Kampların müziği gün yüzüne çıkıyor

Yahudi dinine geçen Francesco Lotoro bugüne dek Holokost kurbanlarının arkalarında bıraktıkları yüzlerce nota, günlük ve tarihi belgeyi gün yüzüne çıkardı. Böylelikle ölmüş bestecilerin müziklerini canlandırıyor

Nelly BAROKAS Kültür
10 Ekim 2012 Çarşamba

İtalyan piyanist Francesco Lotoro 1991’den beri tüm dünyayı dolaşıp, Nazi temerküz kamplarında bestelenmiş senfoni, şarkı sonat opera, ninni ve caz parçalarını gün yüzüne çıkarmakta.

İtalya’nın güneyinde bir liman kenti olan Trani’de Hollanda’daki Westerbork ile Prag yakınlarındaki Terezin (Theresienstadt) kamplarında bestelenmiş kabare şarkılarından oluşan bir konser sonrasında 48 yaşındaki Lotoro; “Bu müzikler insanlık kültürel mirasının bir parçasıdır” demekte.

Bu konser, eylül ayında Trani ve Apulia bölgesinin diğer dokuz kentinde gerçekleşen Lech Lecha adlı bir haftalık Yahudi kültürü festivalinin kapsamında yer aldı.

Festivalin artistik müdürü olan Francesco Lotoro; “Bu müziği arayıp ortaya çıkarmaya çalıştığımda işe tutku ve merakla başlamıştım. Birisinin bu işi yapması gerektiğini düşündüm, o kişi de bendim. Günümüzde bu arayış tamamen bir misyona dönüştü” sözleri ile başlangıç noktasından söz ediyor.

Lotoro bugüne dek, Dachau kampının kurulduğu 1933 yılından İkinci Dünya Savaşı sonrasına dek kamplarda bestelenmiş eski nota ve kayıtlardan oluşan 4 bin esere ulaşmayı başardı.

1990’larda bu müzikleri seslendirecek bir orchestra kurdu, 2001’de bu eserleri kayıt altına almaya başladı. Bu yıl eserlerden bir seçki “KZ Musik” (KZ Almanların temerküz kamplarına kısaca verdikleri isim) ve “The Encyclopedia of Concentrationary Music” adı altında CD olarak kayıt altına alındı.

Terezin’deki ünlü besteciler tarafından bestelenmiş bazı eserler o dönemde dahi tanınmıştı zira Naziler bu kampı propaganda amaçlı kullandıkları için kültürel yaşam bu kampta gelişebilme olanağı bulmuştu.

Ancak kamplarda yaratılmış bestelerin çoğunluğu kayboldu veya tamamen unutuldu, ta ki Lotoro onları bulup düzenlemesini yapıncaya dek… Lotoro; “Onların sürdürebilecek hiçbir şeyleri yoktu, sadece kalplerini, akıllarını ve müziklerini yaşatmaya çalıştılar”.

Besteler ya küçücük cep defterlerine, mektup kağıtlarına veya ambalaj kağıtlarına kaydedilmişti. Prag’daki Pankrac hapishanesinde Çek besteci Rudolf Karel bestelerini tualet kağıtlarına yazmıştı.

Francesco Lotoro’nun topladığı müzikal örneklerin çoğunluğunu Holokost’ta öldürülmüş Yahudi bestecilerin eserleri oluşturmakta. Ancak koleksiyonunda Yehova Şahitleri’nin, Romanların, siyasi tutukluların, homoseksüellerin, müteffiklere esir düşmüş Alman askerlerin, hatta Japonlara esir düşmüş ABD askerlerinin eserleri de bulunmakta.

Trani kenti yakınlarındaki Barletta’da yaşayan ve konservatuarda eğitmen olan Lotoro, yüzyıllar önce Hıristiyanlığı zorla kabul etmek zorunda kalmış Yahudilerin soyundan geldiğine inanıyor. Ergenliğe geçişinde Yahudiliğe merak salan Lotoro 2004 yılında eşi ile birlikte din değiştirip Yahudiliği seçti.

Temerküz kampı müziklerini toplamasının Yahudiliğe geçişi ile ilgisi bulunmadığını vurgulayan Lotoro; “Tabii ki bir Yahudi olarak bunun bir ‘mitzva’ olduğuna inanıyorum. Ama Yahudi olmasaydım da aynı şeyi yapardım” demekte.

Lotoro ilk kez 1991’de Terezin’e gitti. Her ikisi de Auschwitz’de öldürülen Viktor Ullmann ile Gideon Klein Terezin’de hapsedilen ünlü bestecilerdendi. Ullmann’ın“The Emperor of Atlantis,” operası günümüzde uluslararası müzik repertuarlarında yer almaktadır.

Terezin’den sonra diğer kamplarda da araştırmalarını sürdüren Lotoro, bulduğu belgeleri taşımak için ilave bir çanta almak zorunda kaldı. O tarihten beri kayıp müziğin izlerini onlarca ülkenin sahaflarında, arşivlerde, kütüphanelerde, müzelerde ve özel koleksiyonlarda arıyor. Bulduğu 13 bin belgeyi dijital ortamda kayıt altına almayı hedefliyor.

Bu kayıt altına alma çalışmalarının çoğunun masrafını Francesco Lotoro yükleniyor. Zaman zaman da borçlandığı oluyor. Ama herşeye ragmen çalışmalarına devam ediyor. “Artık duramam, çünkü durursam bütün araştırmalar da durur. Kimbilir daha kaç eser bulunmayı bekliyordur? Kimbilir kaç eseri ıskalamışımdır? Kimbilir kaç tanesini kurtarmayı başarabileceğim?” demekte.