‘İngiliz Schindler’e övgü şarkısı

Nicholas Winton’un 669 çocuğu Nazilerden kurtarması ‘Nicky’s Family’ adlı bir belgesele konu oldu. Belgesel ‘İngiliz Schindler’e bir övgü niteliği taşıyor

Nelly BAROKAS Kültür
31 Temmuz 2013 Çarşamba

Dave Lux, Slovakya’nın Macaristan sınırında ıssız bir bölgede ailesi ile birlikte yaşadığını, babasının da bitişik kasabada fırıncı olduğunu anımsıyor. Ayrıca 1939 yılının bir bahar günü bazı askerlerin evlerine gelmelerinin ardından ebeveyni ve ağabeyi ile oradan kaçtıklarını da anımsıyor. Yetkililer tarafından yakalanıp diğer ailelerle kapatıldıkları binaya sarışın bir kadının gelip güvenliklerini sağlamak için çocuklarını teslim etmeye ikna ettiğini hayal meyal hatırlıyor.

Bugün 80 yaşında olan Dave Lux, “Çocuklarını bu kadına teslim etmeyi kabul eden bir tek benim ailemdi. Ayrılık saati gelip çattığında annem isterik bir şekilde ağlıyor, bize gitmeyi istediğimizden emin olup olmadığımızı defalarca soruyordu. Bir gezintiye çıktığımızı düşünerek gitmek istediğimizi söylüyorduk ağabeyimle” sözleri ile ailesinden nasıl koptuğunu dile getirmekte. Asıl adı Isidor Pinkasovic olan Dave Lux’un, o sarışın kadının kim olduğu, kimin tarafından gönderildiği hakkında hiçbir fikri yok.

 50 yıl gizli kaldı

Günümüzde birçok kişi artık Nicholas Winton’un kim olduğunu biliyor. Oysa 50 yıl süresince hiç kimse onun İkinci Dünya Savaşı sırasında Çek ve Slovak Yahudisi 669 çocuğun hayatını kurtardığını bilmedi.

O dönemde genç bir borsacı olan Winton, 1939 yılının ilk yarısında herşeyi bıraktı, Prag’da bir göçmen operasyonu başlatarak, Yahudi çocukların İngiltere ve İsveç’e sevkleri (kindertransports) yönünde çok yoğun çalışmalar yaptı. Çocuklar kurtarıcılarının onlar için neler yaptığını bilmiyor veya çok küçük oldukları için anımsamıyorlardı. Kraliyet Hava Kuvvetlerinde hizmet veren Winton evlendi, bir aile kurdu ve gençliğinde yaptığı kahramanlığı hiç kimseye anlatma gereğini duymadı.

Nicholas Winton’un oğlu Nick Winton, “Babam bunun bir sır olmadığını, sadece bundan söz etmeyi tercih etmediğini söyler. Sanıyorum İkinci Dünya Savaşı’nda bu türden girişimlerde bulunanların ortak tavrı böyle. Onlar rollerini oynadılar, savaş bitti ve yaşamlarına bıraktıkları yerden devam ettiler,” demekte.

Nicholas Winton’un öyküsü 1980’lerde İngiliz TV’sinde yayımlanan “That’s Life” adlı program sayesinde açığa çıktı. Bu programda sadece yıllarca gizli kalmış gerçekler açığa çıkmakla kalmadı, Winton ile hayatını ona borçlu olan bir zamanların çocukları ile de sürpriz karşılaşmalar gerçekleşti. Eğer Winton’un eşi içinde kurtardığı kişiler hakkında bilgiler ve belgeler içeren bir dosya bulmamış olsaydı bu televizyon programı düzenlenemeyecekti.

Matej Minac’dan üç film

‘İngiliz Schindler’in ülke içinde ve dışında tanınması biraz da Slovak yönetmen Matej Minac sayesinde oldu. Winton hakkında yaptığı üç filmin sonuncusu olan “Nicky’s Family” 19 Temmuz’da New York ve Los Angeles’te gösterime girdi. Yönetmen Minac’ın Winton ile ilgili ilk filmi ‘All My Loved Ones’ 1999’da, Emmy ödülünü kazanan ‘Nicolas Winton: The Power of Good’ 2002’de çekildi.

Winton (Bugün 104 yaşında olan ve Kraliçe Elizabeth tarafından onurlandırılan) hakkında bilgi edinen Minac, onu dünyaya tanıtmak için çalışmalara başladı. “Onun saygınlık kazanması gerektiğini düşündüm bir değil, üç film yaptım” demekte. Yıllar içinde kurtarılmış çocuklar her biri kendi öyküsü ile ortaya çıktı. Kurtarılan çocuk ile kurtarıcısı  arasında buluşmalar gerçekleşti. Bütün bu yeni veriler yönetmen Minac’ı son filmini çekmeye yöneltti.

‘Nicky’s Family’de dramatik planlar, arşivsel ve güncel görüntüler, kurtarılan çocuklarla yapılan söyleşiler, Winton’un davet edildiği gençlik forumlarında görüntülenmiş bölümler de yer almakta. Winton tarafından kurtarılmış bir kişi olan Kanadalı televizyoncu/gazeteci Joe Schlesinger’in anlatıları duygusal yönü ile ağır basmakta.

 Fahri baba/büyükbaba

Aslında Nicholas Winton sadece 669 kişiyi kurtarmakla kalmadı, onların neslinden olan 6 bin kişi de yaşamını Winton’a borçlu. Yönetmen Minac, “Kurtarılan çocukların çok büyük bir bölümü savaş yıllarında ailelerini yitirdikleri için Winton onlar için fahri baba, onların çocukları için de fahri büyükbaba sıfatını taşıyor,” demekte.

Winton’un oğlu Nick ise babası ile kurtardığı çocukların ilişkisini, “Kurtardığı çocukların bazısı babamın yakın dostları oldular. Kimi onu düzenli bir şekilde evinde ziyaret ederken, kimi ile de bazı etkinliklerde onunla bir araya geliyor” sözleri ile dile getiriyor.

Annesi, onu ve ablası Milena’yı Winton’a teslim ettiğinde Eva Fleischmann Paddock sadece 3 yaşındaydı. 1960’dan beri Cambridge’te yaşamakta olan 78 yaşındaki Paddock, kurtarıcısı olduğunu öğrenmesinin ardından Winton ile birkaç kez görüştü. İngiltere’de yaşamakta olan abla Milena da Winton’un 100. ve 104.doğumgünü kutlamalarını düzenlemekte etkin rol aldı. Eva ile Milena, ailelerine yeniden kavuşma şansına sahip olan çok az sayıdaki çocuklardan oldular. Siyasi alanda yazan etkin bir yazar olan babaları (1933’te Thomas Mann’in Almanya’dan İsviçre’ye kaçmasına yardımcı olmuştu) 1939 yılının mart ayında Prag’ı terk etmiş, Berlin ve Brüksel yoluyla İngiltere’ye ulaşmıştı. Fizikçi olan anneleri çocuk sevklerini (kindertransports) duymuş, kızlarını kendi eli ile teslim etmişti. Kendisi 1940’ta Norveç üzerinden İngiltere’ye ulaştı.

Eva ile Milena’nın, İngiltere’de dokuz ay süresince evlerinde barındıkları Radcliffe çifti ile ilgili çok güzel anıları var. Fleischmann ailesi bireyleri yeniden bir araya geldikten sonra Radcliffe çifti onlarla yakınlığını sürdürdü ve ülkeye uyum sağlamalarına yardımcı oldu.

Dave Lux, İngiltere’nin kuzeyinde Yahudi erkek çocuklarının barındığı bir evde ve Londra’da yedi yıl yaşamasının ardından 1940’lı yılların sonlarında İsrail’e göç etti. On yıl sonra da göç ettiği ABD’de California’ya yerleşti. Dave Lux, yıllar sonra Winton ile ilk karşılaştıklarında; bu kurtarma girişimini niye yaptığı sorusunu yöneltti. Lux, “Bana, insanların ülkeden dışarı çıkmak için yaşadıkları paniği gördüğünü, en azından çocuklarını çıkarmak için çaba harcaması gerektiği kanısına vardığı yanıtını verdi,” dedi.

Suskunluğun sebebi suçluluk duygusu mu?

Aslında Nicholas Winton’un yaptığı kahramanlıkla ilgili yıllarca suskun kalmasının bir sebebi vardı. Organize ettiği çocuk sevklerinden biri 1939 yılının 1 Eylül günü Prag’dan 250 çocukla kalkmak üzere programlanmıştı. Ancak o gün savaş patlak verdi, o tren yola çıkamadı.

Lux, “Her halde o 250 çocuk ile ilgili o denli güçlü bir suçluluk duygusu içindeydi ki övünmekten kaçındı,” demekte. Çek Cumhuriyetinde Nicholas Winton’u Nobel Barış Ödülüne aday göstermek üzere yoğun girişimler var. Ancak ailenin buna pek sıcak bakmadığını belirten Nick Winton, “Kız kardeşim ve ben babamızın çocuk yaşamı kurtarmasının Nobel komitesi tarafından tanınması gerektiğini düşünmüyoruz. Babamızın bu  çok asil girişimi, ‘bir insan nasıl bir değişim yapabilir’ mesajının günümüz toplumunda vurgulanmasını sağlıyor,” dedi.