İhtiyar adam ve deniz

J.C.Chandor’un ‘SONA DOĞRU’sunun 106 dakikalık süresi boyunca ekranda sadece Robert Redford var

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Kasım 2013 Çarşamba

Hint Okyanusu’nda kazaya uğramış teknesiyle fırtınaya tutulmuş yaşlı bir denizcinin hayatta kalma mücadelesini anlatan film Ernest Hemingway’in romanından alınan ‘İhtiyar Adam ve Deniz’i hatırlatıyor. Robert Redford’un kurduğu Sundance Film Festivali’ndeki ilk filmi ‘Oyunun Sonu’ ile ünlenen J.C.Chandor’un bu ikinci filminin tek karakterini Redford canlandırıyor. En İyi Yönetmen Oscar’ı ve Onursal Oscar ödüllerinin sahibi sanatçı, belki de bu rolüyle bunca yıldır kendisinden esirgenmiş En İyi Aktör Ödülü’nün sahibi olacak

Ernest Hemingway’in 1952’de Küba’da yazdığı, Kübalı balıkçı Santiago’nun öyküsünü anlattığı ‘İhtiyar Adam ve Deniz’i Hollywood altı yıl sonra sinemaya uyarlamıştı.

Nobel ödüllü romanı Peter Viertel senaryolaştırmış, John Struges’in yönettiği filmde Spencer Tracy kariyerinin en başarılı performanslarından birini yaratmıştı.

Bu hafta vizyona giren ‘Sona Doğru/ All is Lost’, tamamı denizde geçen, tek bir kişiye odaklanan konusuyla ‘İhtiyar Adam ve Deniz’i anımsatıyor.

Sundance Film Festivali’nde keşfedilen genç sinemacı J.C.Chandor’un senaryosunu yazıp yönettiği filmin 106 dakikalık süresi boyunca ekranda sadece Robert Redford var. 77 yaşındaki Oscar ödüllü aktör-yapımcı-yönetmen Redford bu filmiyle yeni bir Akademi ödülü için adaylığını koyuyor.

1981’de ‘Ordinary People’ ile En İyi Yönetmen Oscarı’nı kazanan sanatçı 2002’de Onursal Oscar ödülünü aldı.

Film, Hint Okyanusu’nda tek başına gezinen deneyimli bir denizcinin uykuda iken, bir yük gemisinden denize düşen bir konteynerin teknesine çarpıp hasar vermesinden sonra yaşadıklarını anlatıyor.

Ne iş yaptığı, Hint Okyanusu’nda tek başına niçin gezindiği, hatta ismini bile bilmediğimiz denizcinin navigasyon aletlerinin bozulmasıyla, elindeki eski usul yer bulma aletleri ve haritalarıyla fırtınadan sağ salim çıkmak için verdiği olağanüstü mücadeleyi izliyoruz.

Direnişi ve tecrübeli denizcilik geçmişi sayesinde hayatta kalacağına inanan adamın tek gayesi, direği kırılan, motoru çalışmayan teknesini gemilerin nakliyat rotasına sokup kurtarılmayı beklemektir.

Ancak bu direniş hali zannettiği kadar kolay olmayacaktır. Zira yakıcı güneşten, etrafında cirit atan köpekbalıklarından ve azalan kıt erzağından yorulmaya başlayan deneyimli denizci, kısa zamanda kendi ölümlülüğü ile yüzleşir.

Film, fırtınada denize düşen, teknesinde ve şişme botunda hayatta kalmak için elinden geleni yapan kahramanımızın ölümle yüzleşmesini çok farklı bir şekilde ele alıyor.

TANSİYONU DÜŞMEYEN GERİLİM ATMOSFERİ

Yetenekli, hünerli, bilgili, soğukkanlı, özgüven sahibi, doğaya ve kendine karşı savaşan bir adamın denizde kaybolduktan sonra yaşadıklarını, aksiyon filmi kalıpları içinde izliyoruz.

Yönetmen J.C.Chandor, tamamı denizde geçen bu sinirleri yıpratıcı denizci macerasında, altı aylığına denize açılan yaşlı kahramanın, kaza sonrası sekiz gününü tansiyonu hiç düşmeyen bir gerilim atmosferi içinde anlatıyor.

Navigasyon aletleri ıslandığı için çalışmayan, okyanusun ortasında serseri mayın gibi hareket eden 12 metrelik bir teknede, beklenmedik durumlarda hayata tutunmaya çalışan denizciyi solo bir performansla canlandıran Robert Redford, bunca yıldır kendisinden esirgenmiş En iyi Erkek Oyuncu Oscarı’na belki bu rolle kavuşacak.

Redford, kariyerinin en önemli kilometre taşı filmlerinden biri olan, George Roy Hill’in unutulmaz western yapıtı ‘Sonsuz Ölüm/ Butch Cassidy’ and the Sundance Kid’de (1969) canlandırdığı karakterden esinlenerek Sundance Film Festivali’nin öncülüğünü yapmıştı. Genç yönetmenlerin, bağımsız sinemacıların önünü açan, şöhrete kavuşturan Sundance’in bir ünlüsü de ‘Sona Doğru’nun yönetmeni J.C.Chandor.

Reklam ve belgeselden yetişme J.C.Chandor ilk filmi ‘Oyunun Sonu/Margin Call’ ile bağımsız Sundance Film Festivali’nde keşfedildi. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü kazanan film 2011’de En İyi Senaryo dalında Oscar’a aday gösterildi.

Dünya prömiyeri bu yıl yarışma dışı gösterildiği Cannes Film Festivali’nde yapılan ‘Sona Doğru/ All is Lost’ yönetmenin ikinci uzun metraj çalışması.

Pasifik Okyanusu’nda, Karayip Adaları’nda, Meksika körfezlerinde ve San Diego’nun 120 km açıklarında çekilen film, batırma sahneleri için Meksika’daki ‘Titanik’ filmi için özel inşa edilmiş tanktan yararlandı.

REDFORD DUBLÖR KULLANMIYOR

2011’de J.C. Chandor ile ‘Margin Call’un Sundance’taki galasında tanışan Robert Redford, ‘Sona Doğru’nun sadece 30 sayfalık, diyalogsuz, farklı senaryosundan etkilenip kendisine teklif edilen rolü kabul etmiş.

Zorlayıcı fiziksel sahnelerde (dublör kullanmaktan hoşlanmadığını bildiğimiz) karizmatik aktör bizzat rol almış. Redford’un vahşi doğayla mücadele ettiği gençlik dönemi filmi Sydney Pollack’ın ‘Jeremiah Johnson’uydu. (1972)

İnsanın yaşama azmi ve direnci teması etrafında dönen ‘Sona Doğru’ mükemmel mizanseni sayesinde soluk soluğa izleniyor. Hayatta kalma mücadelesi verirken asla pes etmeyen, direnen, kendi iç sesini dinleyerek doğaya karşı amansız bir mücadele veren bir ihtiyar delikanlının öyküsünü J.C. Chandor minimalist ve sade bir sinematografi ile işlemiş.

Fırtınanın öykünün kötü adamı rolünü üstlendiği, tamamı bir teknede ve tek mekânda geçen film, iki Oscarlı yönetmen Ang Lee’nin fantastik ‘Pi’nin Yaşamı’nı akla getiriyor.

Geçen ay izlediğimiz, uzayda hayatta kalma mücadelesini anlatan, Alfonsa Cuaron’un “Gravity”si de “Sona Doğru” ile konusu itibariyla akrabalıklar taşıyor.

Redford’un sesiyle dinlediğimiz kısa mektuplu giriş sahnesiyle başlayan film, bir doğa tutkununun doğanın güçlü dinamikleriyle verdiği mücadelenin öyküsü.

Hayatta kalmanın değerini vurgulayan J.C. Chandor’un doğal, yalın ve soğukkanlı anlatımına Alex Ebert’in nefis müziklerinin de katkısı oluyor.