7 yıl sonra 7 parmağı indirmek

En baştan itiraf ediyorum. Genel denemelerimin aksine bu yazı oldukça taraflı bir yazıdır. Aksi ‘delil’ ve ‘tanıklara’ karşın, kendimi bildiğimden beri baş tacı etmiş olduğum Lance Armstrong’a olan güvenimi yeniden dile getireceğim.

Köşe Yazısı
1 Kasım 2012 Perşembe

ALP ALKAŞ


En baştan itiraf ediyorum. Genel denemelerimin aksine bu yazı oldukça taraflı bir yazıdır. Aksi ‘delil’ ve ‘tanıklara’ karşın, kendimi bildiğimden beri baş tacı etmiş olduğum Lance Armstrong’a olan güvenimi yeniden dile getireceğim.

Geçtiğimiz pazartesi(22 Ekim) itibariyle UCI (Uluslararası Bisiklet Birliği) daha önce USADA’nın (Amerikan Anti-Doping Ajansı) aldığı kararı onayladı ve Lance Armstrong’un doping ve yasaklı madde kullanımı gerekçesiyle ömür boyu spordan men edilmesiyle birlikte kariyeri boyunca kazandığı bütün başarıları geri alındı.

Tabi ki Armstrong’un doping yapıp yapmadığını bilebilecek bir durumda değilim. Kendisine kefil olmak gibi bir niyetim de olamaz fakat bütün bu sürecin politik olduğunu görmek için de dahi olmamız gerekmiyor. Kariyeri boyunca bin bir teste girmiş bu adamın doping yaptığı iddia edilen son şampiyonluğundan yedi sene sonra böyle bir karar verilmiş olması biraz kuşku içeriyor.

Haklı ya da haksız, net bir şekilde Armstrong’dan bir günah keçisi yaratılıyor. Bu seneye kadar doping skandallarıyla oldukça çalkantılı bir dönem geçiren bisiklet sporunun yeniden canlandırılması ve doping ile mücadelede ne kadar ciddi olunduğunun gösterilmesi için Armstrong’dan daha iyi bir hedef seçilemezdi.  Özellikle, USADA’nın işini hakkıyla yapıp yapmadığının sorgulandığı bir dönemde aniden eski bir davayı yeniden gündeme getirmesi ise dikkat çekici. Zaten kendisine karşı ilk dava açıldığında itiraz eden Armstrong’un itirazı reddedilirken davaya bakan Federal Yargıç  Sam Sparks, itirazı reddetmesine karşın USADA’nın Armstrong’a karşı yaklaşımının  dopingle mücadele mi yoksa daha farklı nedenlerle mi olduğu konusunda şüpheler olduğunu belirtmişti.

Henüz dava sonuçlanmadan kararın ne olacağı tahmin ediliyordu. Eski takım arkadaşlarının tanıklığı (ve anlaşma sonucu azaltılmış cezaları), USADA’nın bitmek bilmeyen açıklamaları derken Armstrong da kariyeri boyunca verdiği bu dürüstlük mücadelesinden artık sıkıldığını ve kendi deyimiyle kendilerini gündem maddesi yapmak isteyen kişilerin asılsız iddialarına karşı kendini savunma hakkını bile kullanmakla uğraşmayacağını açıkladı. Bu noktadan sonra aksi bir karar çıkması zaten beklenmiyordu.

Derken Armstrong’un ana sponsorlarından üç tanesi (Nike, Trek ve Anheuser-Busch) sponsorluktan çekildiklerini açıkladılar. Oysaki Nike bu karardan bir hafta öncesine kadar Armstrong’un ve Livestrong Vakfının destekçisi olmaya devam edeceğini açıklamıştı. Ne tesadüftür ki, tam bu dönemde Armstrong, Nike vitrinlerini de süslemekteydi. Ardından, Armstrong,  kişisel hayatındaki gelişmelerin fonu negatif etkilemesine engel olmak gerekçesiyle Livestrong Vakfının başkanlığından istifa etti.

Armstrong’un kanser tedavisinin sonlarına doğru kurmuş olduğu Livestrong, bu süreçte 2,5 milyondan fazla kanser hastasına destek olurken dünya genelinde kansere yaklaşımın değişmesinde öncülük ediyor. Bu amaç uğruna kanserle mücadele çalışmaları için 500 milyon dolardan fazla kaynak toplandığı da biliniyor. Buna ek olarak Armstrong’un hikâyesinin ve duruşunun ilham kaynağı olduğu insanların sayısını ölçmek bile mümkün değil.

Öyle bir kariyer düşünün ki, Pesah’ta ‘Dayenu’ cümleleri gibi anlatılabilsin. Kanseri yenmek yerine sadece savaşsaydın yeterdi. Tekrar bisikletinin üstüne çıkıp tekrar yarışmak yerine sadece kanseri yenseydin yeterdi. Tour de France’ı kazanmak yerine sadece bisikletin üstüne çıkıp tekrar yarışmış olsaydın yeterdi. (Tour’u 7 kere ardı ardına kazanıp ulaşılması zor bir rekor kırman da cabası) Kanser çalışmalarına maddi ve manevi destek olmayıp sadece Tour de France’ı kazanmış olsaydın. Birçok kanser hastasına ilham kaynağı olmayıp sadece kanser çalışmalarına destek olsaydın yeterdi. Fakat sen bunların hepsini yaptın ve politik oyunlarla bunların üstünün örtülmesine kimsenin hakkı yok.

Başında da dediğim gibi… Lance Armstrong’un suçlu olup olmadığını bilmem mümkün değil. Fakat ne olursa olsun duvarlarımızdaki posterleri, aklımızda 7 parmağını kaldırmış o sarı mayolu bisikletçiyi silmek mümkün değil. Çünkü onu oraya kazıyan sadece elinden alacağınız başarıları değil. Yukarıda bahsi geçenlerden sadece bir tanesini bile yapmış olsa bizim için yeter.  Biz seni belki de oldukça saf bir şekilde; bu şekilde hatırlamak istiyoruz.