Tropikal bir ülkeden yok olan anılar

75 yıl kadar önce tüm ülkeler Nazilerden kaçan Yahudilere sınırlarını kaparken, tropikal bir ülkenin, Dominik Cumhuriyeti’nin halkı yüzlerce Yahudiyi buyur ediyordu

Nelly BAROKAS Kültür 0 yorum
8 Ocak 2014 Çarşamba

Dominik Cumhuriyeti’nde Sosua kenti… Dr. Joseph Rosen Caddesi’ndeki Baily’s Café’de, 73 yaşındaki Joe Benjamin tatlı/acı anılarını dile getirmekte. “Buradaki Yahudi toplumu kendine özgü bir toplumdu, ama artık geçmişte kaldı. Gelecek nesiller bizleri tarih kitaplarından öğrenecek,” demekte.

Joe Benjamin ailesi ile birlikte Şangay üzerinden, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey kıyısında yer alan, günümüzde 70 bin kişilik bir nüfusa sahip küçük bir kenti Sosua’ya gelmiş. Silesya bölgesinin Beslau kentinde yaşayan Benjaminler, Dominik Cumhuriyeti’nin sağladığı 800 vizeden yararlanıp 1940’ta bu fakir adaya göç eden ve o topraklarda ileri düzeyde bir tarım sistemi geliştiren Yahudiler arasındaydı.

Evian Konferansı saçmalığı

Bu yıl Sosua kenti Evian Konferansı’nın 75. yılı anısına etkinlikler düzenlemekte. Evian Konferansı ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in inisyatifinde 1938 yılında gerçekleştirilmişti. 32 ülkenin delegesi ile yardım örgütü temsilcileri, Alman Yahudisi mültecilerin durumunu görüşmek üzere Fransa’nın kaplıca şehri Evian-les-Bains’de toplandı. Amerika Birleşik Devletleri tüm ülkeleri soruna uzun vadeli bir çözüm bulmaya çağırdı. Ancak, ABD ve diğer ülkeler mültecilere ilişkin göç kısıtlamalarını gevşetme konusunda isteksizdi. Çoğu ülke mülteci artışının ekonomik zorlukları daha da artıracağından korkuyordu. Bir hafta sonra konferans sona erdi. Küçük Dominik Cumhuriyeti haricinde, hiçbir ülke daha fazla mülteci almak konusunda gönüllü olmadı.

Roman tarihçi Sallust bu konferansı, “Yüzü namuslu, kalbi utanılacak bir girişim,” sözleri ile nitelendirdi. Konferansta Britanya’yı temsil eden diplomat, “Ülkesinin yeterince kalabalık olduğunu, göç alamayacağını,” söyledi. Fransa ise ülkenin göçmen sayısı olarak doyuma ulaştığını açıkladı. Avustralya ise çok genç bir ülke olduğunu vurguladı, “Bizde ırkçılık sorunu yok, topraklarımıza böyle bir sorunun taşınmasını istemeyiz,” şeklinde bir açıklama yaptı. Kanada ve ABD gibi endüstri devi ülkeler ile Arjantin ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler çeşitli bahanelerle Yahudi göçmenleri kabul etmeyi reddetti.

Diktatör Trujillo kahraman mıydı?

Aslında Evian Konferansı’nın kahramanı, karısı insani yardım konusunda dönemin önde gelen isimlerinden olan Roosevelt değil, asıl kahraman 1930 ile 1961 arasında Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten General Rafael Trujillo’ydu. Bu kişi Batı ülkeleri tarafından kişiliksiz ve şiddet yanlısı bir diktatör olarak tanınmaktaydı. Trujillo 100 bin göçmene kapılarını açabileceğini açıklamasına rağmen, 1940 ile 1945 yılları arasında sadece 800 kişi bu ülkenin vizesini elde edebildi. Sosua’ya yerleşen Yahudiler siyasete karışmadılar. Joe Benjamin, “Eğer o Yahudilere sorsaydınız Trujillo’nun bir kurtarıcı olduğunu söyleyeceklerdi,” demekte.

75 yaşındaki Denny Hertzberg, Sosua kentinde büyüyen diğer bir Yahudi. Hertzberg, diktatörün bir cinayete kurban gittiği 1961 yılına dek Trujillo’nun sahip olduğu endüstri kuruluşlarında çalışmış. Hertzberg, “Geriye baktığım zaman, o dönemde bir Yahudi’yi kurtarmak, onu gaz odalarında can vermekten kurtarmak anlamına geliyordu. Çok daha fazla Yahudi kurtarılabilirdi,” demekte.

Brindisi Limanı’ndan Sosua’ya

1940 yılının soğuk bir akşamüstü Dezider Scheer, İtalya’nın Brindisi limanında bir köşeye oturmuş, gözlerini Adriatik Denizi’nin ufkundan ayırmıyor, kendisini daha iyi yarınlara taşıyacak Yunan gemisinin gelişini gözlüyordu. Endişe ile beklediği o gün Scheer, birkaç ay sonra tropikal bir ülkenin güneşi altında öğretmenliğini yaptığı 100 çocukla birlikte neşe içinde gülüp eğleneceğini tahmin bile edemezdi.

Dominik Cumhuriyeti’ndeki ilk günlerini anlatırken Scheer, “Adeta cennetteydik. Avrupa’da neler olup bittiğini bilmiyorduk. Oysa biz cennette yaşarken onlar Auschwitz cehenneminde ölüyorlardı. Bizler burada çiftçilik yapıyor, ekiyor, biçiyor, inşa ediyorduk,” demekte.

Gerçekten de Avrupa Yahudi toplumları Polonya’nın gaz odalarında can verirken, Sosua kentinde Yahudiler, Avrupa’daki akraba ve dostlarından kopuk olarak kültürel açıdan çok yüksek bir Yahudi yaşamı sürmekteydiler. Dr. Rubcheck haftada bir Yahudilik eğitimi dersini Almanca veriyor, cuma akşamları, cumartesi sabahları sinagog doluyordu.

Daha sonra Avrupa’dan Karaiplere Yahudi olmayan Almanlar da yerleşti. Almanya’nın işçi kesimine ait kişiler daha uygun bir iklim ve koşulların arayışı ile Sosua’ya göç ettiler. Politize olmayan bu gruplar Sosua’da Almanca konuşan bir Yahudi toplumu bulmaktan çok memnun oldular.

Bir kültür yok oluyor

Günümüzde Sosua’daki Yahudi sayısı giderek azalıyor. Toplumun büyük çoğunluğu Florida’ya göç etti. Toronto’dan Rabbi Ancel Solomon yılın yarısını Sosua’da geçiriyor, sünnetleri ve düğünleri gerçekleştiriyor.Her cuma akşamı kentin küçük sinagogunda dualar okunsa da her zaman bir ‘minyan’ oluşturulamıyor. Adanın diğer ucunda yaşayan bir İtalyan Yahudisi doktor Sosua Sinagogu’nda kantorluk yapıyor.

Denny Hertzberg yaşadığı kentte Avrupai havanın ve kültürün giderek yok olmasından üzüntü duymakta. 2010’da gerçekleşen deprem sonrasında çok sayıda Haiti vatandaşı Dominik Cumhuriyeti’ne göç etti. Ne yazık ki ülkenin kuzeyindeki fakir kesimler geçimlerini yasal yollardan sağlamıyor,  Sosua’da seks turizmi ve uyuşturucu ticaretinin yaygınlaşmasına yol açıyorlar.

Bir zamanlar insanların kol kola gezindiği, Almanca sohbet edip şarkılar söylediği Dr. Joseph Rosen Caddesi bu görünümünü sadece Joe Benjamin’in anılarında koruyor ne yazık ki. Caddede hayat kadınları ile sarmaş dolaş dolaşan adamlara rastlanıyor yalnızca. Yahudi göçmenlere ait ana caddedeki evler şimdilerde kalabalık barlara ve diskoteklere dönüştü. Denny Hertzberg, “Eski mutlu günler sadece anılarda kaldı,” sözleri ile geçmişin özlemini dile getirmekte.

Kaynakça: The Times of Israel

1 Yorum