CIA’in kurtarma operasyonu

İran yakın tarihinin sancılı bir dönemini, 1979 devrimi sonrası yaşanan rehine krizini beyaz perdeye taşıyan film, konusunu gerçek olaylardan alıyor. Hollywood senaristlerinin dahi aklına gelmeyecek bir yöntemle, 6 diplomatı İran’dan kaçıran CIA ajanının anılarına dayanan senaryoyu, Ben Affleck gerilimli ve mükemmel bir sinematografi eşliğinde işliyor. Bu aksiyon-casusluk soslu politik filmle Affleck Hollywood’un saygın yönetmenleri arasında yer almayı hak ediyor

Viktor APALAÇİ Sanat
12 Aralık 2012 Çarşamba

İran’ın yakın tarihinin sancılı bir dönemini, 1979 devrimi sonrası yaşanan rehine krizini beyazperdeye taşıyan ‘Operasyon: Argo’ konusunu gerçek olaylardan alıyor. İran’da Şah Rıza Pehlevi’nin devrimi ayak seslerini duyunca, kendisine kucak açan ABD’ye sığınmasını, Humeyni’nin devrim muhafızlarının Şah’ın Tahran’a iade edilmesini istemeleri, talepleri reddedilince ABD elçiliğini basmalarını, elçilik mensuplarının 440 gün rehin tutulmalarını anlatan senaryo bir CIA operasyoncusunun anılarına dayanıyor.

 ‘Operasyon: Argo’ Elçilikten kaçmayı başarıp Kanada Büyükelçiliği’nin rezidansına sığınan 6 Amerikalı diplomatın, bir CIA ajanının akıllara durgunluk veren yöntemiyle İran’dan kaçırılmasını anlatıyor. Olayın kahramanı Tony Mendez’in 2000 yılında anılarını kaleme almasıyla operasyonunun ayrıntıları açığa çıktı.

Bugün Maryland’da ailesiyle mutlu bir emeklilik hayatı yaşayan CIA’in eski adam kurtarma uzmanı Mendez’in, 6 kişiyi kurtarmak için askeri bir baskın yerine, Hollywood senaristlerinin dahi aklına gelmeyecek bir yönteme başvurması 1997’ye kadar gizli kaldı.

Clinton başkanlığında, Kanada Büyükelçiliği’nde diplomat kaçırma bilgileri kamuoyuna açıklanınca, Mendez 2000’de anılarını kaleme aldı, 12 yıl sonra Chris Terris ‘Argo’nun senaryosunu yazdı.

Bir Amerikalının elinden çıkmış bir metnin, İran’ı Batılılardan nefret eden bir ülke olarak göstermesi, bir siyasi rövanş öyküsüne dönüştürmesi kaçılmazdı.

Hukuk ve adaletten uzak, linç kültürüyle hareket eden, yargısız infaz yapan, kurbanlarını vinçlerde asıp teşhir/eden, konsolosluk basıp diplomatları rehin alan militanların eylemleri senaryoda yer alıyor.

HOLLYWOOD DİNAMİKLERİYLE DALGA GEÇİYOR

Ancak aynı senaryo, 1950’den devrime kadar olan 30 yıllık sürede İran halkının yaşadığı haksızlıklara yer verirken, ABD’nin başka bir ülkenin iç işlerine karışmasını da eleştiriyor.

Ben Affleck henüz 3. filmini yapan bir yönetmenden beklenmedik bir beceriyle, sonucu bilinen bir öykülü, dengeli bir gerilim temposuyla, mükemmel bir sinematografi eşliğinde işliyor.

İran’ın yakın tarihi üzerine öğretici ve düşündürücü bir film olan ‘Argo’, Alfred Hitchcock filmlerini hatırlatan gerilimli tansiyonuyla, sürükleyiciliğiyle tam puan alıyor.

Rehineleri kurtarma planında, CIA ajanı Mendez’in (Ben Affleck) Hollywood’dan sahte bir yapım şirketi kurması, bir bilimkurgu senaryosu satın alıp, onu hayata geçirmek için yapımcı Siegel (Alan Arkin) ve ‘Maymunlar Cehennemi’ ile Oscar kazanan makyaj uzmanı Chambers’i (John Goodman) plana dahil etmesi filmde ironik bir üslupla anlatılıyor.

Bu eski tüfek iki karizmatik oyuncu, Affleck’in Hollywood dinamikleriyle alay etmesine katkı sağlıyorlar.

 

BEN AFFLECK ŞAŞIRTMAYI SÜRDÜRÜYOR

Ben Affleck, 1997 yılında acemi bir aktör olarak tanınırken, arkadaşı Matt Damon ile yazdığı ‘Can Dostum / Good Will Hunting’ senaryosuyla Oscar ödülü kazandı, herkesi şaşırttı.

Tahran’da gerçekleşen, kamuoyundan yıllarca gizlenen bir CIA operasyonunu anlatan, 3. yönetmenlik denemesi ‘Operasyon: ARGO’, Ben Affleck’i yine Oscar’ın kuvvetli adayları arasına sokuyor.

Pek zeki sayılmayacak bakışlarıyla, komedi filmlerindeki sıradan oyunculuğuyla, Hollywood’un vasat oyuncuları arasında gösterilen Affleck, yönetmen olarak altına imzasını attığı, üçü de birbirinden iddialı filmlerle bizleri şaşırtmayı sürdürüyor.

Son derece başarılı iki kara film denemesi, roman uyarlaması ‘Kızımızı Kurtarın / Gone Bab’y Gone’ ve ‘Hırsızlar Şehri / The Town’dan sonra, Affleck yönetmen olarak kulvar değiştirip, aksiyon-casusluk soslu politik bir filmle, Hollywood’un saygın ve değerli yönetmenleri arasında yer almayı hak ediyor.

Dönem atmosferi yaratmadaki becerisiyle, ilgiyi baştan sona ayakta tutan sürükleyici, sinema diliyle, hızlı kurgu anlayışıyla, Affleck bu tarihsel macera-gerilim denemesinde, yönetmen olarak tam puan alıyor.

Dönemin haber filmleri ve arşiv fotoğraflarından da yararlanarak, 1979 İran Devrimi’nin ilk günlerini inandırıcı bir atmosfer yaratarak perdeye aktaran Affleck, başrolünü üstlendiği filmde oyunculuk becerilerini de sergiliyor.

Filmin açılış jeneriğinde 1950’den devrime kadar İran tarihini etkileyici bir görsellikle özetleyen ‘Argo’, dönemin aktörleri olan Şah Pehlevi, ABD Başkanı Carter ve Humeyni’yi arşiv görüntüleriyle perdeye getiriyor, 1952’de İran petrolünü millileştiren Başbakan Musadık’ın CIA manipülasyonuyla iktidardan düşürüldüğünü hatırlatıyor.

İmam Humeyni’nin önderliğinde yapılan İran devrimi öncesinde, bütün servetini ve ailesini yanına alarak ABD’ye kaçan Şah Pehlevi’nin Tahran’a iadesini isteyen devrim muhafızlarının, isteklerini yerine getirilmeyince ABD elçiliğini basmaları, filmde inandırıcı bir görsellikle anlatılıyor. İranlıları çok kızdıran filmin ABD veya İsrail’in İran’a karşı girişeceği askeri operasyona zemin hazırlamaya yarayacağını ileri sürenler de oldu.

Ancak ‘Argo’, ABD’nin çıkarları gereği İran halkının yaşadığı eziyetlere göz yuman, Şah’ı körü körüne destekleyen, sığınma hakkı veren bir ülke olduğunu söyleyerek özeleştiri yapmaktan da geri kalmıyor.