Mısır’dan bizimle birlikte çıkanlar

Bu yazının konusu Erev Rav ‘büyük karışım.’ Mısırlılar da dâhil olmak üzere çeşitli uluslara mensup büyük bir kalabalık, Yahudiliğin ilkelerini benimsemiş ve ‘Çıkış’ sırasında Bene Yisrael’e katılmış (Raşi). Hepsi bu mu? Değil tabii. Geleneksel yorumların dar kalıbından kurtulalı çok oluyor. Pesah özgürlük zamanı olduğuna göre, biz de uçsuz bucaksız denizlere açılıp ufkumuzu genişletmek üzere Kabala’ya başvuralım

Estreya SEVAL VALİ Kavram
28 Mart 2013 Perşembe

Bene Yisrael, Rameses’ten Sukot’a yolculuk etti. Çocuklar dışında 600.000 kadar yaya erkek (vardı). Erev Rav da onlarla çıktı (Şemot 12:37-38).

Tora, Bene Yisrael’in Mısır’dan çıkışını Çıkış (adı üstünde) başlıklı bölümde, yukarıdaki iki pasuk ile özetler: 600.000 kadar yaya erkek. Yaya (veya piyade) erkek ifadesi ile kastedilen, savaşabilecek güçte (Midraş Agadol) yirmi yaşın üstündeki erkeklerdir (Raşi). 20 yaşın altı, çocuk sınıfına girmektedir (İbn Ezra).

Sevgili okurlar, pasuk neden kadınlardan söz etmiyor dersiniz? Ayrımcılık mı yapıyor? Kadını insandan saymıyor mu? Bu tür tartışmalara girmek için can atanlar varsa, hiç heveslenmesinler derim. Kadınların varlığından kuşku duymaya gerek olmadığı gibi, sayılarının büyük ihtimalle erkeklerden fazla olduğunu tahmin etmek zor değildir. Kadınlardan ayrıca söz etmeye, işte bu yüzden gerek yoktur (İbn Ezra). Sonuçta, Mısır’dan çıkanların sayısı kabaca 3.000.000 (yazı ile üç milyon) kişidir (İbn Ezra).

Raşi’yi bilirsiniz de İbn Ezra kim? Rabbi Abraham Ben Meir Ibn Ezra (1089-1164), Abenezra adıyla da bilinir. Felsefe, astronomi ile astroloji, matematik, şiir, dilbilimi ve kutsal metin tefsircisi olarak ün salmış. Bilge, büyük ve takdire lâyık hekim sıfatlarına layık bulunur, öyle çağrılırmış. Ay’daki Abenezra krateri, ismini ondan almış... Heyo!

Bu yazının asıl konusu olan Erev Rav kim peki? Önce Erev Rav ne demekmiş, ona bakalım. İbranice sözcüklerin tam çevirisi, ‘büyük karışım’. Mısırlılar da dâhil (İbn Ezra’ya) olmak üzere çeşitli uluslara mensup büyük bir kalabalık, Yahudiliğin ilkelerini benimsemiş ve Çıkış sırasında Bene Yisrael’e katılmış (Raşi). Hepsi bu mu? Değil tabii. Geleneksel yorumların dar kalıbından kurtulalı çok oluyor. Pesah özgürlük zamanı olduğuna göre, biz de uçsuz bucaksız denizlere açılıp ufkumuzu genişletmek üzere Kabala’ya başvuralım.

Bu arada televizyon kanallarında tartışılan Kabala tanımını duyunca ağlayasım geliyor. Kaç senedir eşimle birlikte Kabala çalışıyoruz, o sözünü ettikleri soytarılığa daha rast gelmedim. Gelseydim, inanın ki Kabala’nın sözünü dahi etmezdim. Din felsefesini kendilerine yaşam amacı etmeyi seçen kişiler için Kabala, kutsal metinlerin en derin yorumudur, nokta. Kabala’yı anlayabilmek için Tora’yı çok iyi bilmek gerekir ve çoğu din âlimi için bile, Tora dipsiz kuyu gibidir. Açıkçası biz daha kuyunun kapağını kaldırmaya uğraşıyoruz. Nerede kaldı ezoterizm, büyü ve sihir! Bilgisizlikten kaynaklanan bu tür kandırmalara rağbet etmeyin, ne olur.

 

Erev Rav’ın amaçları

Erev Rav’ın, çöldeki kırk yıl boyunca Bene Yisrael ile birlikle kaldığı ve altın buzağı, on iki casus faciaları ile çeşitli başkaldırıları tetikleyen unsur olduğu kuşku götürmez. Neden mi? Başta Vilna Gaon olmak üzere bilgelerimize göre Erev Rav’ın başlıca amacı çeşitli tahrik ve oyunlarla Bene Yisrael arasında bölünmelere yol açmaktır.

Hani Kabala diye soracak olursanız, biraz sabır lütfen. Talmud şöyle yazar: Elazar’ın oğlu Rabi Yirmiya, “Gan Eden’den kovulan Adam, dışlandığı süre zarfında Ruhin, Şidin ve Lilin’in babası oldu,” dedi. Ne demek bu şimdi? Hemen Tora’ya başvuruyoruz: “Adam 130 yıl yaşadı; kendi benzeyişi ve şeklinde bir oğlu oldu” (Bereşit 5:3). Demek ki, daha öncesinde doğan evlatları kendisi gibi değildi. Talmud devam eder: “Rabi Meir dedi ki, Adam aRişon son derece dindardı. Ölüm cezasının kendi günahı yüzünden dünyaya inmesine neden olduğunu görünce, 130 yıl boyunca oruca girdi ve karısından 130 yıl boyunca uzak kaldı. Derisinin üzerine, kendisini tohum üretmeye zorlayan, palmiye dalından bir kemer taktı (ve böylece, yukarıda sözü edilen ruhları meydana getirdi)” (Eruvin 18b).

Bütün Şidin ile Ruhin’ler Adam’ın karısı Hava’dan ayrı kaldığı 130 yıl boyunca yaratıldı. Bunlar Da’at (Aşem’in idrak niteliğine denk gelen sefira) seviyesinde bulunan yüce ve kutsal ruhlardı; Tsimtsum (Aşem’in insana kendinden ‘verebilmek’ üzere yer açmak için geri çekilmesi ve sonucunda oluşan -en basit anlatımla- Büyük Patlama) sırasında oluşan diğer Klipot’a (kabuklar) karıştılar; onları ‘arındırmak’ve ‘aklamak’ için pek çok reenkarnasyon gerekti (Şaar aKavanot 1b). Eğer burayı anlamadıysanız, takılmayın lütfen. Yüce ruhlarla kötü ruhlar birbirine karıştı, onu bilin yeter.

İbranilerin Yaakov’a kadar bir halk haline gelmemesinin nedeni budur. Kutsal ruhların çoğu kıvılcımlara karışmıştı ve temizlenmek için nesiller boyunca reenkarne olup durdular. Tikun (tamir, düzeltme) işine ancak Yaakov döneminde başladılar.

Çok kısaca tekrar özetleyecek olursak, Adam, ‘İyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’ndan yediği için teşuva yapmak istedi ve yükseklerdeki Daat seviyesindeki ruhların yaratılmasına yol açtı. Ancak bu ruhlar, Adam’ın bütün iyi niyetine rağmen üreme amacı taşımayan temiz bir yoldan (karı koca arasındaki ilişki yoluyla) doğmadıkları için Klipot ile birbirine karıştı. Arizal’ın (Ari aKadoş) açıkladığı gibi bu ruhların arınması için çok uzun tarihi bir süreç gerekecekti. Nitekim süreç hâlâ sürüyor. Nuh Tufanı, Ayrılık Nesli, Babil Kulesi, Sodom, Mısır Sürgünü hep bu sürecin parçalarıdır.

Moşe Rabenu, Aşem istemediği halde Erev Rav’ı Mısır’dan çıkarmak için çok çaba sarf etti. Neden mi? Çünkü Moşe’nin de mensup olduğu ‘Kutsal Kıvılcımlar’ (Nitsotse Keduşa), Erev Rav’ın arasına karışmıştı. Tora, onlardan sıklıkla ‘Onun halkı’ (yani Moşe’nin halkı) diye söz eder (Şemot 32:7). Erev Rav’ın Moşe’nin kıvılcımlarından meydana geldiğini ileri süren bir başka kaynak Ets Hayim, Şaar 32, Perek 2’dir. Moşe’nin bu girişiminin maalesef kendisi için nelere mal olduğunu gayet iyi biliyoruz; en kötüsü, Erets Yisrael’e girememesidir tabii. Erev Rav için tikun zamanı daha gelmemişti; henüz çok erkendi (Şaar aPesukim, Şemot 1:8).

Peki, Erev Rav çölde iken liderliği eline geçirseydi ne olurdu dersiniz? Korkunç olurdu açıkçası. Vilna Gaon şöyle der: Onlara ‘Erev Rav’ dendi çünkü sürgündeki Yahudilerin başıydılar. Onlara ‘rav’ denmesinin sebebi budur (Likute aGR”A). Bu kadarı bile, yeterince büyük bir endişe kaynağı olmalıdır çünkü düşman karşınızda olduğu takdirde, kim olduğunu kolayca bilirsiniz. Ama düşman kendi içinizde, en yakınınızda ise, hele hele dinî ve toplum liderlerinizden bazıları ise, o zaman hay halinize!

Maşiah’ın gelişinden önce, rabilerin büyük kısmı Erev Rav arasından olacak, halka hükmedecekler ama sadece kendi çıkarları için çalışacaklar.

 

Erev Rav’ı nasıl tanıyacağız?

Erev Rav’ı nasıl tanıyacağız peki? Bazı işaretler şunlarmış: Toplum içinde karmaşa yaratacaklar; insanların arasında nifak sokacaklar; laşon ara yapacaklar (kötü konuşacak, dedikodu yapacak, iftira atacaklar); dürüst ve düzgün insan görüntüsü verirken bir yandan da çevrelerini dolandıracaklar; isim yapmak ve ün salmak için kendi adlarına ibadethaneler kuracaklar; para peşinde koşacaklar.

Başlangıçta Gan Eden’de iken; yılan, insandan ayrı duruyordu. Dolayısıyla yılanı ayırt etmek kolaydı. Ama günah yüzünden insanın ayrılmaz parçası haline geldi. Bu yüzden kimin kim olduğunu anlamak çoğumuz için zor oldu. Erev Rav için de durum aynı. Ayırt edilmez hale geldiklerinden içimizdeki düşmana dönüştüler.

Kabala’nın başeseri Zohar’a göre: ‘İyi ve Kötüyü Bilme Ağacı,’ aslında Erev Rav’dır. Yahudi halkının her iki Kutsal Mabet’ini de kaybetmesinin nedeni, Erev Rav ile karışmasıdır çünkü Tanrı ‘Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle öleceksin’ dedi” (Zohar, 1:26a).

Yine Zohar’a göre meseleyi daha da karmaşık kılan bir değil, iki değil, tam beş ayrı Erev Rav türü olmasıdır: Nefilim, Giborim, Anakim, Refaim ve Amalekim ve ayrıca aralarındaki yerinden düşen küçük He. Siz bundan bir şey anladınız mı? He’nin İbrani alfabesinin bir harfi olması dışında, gerisini ben de anlamadım. O halde açıklamalara bakalım.

Erev Rav yüzünden, Şem Hovaya (Tanrı’nın telaffuz edilmeyen Adı, Yod-He-Vav-He) sözcüğünün sonundaki he harfi yerinden düştü ve sürgüne gitti. Sürgündeki Şehina (Aşem’in İlahi Varlığı) kavramı budur. Birinci Bet Amikdaş zamanında Şehina, Mabet’in içinde dururdu. İkinci Mabet’e hiç yerleşmedi. Ancak Şehina hep aramızdadır. Hastaların başında bekler örneğin.

Tora’da sözü edilen Bilaam ile Balak adlı kâhinler, Yahudiliğin antitezi olan Amalek’in tarafındadır; Amalek klipa’sının kökünden yaratılmışlardır. Klipa nedir, hemen hatırlayalım: Yaratılış sırasında ‘İlahi Işığı’ engelleyen güçleri kastetmek için kullanılan bu sözcük, kabuk anlamına gelir. Demek oluyor ki, Bilaam ile Balak, ‘İlahi Işık’ın bize ulaşmasını engelleyen kabuklar, kötü güçlerdir. Amalek ise Aşem’in telaffuz edilmeyen İsmi’nin Yod-He ile Vav-He harf çiftlerini birbirinden ayırmak∗; böylece Aşem’in niteliklerini bölmek; ve yukarıda da belirttiğimiz gibi İlahi Işık’ın bu dünyaya akmasına mani olmaktır. 

Bunun kanıtını mı istiyorsunuz? Tamam. Bilaam sözcüğünü meydana getiren harflerden ayin ile mem’i alalım; Balak’tan da lamed-kuf harflerini alalım. Geriye, Bet-Bet-Lamed, Bavel yani Babil Kulesi sözcüğünü oluşturan harfler kalır.

Yukarıdaki paragrafta çıkardığımız ayin-mem-lamed-kuf harfleri ise, Amalek sözcüğünü meydana getirir. 

Nefilim, ‘Düşmüş Olanlar’ anlamına gelir. Yani? Gelin Tora’ya başvuralım:

İnsanoğlu toprak üzerinde çoğalmaya başlayıp kızları doğunca, Tanrı’nın oğulları insan kızlarının iyi olduğunu gördü ve her seçtiklerinden kendilerine eş aldılar (Bereşit 6:4).

 

Tanrı’nın oğulları ne demek?

Bazılarına göre ‘düşmüş melekler’ (Josephus Flavius 1:3:1); Raşi’ye göre ‘Yöneticilerin’ veya ‘Hâkimlerin oğulları’. İbn Ezra’ya göre Tanrı’nın oğulları: Şet’in soyundan gelen ve Tanrı’ya bağlı yaşayanlar, ‘insan kızları’ ise Kayin’in soyundan gelen, maneviyatı daha düşük olanlar. 

 

Nefilim

Aşem insanı yaratmaya karar verdiğinde “Görüntümüzde ve benzeyişimizde insan yapalım” dedi (Bereşit 1:26). Meleklerden bazıları ki bunlara Nefilim diyoruz, “İnsan dediğin ne ki, onu hatırlayacaksın?” (Teilim 8:5); gelecekte Sana karşı günah işleyecek,” diyerek itiraz etti. Tanrı onlara şu cevabı verdi: Eğer insan gibi aşağıdaki dünyada olsaydınız, ondan çok daha fazla günah işlerdiniz.” Azza ve Azael adlı melekler anında ‘insan kızlarını’ gördü ve onları arzulamaya başladılar. Tanrı da onları zincirlerle aşağıya indirdi. Erev Rav ruhlarından meydana gelmişlerdi. Ataları gibi kadın peşinde koşuyorlardı. Bu yüzden Tanrı onlara gelecek dünyadan pay bahşetmek yerine, ödüllerini bu dünyada verdi.

Artık kolayca anlayacağımız gibi, cinsel ahlâkı çok düşük olanlar, bu ikinci Erev Rav sınıfına mensuptur.

 

Giborim

Gelelim Giborim’e. Tora onlardan “(Devler) ezelden beri güçlü, şöhretli kişilerdi” diye söz eder (Bereşit 6:4). Bu kişiler sinagog ve yeşivalar (medreseler) inşa eder, içlerini gösterişli bir şekilde süsler ve Tora rulolarını mabedin içine öyle yerleştirir. Ancak bunu Tanrı aşkına değil, kendi şanları için yaparlar. Sitra Ahra’dan (Kötülük Güçleri’nin bulunduğu Ruhlar Âlemi) gelirler, toprağın tozu gibi olan Yahudileri ezer geçer, onları gasp eder ve ibadetlerini kesintiye uğratır. Tanrı onlar için “Sular kabardı ve yeryüzü üzerinde fazlasıyla çoğaldı” der (Bereşit 7:18).

Giborim bir tek kendi kişisel gelişimleriyle ilgilenir ve bunu, başkalarının omuzları üzerinde yükselerek gerçekleştirmekte bir mahsur görmezler. Başarı oluşlarını ve işgal ettikleri konumu, kardeşlerini ezmek için kullanırlar. Dünyada ruhani kirliliğin artmasına neden olurlar çünkü Tora’nın ruhani gücünü engellerler.

 

Refaim

Refaim, yani zayıf olanlar, zorda olana yardım edebilecek durumda iken, gemiyi ilk terk edenler gibidir. Tora öğrenmezler, öğrenmek isteyenlere destek vermezler ve Yahudi olmayanlarla yardım ederler. Onlar hakkında şunlar yazılıdır: “Refaim, cansızlar, asla doğrulmazlar”; Günlerin Sonu geldiğinde “ve onların adını sildi” diye yazacaktır (Yeşaya 26:14).

 

Anakim

Anakim, Devler demektir. Tora âlimlerini utandırırlar. Haklarında şöyle yazar: “Boynunuz için zincirdirler (Mişle 1:9). Refaim ile Anakim birbirine denktir. Dünyaya gelme amaçları her türlü değeri geçersiz kılmaktır. Mesele şudur ki, Bet Amikdaş yıkılınca, dünya zaten değerini yitirmişti.

Anlaşılması çok zor olmadı, öyle değil mi sevgili okurlar? İnanın, ben de sizlerle aynı anda öğreniyorum. Size sorsam şimdi kim Erev Rav diye, bana dersiniz ki, “Şabat mumu yaktığınız için sizi ti’ye alanlar; insanları dinci, dindar, laik diye yaftalayanlar; kardeşine öncelik vermek yerine, eşit niteliklere bile sahip olmayan bir başkasını işe alanlar; sizden aldığı borç parayla gösteriş yapanlar; başkalarına yaranmak için kardeşi hakkında kötü konuşanlar; hiçbir sadakat duygusu taşımayanlar; kirli çamaşırını alenen yıkayanlar...” Burada duruyorum, yoksa yazının sonu gelmez.

Erev Rav, Günlerin Sonu gelmeden tikun yapsa ne iyi olurdu, değil mi? Günlerin Sonu ne demek, hatırlıyorsunuz değil mi, sevgili okurlar? Yahudilikte kıyamet kavramı yoktur. Günlerin Sonu’nda Maşiah gelecek ve dünyada yepyeni bir çağ başlayacak: Maşiah Çağı.

Bu Pesah hepimizin zihninde yeni bir özgürlük kapısının daha açılması dileği ile.

 

* Tanrı’nın Yod-He-Vav-He İsmi’nin her bir harfinin temsil ettiği sefiraları şöyle sıralayabiliriz: Yod – Keter; He – Hohma ve Bina; Vav – Hesed, Gevura, Tiferet, Netsah, Hod, Yesod ve son olarak He – Malkut).