Yazzzzz!

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
17 Temmuz 2013 Çarşamba

Hayatımın en güzel yazını yaşıyorum desem yalan olmaz. İlk defa temmuz ayını İstanbul’da yaşıyorum. Genç kızlığımın bütün yazları Saros Körfezi’nde geçti. Yirmi altı yaz gittik evimize… En sağlam dostluklarımı kurduğum, en güzel anılarımı biriktirdiğim yerdir orası. Sonra büyüdük, Bodrum girdi devreye. Orası apayrı bir dünya… Eşi benzeri olmayan bir coğrafya… Ne zaman orada olsam, başka bir keyif benim için. Özellikle eşimle muhteşem tatiller yapıyoruz orada.

Bu sene tatilimiz temmuz sonuna kaldı.

İlk kez temmuzda İstanbul’da olmanın nasıl bir şey olacağını düşünüyordum. Denize girmeden, güneşlenmeden, sıcak yaz günlerinde evde oturarak nasıl geçecekti yaz, merak ediyordum.

Bir yandan da, ay herkes gitti ne güzel, ben de İstanbul’un tadını çıkarıyorum, diyenleri düşünüyordum.

Haklılar mıydı, görecektim.

Okul kapandı, yaz geldi. Sıcak günleri bekliyordum.

Ama umduğum olmadı. Bu sene poyrazla beraber geldiği için; İstanbul, serin bir temmuz yaşıyor. Ben de kendime planlar yaptım ilk günlerde.

Şimdi bu planların neredeyse hiçbiri tutmadığı için, çok memnunum.

Hayatının büyük kısmı okulda geçen insanların zihninde ziller hiç susmaz.

Biz her randevuya zamanında gitmek, verilen bütün sözleri tutmak, mutlaka kitabına göre davranmak zorundaymışız gibi yaşarız.

Tatildeysek, yapılacak işler bellidir, evdeysek belli.

Halbuki tatil demek,,. programsızlık demek…

Hayatım boyunca ne olur bir gün olsun tembellik yapsam, yapacak bir işim olmasa, aylak aylak gezsem; kuaföre gitmeden, makyaj yapmadan hatta televizyon izlemeden, kitap bile okumadan sadece yazarak, düşünerek, hayatı hazmederek yaşasam, derdim.

Oldu!

Bu yaz böyle geçiyor ve ben içimde çocukça bir sevinç, yetişkinliğin getirdiği bir dinginlik ve büyük bir keyifle yazılarımı yazıyor, akşamüstlerinden başlayarak İstanbul’un en güzel mekânlarında yazın saltanatını izlemek için programlar yapıyorum. 

Her gün, acaba bu akşam nereye gitsek, sorusuna cevap aramak gibi komik bir şımarıklıkla… 

Ve elbette hayat üzerinde düşünerek yazı yazmakla…

Yazı yazmaya bulaşan, bu alışkanlıktan asla kurtulamaz.

Denize bakarsınız, denizi yazarsınız; sevdiğinizin yüzüne bakarsınız, onu yazarsınız; kavga eden bir çift görürsünüz, sevginin ziyan oluşunu yazarsınız; bir kitap okursunuz, içinizde süzdüğünüz ne varsa oturur onları yazarsınız.

Kısacası, hayatın ayrıntılarını yazarsınız.

Bunu yapabilmek için de koşmadan yürümek lazımdır hayatın içinde.

Zaman lazımdır.

İşte tam da onu buldum ben de.

Hayatımın en uzun ve en verimli tatilini yaşıyorum.

N güzel yazılarımı yazıyorum.

Tatile ay sonunda çıkacağım için, günlerim uzun, verimli ve keyifli geçiyor. Galiba her sene aynısını yapacağım.

Koşar adım değil, yürür adım yaşayacak ve yazacağım.

Yaz gelince yaz’arım ben.

Yaz, yazı’yla gelir.

Yazar olmanın en güzel mevsimi yazdır da ondan…