyon, aile üyeleri ya da arkadaşlarının açıklayamadıkları bazı kişisel eğilimlerine ya da tuhaf karakter özelliklerine ışık tutar. Başka bir deyişle, “Bu adam neden böyle garip davranıyor?” diye sorduğunuzda, cevap belki de şu andaki enkarnasyonundadır. Geçmiş bir yaşamın etkisi altındadır ve tikun yapmaya, düzeltmeye çalışmaktadır. Reenkarnasyon, bu açıdan çok açıklayıcı olabilir.

Bazıları içinse, mistik konulara duyulan merakın tatminidir. Reenkarnasyonun, mistisizmin başını çektiği kuşku götürmez. Hayatın, görebildiğimiz ya da hissedebildiğimiz kadarından çok daha fazlası olduğunu kim bilmek istemez? Geçmişteki hataları düzeltebilecek ikinci hatta üçüncü, dördüncü... bir şansa sahip olduğumuz fikri sizi rahatlatmaz mı?

NEDEN REENKARNASYON VAR?

Neden reenkarnasyon diye bir şey var sizce? Düşünecek olursak, hayat bir tür eğitimden pek farklı değildir. İnsan olgunlaşır ve akıllandıkça, bir seviyeden, bir yukarıdakine çıkar. Hayat boyu sürecek olan bu eğitimin gereği, bu dünyada yaşamayı becerebilmek, potansiyelini en iyi şekilde gerçekleştirmek ve sorumlu toplum üyeleri olmaktır.

Kişi yaş aldıkça, ruhani kapasitesi de artar ve olgunlaşır; ancak bu otomatikman gerçekleşmez. Tinselliğe de yatırım yapmak, emek sarf etmek gerekir. Tinselliğe nasıl yatırım yapılır peki?

RUHUN BEŞ SEVİYESİ

Öncelikle bilmemiz gereken şudur: Hepimizin bir tek ruhu vardır ama bu ruh, beş seviyeden oluşur ve her bir seviyenin özel bir adı vardır: Nefeş, Ruah, Neşama, Haya ve Yehida. Bu seviyelere nasıl ulaştığımız kitaplar dolusu açıklama gerektirir ancak şimdilik şu kadarını bilmemiz yeterli: Dünyaya gelen herkesin bir nefeş’i vardır. Büyüdükçe ve aile eğitimi gördükçe ruah gelir. Neşama, Bar/Bat Mitsva ile gelmeye başlar; yani emirleri yerine getirme ve edimleri gerçekleştirme, sorumlu bireyler olma yoluna girdiğimizde. Haya ile Yehida, bu dünyaya hiç inmez. Bunlar ruhumuzun Yukarı Dünya’daki kökleridir. Hatta yahid (tek) ile aynı köke sahip olan Yehida, Aşem ile ‘bir’ olan özümüzdür.

Ruhun bir üst seviyesine nasıl çıkıldığını açıklamak için, bir bilgisayar yazılımı benzetmesinden yararlanabiliriz. Diyelim ki çok ucuza ya da parasız bir program satın aldınız. Tuzağı biliyorsunuz, değil mi? Programın çalıştırmaya kalkışıyorsunuz ve birçok işlemin aktif olmadığını görüyorsunuz: Bütün işlevlerinden yararlanabilmek için aşama aşama birçok yeni fonksiyon satın almanız, yeniden para ödemeniz gerekir ki, tam kapasite ile çalışan bir bilgisayara sahip olun. Buna ‘upgrade’ deniyor. Gerekli ödemeyi yaptıktan sonra size bir anahtar, bir şifre veriliyor, programınızı kayıt ettiriyorsunuz ve erişimize açık olmayan hizmetlere de ulaşıyorsunuz.

Bir şifre, nasıl olur de size yeni olanaklar sunabiliyor? Para verdin de ondan, demeyin, ne olur! Çünkü yeni olanaklar sağlayan şifre değil. Ulaşamadığınız bütün fonksiyonlar, program bilgisayarınızda yüklendiğinde zaten mevcuttu. Ancak kayıt kısmı eksikti. İnsanoğlu da mitsva’ları yerine getirdikçe, iyi edimler yaptıkça bir üst seviyeye erişmeye hak kazanır.

Her kişinin doğuştan itibaren ruhunun beş seviyesi vardır. Bunlar, bedenimizi canlı tutmanın yanı sıra, bizi Aşem’e bağlar, Onunla irtibatımızı sağlar.

Talmud der ki, bebek daha ana rahminde iken bir melek ona bütün Tora’yı öğretir. Ne güzel, değil mi? Ama yok... Melek doğumdan hemen önce bebeğin bütün öğrendiklerini unutmasını sağlıyor (Nida 30b). Ee, ne işe yaradı bebeğin bütün öğrendikleri? Hepsi boşa mı gitti?

Boşa gitmedi aslında. Bir şeyi yeni öğrenmekle, daha önce öğrenilen bir şeyi hatırlamak arasında büyük fark vardır. Talmud’un bize anlatmaya çalıştığı şudur: Tora eğitimi, bilinçaltında varolanı, bilinç seviyesine çıkarma sürecidir. Tora öğrenmek kişinin daha yüksek anlayış düzeyine ve böylece daha yüksek ruh seviyesine çıkmasını sağlar.

Bebek dünyaya geldiği zaman tek ihtiyacı, beslenmek ve uyumaktır. Bunlar için de ruhun en düşük seviyesi olan nefeş, yeterlidir. Tinselliği olmayıp da sadece nefeş’leri ile yaşayan insan yok mu dünyada? Çoook. Vücutlarının temel fonksiyonları ile yetinip bundan tatmin duyan?

Aşem insanı Kendi görüntüsünde yarattı. Boşuna mı? Aşem’in insanı Kendi görüntüsünde yaratmasının nedeni, büyük tinsel başarılara imza atmasını, potansiyelini sonuna kadar gerçekleştirmesini sağlamaktır. Ancak dikkat: Hem bu dünyada, hem de gelecek dünyada.

Mesele bunu tek bir yaşamda başarmaktır. Yani reenkarnasyona gerek kalmadan.

YETSER ARA GİDİŞATI DEĞİŞTİRDİ

İnsanoğlu büyük tinsel başarı potansiyeline sahip olabilir ama hayat koşulları ona her zaman imkân tanımayabilir.

Suçlu kim peki? İbranice ona yetser ara deniyor. Gan Eden’de iken yetser ara, yılan kılığına girmiş ve Aşem yasakladığı halde, Hava’yı, İyi ve Kötü’yü Bilme Ağacı’ndan yemeğe ikna etmişti. Oysa insanoğlunun içinde o zamana kadar yetser ara yoktu. İyi ile kötü arasında mükemmel bir denge kurmuştu.

Ne yazık ki, bu durum uzun sürmedi. İnsanoğlunun günahının sonucunda, yetser ara onun bir parçası haline geldi. Tora insanın halini şöyle özetler: “Çünkü insan kalbinin eğilimi, çocukluğundan beri kötüdür” (Bereşit 8:21).

Yetser ara hiç kuşku yok ki, gidişatı tamamıyla değiştirdi. Onun kendi ‘gündemi’ vardır desek, çok yanlış söylemiş olmayız. Derdi mükemmel olmak değil, gününü gün etmektir. Ve bulduğu her fırsatta, insana tuzak kurar.

ÖZGÜR İRADENİN ROLÜ

İnsanın kişisel gelişim yolunda karşılaştığı zorluklar tesadüf eseri değildir. Bunun böyle de olması gerekir. Çünkü başarı, otomatikman ya da kazara değil, yaptığımız seçimler sonunda gelecektir. Bize büyük bir armağan verildi: Özgür irade. Özgür irademizi nasıl kullanacağımız, tinsel gelişimimizin temelini belirleyecektir.

Ancak mesele şu ki, yetser ara, nefeş’ten ruah’a, ruah’tan da neşama’ya yükselişimize müdahale edebilir ve bir bakmışız, biz işimizi tamamlayamadan hayat bitivermiş. Bazı durumlar vardır, insanlar onlarca yıl boyunca, hatta hayat boyu aynı seviyede takılır kalır.

O zaman ne olur? Reenkarnasyon olur!  Çoğu durumda daha önceki bir hayatta başlamış olduğumuz ancak tamamlayamadığımız işi bitirmek üzere tekrar geri geliriz. Eskiden kim olduğumuzu ve hangi seviyede bulunduğumuzu bilmesek bile... Ancak size iyi bir haberim var: Her şeye sıfırdan başlamayız. Aksi takdirde hiçbir şekilde ilerlememiz mümkün olmazdı. Önceki yaşamda yaptığımız hataları tekrarlayıp dururduk.

Bir sonraki bölümde, neyi düzeltmek üzere burada bulunduğumuzu ele alacağız.

Hepimize bir yaşamın yetmesi dileği ile esen kalın.

1 Yorum