Ön söz

Türkçe çok zevkli ve mantığı zor olmayan bir dil. Konuşulurken bir yabancı için fonetik bakımdan uzak olsa da öğrenilmesi gerçekten sistematik bir lisan.

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
3 Temmuz 2013 Çarşamba

Türkçe çok zevkli ve mantığı zor olmayan bir dil. Konuşulurken bir yabancı için fonetik bakımdan uzak olsa da öğrenilmesi gerçekten sistematik bir lisan.

İngiliz ve İsrailli çok öğrencim oldu. Bazılarıyla hala yazışırım, başta zorlansalar da tekniği kaptıkları an, dilimizi öğrenmek lego oynamak gibi bir şey oldu onlar için; ne de olsa dil sondan eklemeli.

Yabancılar çok kolay öğrenirken bizim çocuklar niye zorlanır dili öğrenmede biliyor musunuz?

Bizim yüzümüzden.

Aklına her gelen biraz yazımdan, biraz noktalamadan dile dokunuyor, dişe dokunur bir iş yaptım sanıyor ama boş işle iştigalden başka bir şey değil yaptığı...

Çocuklara yazım ve noktalama konusunda olan değişiklikleri güncellemek, mesleğimizin son değişikliği oldu son beş yıldır.

Mesela noktalı virgülü bağlaçların önünden kaldırdılar, durup dururken.

Yıllarca bu sebeple not kırdım çocuklardan, sırf bu işi alışkanlık haline getirsinler diye.

Kitap yazdım bu kurala dikkat ede ede.

Şimdi hepsi hikâye oldu.

Neymiş? Biri çıktı noktalı virgülü kaldırdı.

Bence de o yerde gereksizdi onu kullanmak ama fark eder miydi ki?

Dil almış yazım kuralı olarak kabul etmiş bir kere. Ne diye dokunuyorsunuz kardeşim!

Hadi dokunacaksınız o zaman çıkın Dil Kurumu olarak beyanat verin, okullara tebliğ edin, o da yok.

Muhtelif aralıklarla TDK sayfasını kontrol ederek, acaba bu gece rüyasında kim, hangi değişikliği yapmayı uygun gördü, diye bakacaksınız hastalıklı bir insan olup...

Bazı sözcüklerin yazımı da aynı şekilde nasibini alıyor bu değişikliklerden.

Örneğin her şey sözcükleri ayrı yazılır, iki ayrı sözcük çeşidi olduğu için, bir şey de öyle... Ama birkaç, birçok bitişik yazılır. Sayamadığımız için... İki çok, üç çok yok diye. E az çok var pek çok var. Onlar da ayrı yazılıyor, hangi mantıkla? Her şeyi sayamayız ki...

Bunu geçtim, bir ara ilkbaharı ve sonbaharı da ayırdılar, anlamlarını kaybetmiyorlar, biri ilk, biri son diye. Yeryüzü ve gökyüzü var, daha bunlar gibi yüzlerce örnek var, öğrenci bunların hangisini aklında tutacak? Niye tutsun?

Şimdi de bir ön söz davası başladı, ayrı yazılıyor. Sınavda soru bile oldu.

Yahu ister ayrı yazın, ister bitişik, madem oynayacaksınız, niye sınav sorusu yapıyorsunuz bunu!

Bir başka acayip örnek de ot cinsinden ne varsa onların ayrı yazılıyor olması. Eğrelti otu, ökse otu, tere otu ayrı; semizotu bitişik. Neden?

Ben tezini dilden vermiş ve bu tezi 100 alarak bitirmiş biri olarak bilmiyorum.

Türkolog kimliğimle bilmem gerektiği zaman nedenini araştırırım elbette ama üniversiteye öğrenci hazırlayan biri olarak nedenini mantığa bağlayıp çocuğa anlatmam lazım.

Bu sefer ne oluyor?

Çocuk bıkıyor bu işten, çok dikkatli olması gereken yerde bile umursamıyor yazı işini…

O da bekliyor, yazacağına oda bekliyor, yazıyor; kim oda bekliyor diye düşünüyorsunuz.

Sorsanız o da ne yazdığının farkında değil, amacı başka birinin daha beklediğini yazmak.

Bu insanlar, dil işine gönül vermiş insanlar.

Ama çok rica ediyorum, dilin genetiğiyle de oynamasınlar.

Müsaade etmez çünkü.

Sınavda zorla da olsa hatırlanan bilgiler, alışkanlıklardan güçlü değildir.

Uçar gider.

Yeni bir kitap yazarsam, önsözü yine bitişik yazıp basacağım, şimdiden söyleyeyim.

Eski köye, yeni adet getirmesinler!