MOSHE KAMHİ: “İki ülkenin sahip olduğu potansiyeli bir araya getirmek çok olumlu sonuçlar verecektir”

Göreve yeni başladığında söyleştiğimiz İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Moshe Kamhi’yi Yahudi yeni yılı Roş Aşana Bayramı vesilesi ile yeniden ziyaret ettik. Konsolosun çeşitli konulardaki görüşlerini aldığımız söyleşiye katılan Ticaret Ataşesi Joseph Abraham da ekonomik gelişmeler hakkında bilgi verdi

Nelly BAROKAS Kültür
28 Eylül 2012 Cuma

Yahudi yeni yılı vesilesi ile Şalom okurlarına neler anlatmak istersiniz?

Moshe Kamhi: Söyleşimize öncelikle tüm Yahudi toplumuna iyi seneler, Türk halkına da başsağlığı dilemekle başlamak istiyorum. Maalesef güneydoğu illerimizden şehit haberleri gelmeyen gün olmuyor. Bu ülkede doğmuş, aynı zamanda teröre maruz kalmanın ne olduğunu çok iyi bilen bir devletin temsilcisi olarak can kayıplarının acısı içimde katlanmaktadır.

Size geçen Roş Aşana’dan bugüne bazı faaliyetlerden söz etmek ve bazı açıklamalarda bulunmak isterim. Bugün hem demografik hem de ekonomik açıdan ilerleyen İsrail’de nüfus yaklaşık 8 milyona ulaştı. Geçtiğimiz günlerde İsrail’de Arap ülkelerinden gelen mülteciler konusunun tartışıldığı ve Danny Ayalon’un açılış konuşmasını yaptığı bir konferans düzenlendi. Bu konunun uygun bir zamanda dünya kamuoyunun bilgisine gelmesini istiyoruz. Çünkü günümüzde herkes mülteci sorunundan bahsediyor oysa Arap ülkelerinden İsrail’e göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce Yahudi mültecilerden hiç kimsenin haberi yok.

 Ekonomik ilişkiler siyasi gerginlikten etkilendi mi?

Moshe Kamhi: İsrail çok genç bir nüfusa sahiptir. Ekonomi, teknoloji ve bilimde büyük başarılara imza atmış ve atmakta olan bir toplumdur. Ekonomik alandaki gelişmeler konusunda Ticaret Ataşesi Joseph Abraham’ın bilgi vermesi daha uygun olur.

Ticaret Ataşesi Joseph Abraham Türkiye’de göreve başlayalı bir yıl oldu. Hindistan doğumlu olup, 1979’da İsrail’e göç etti. Ben Gurion Üniversitesi mezunu ve uzun bir askeri kariyere sahip Abraham, önce Güney Afrika ardından ABD’de ticaret ataşesi olarak on yedi yıldır diplomatik alanda görev yapmakta.

Joseph Abraham: Avrupa ülkeleri ile kıyasladığınızda, İsrail sürekli gelişen ve ilerleme sürecinde olan bir ekonomiye sahiptir. Büyüme hızı yüzdesi 2.8 oranında. İsrail ekonomisi yüksek teknolojilere dayanan bir ekonomi, çok yönlü uluslararası ilişkiler içinde. Türkiye ekonomik açıdan İsrail’in çok önem verdiği bir ülke…

2011 yılında Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi yukarı doğru bir grafik çizdi. Dünyada kriz demeyeceğim ama talebin küçülmesi durumu söz konusu. Bu yılın ilk altı ayında İsrail’in Türkiye’ye olan ihracatında sadece kimyevi maddeler alanında hafif bir düşüş, Türkiye’nin İsrail’e ihracatında yüzde 5 oranında bir artış gözlemleniyor. Bu da politik kriz ortamlarında dahi ekonomik ilişkilerin sağlamlığını koruyabildiğinin en belirgin göstergesi oluyor.

Moshe Kamhi: Bakın Ben Gurion Havaalanı ile Atatürk Havaalanı ve Sabiha Gökçen arasında haftada birçok uçuş var. Türkiye’den bir işadamı İsrail’e bir günlüğüne gidip ertesi gün dönebiliyor. Aynı zamanda Pegasus’un da uçuşlara başlaması talebin yüksek olduğunun bir kanıtı. Son olarak iş amaçlı İsrail’e gidenlerin yanlarına ailelerini de alıp turistik gezi yaptıkları dikkatimizi çekti.

Türkiye ile İsrail arasında ekonomik potansiyel çok büyüktür, bunu değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Siyasi konjonktürden bağımsız olarak, taleplerin azaldığı bir döneme giriyorsak yenilikçiliğe vurgu yapmalıyız. İsrail doğal kaynaklara sahip olmadığından ve eğitim düzeyi çok yüksek olduğundan AR- GE’ye yönelmiştir. Gayrı safi milli hâsılanın  yüzde 4’ü AR- GE’ye ayrılmaktadır ki bu oranla İsrail dünyada ilk sırada yer almaktadır.

Türkiye’nin çok iyi çalışan bir yönetim kadrosu var. Yeni pazarlara girme yeteneği de çok yüksek, girgin bir iş çevresine sahip. İki ülkenin sahip olduğu bu potansiyeli bir araya getirmek çok olumlu sonuçlar verecektir. Türkiye’nin teknolojiyi özümseme kabiliyetinin farkındayım, İsrail’in de nelere katkıda bulunabileceğini çok iyi biliyorum. Bunu sosyal buluşmalarda dile getirilen temennilerden somut projelere dönüştürelim, sektörleri bir araya getirelim. Biz konsolosluk olarak sektörleri bir araya getirmekte büyük yarar görüyoruz.

Google, IBM, Microsoft, Cisco, HP, Apple gibi dev şirketler İsrail’de AR- GE şirketleri kuruyor. Apple ilk kez ABD dışında bir şirket kuracak, bu da İsrail’de olacak. Diğer bir gelişme de Çinli şirketlerin İsrail’de şirket kurmaları. Bu nedenle İsrail ve Türkiye’nin katma değerlerini birleştirmeleri durumunda çok başarılı sonuçlar alınacaktır. Bu amaçla çok yakında yenilikçilik konusunda seminerler ve sektörel buluşmalar düzenlemeyi planlıyoruz. Bunu yapabilmek için sanayicilerin, üniversitelerin ve regülatörlerin sinerjisine ihtiyaç var.

Joseph Abraham: İki ülke arasındaki ticaret ilişkilerinin göstergesi olarak farklı ülkelerde düzenlenen fuarlardaki sektörel buluşmalardan söz edebiliriz. Uluslararası fuarlarda bizim görevimiz oraya katılan Türk ve İsrail şirketlerini buluşturmak oluyor. Barselona’da mobil, Amsterdam’da medya, Almanya’da tıp alanında düzenlenen fuarlarda iki ülke şirketlerini işbirliği yönünde bir araya getirdik. Bizim konsolosluk olarak görevimiz iki ülke şirketlerinin işbirliği yapabilmesi için gereken temeli oluşturmak.

 İsrail’in, İran’ın nükleer güce sahip olmasından duyduğu rahatsızlık hakkında ne düşünüyorsunuz?

Moshe Kamhi: Bildiğiniz gibi İsrail, İran’ın nükleer güce sahip olmasından ve İran’dan kaynaklanan terörden oldukça kaygı duyuyor. Ama artık dünya kamuoyu da İsrail’in bu kaygısını anlıyor. Bu duruma uluslararası platformda çözüm bulunabilir. Unutmayalım ki bugün Suriye’deki rejimin en büyük dostu İran’dır. Esad rejimi sayesinde İran Hizbullah’ı silahlandırmaktadır. Uluslararası işbirliği ile bu tehlikenin önüne set çekilmelidir.

Geçtiğimiz yıl maalesef dünyanın farklı ülkelerinde İsrailli diplomatlara karşı saldırılar oldu. Bu saldırıların arkasında İran ve Hizbullah’ın olduğu kesin. Saldırılar güvenlik birimleri sayesinde can kaybı olmadan atlatıldı. Bu vesile ile ben Türkiye Emniyet Teşkilatı’na bizi burada korumak için gösterdikleri çabadan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Biz bu sayede görevimizi rahatlıkla ve huzur içinde ifa etmeye devam edebiliyoruz.

 İsrail oldukça sık eleştirilen bir ülke. Konsolosluk olarak doğru bilgi aktarımı yönünde bir çalışmanız var mı?

Moshe Kamhi: Konsolosluk olarak sanal medya denilen alanda çalışmalar yaptık. Bugün Facebook sayfamızda 6 bin izleyicimiz var. Bizi güncel bazda takip edenlerin sayısı giderek artıyor. Biz eleştirilere açığız. Usulü ve adabı ile yapıldığında eleştiri her zaman geçerlidir. Basın mensupları bizim blog’umuzun sürekli takipçisiler. Blog’da yayınladığımız bilgiler bazen Türk basınında yer almakta.

 1990’lı yıllardan itibaren kültürel işbirliği alanında çok belirgin adımlar atılmıştı. Günümüzde siyasi konjonktüre rağmen kültürel girişimler var mı?

Moshe Kamhi: Önümüzdeki günlerde kültürel alanda işbirliğine örnek girişimler olacak; yakında iki önemli İsrailli yazar Türkiye’ye gelecek. Biri kitapları Türkiye’de çok sevilen Etgar Keret, diğeri de Yişay Sarid. Ayrıca İsrailli bir yönetmenin oyunu da burada sahnelenecek. İsrail’den uzmanları ve akademisyenleri getirip buradaki meslektaşları ile buluşturmakta bazen öncü oluyoruz.

Bu arada bir yıl içinde 6500 vize verildiğini, bunun 110 kişisinin İsrail’e göç edenler olduğunu söyleyebilirim. Bir de inanç turizmi kapsamında İsrail’e gidenler var ama onlar vizelerini konsolosluk vasıtası ile almadıkları, doğrudan içişleri bakanlığından aldıkları için biz bu konuda bilgi sahibi değiliz.

 Göreve yeni başladığınızda sizinle söyleşi yapmıştık. İki ülke arasındaki ilişkiler açısından o günkü durumla günümüzü karşılaştırır mısınız?

Moshe Kamhi: Ben göreve başladığımda ilişkiler zaten gergindi.  Maalesef birkaç ay sonra Mavi Marmara olayı da yaşandı. Sivil toplumlar arasındaki 1990’larda kurulmuş ilişkilerin,  o zamana kadar kazanılmış altyapı birikimlerinin siyasi gerginliğe rağmen ayakta kalmış olması, ilişkilerin devamı yönünde isteğin bulunması ve birçok kesimin bu krizin geride kalması gerektiğini dile getirmeleri memnuniyet vericidir. Demek ki, 1990’larda atılan adımlar çok sağlam adımlardı. Halkları yakınlaştırma, sivil toplumları işbirliğine yönlendirme çabaları boşa gitmedi. Biz bugün bu sağlam altyapı sayesinde işimize devam edebiliyoruz. Geriye baktığım zaman siyasi alandaki gerginliğe rağmen birçok alandaki faaliyetlerimize devam edebildiğimizi görüyorum. Türkiye ve İsrail bölgede çok önemli iki ülke… Biz siyasi ilişkilerin de bir gün düzeleceği umudunu taşıyoruz. Bu arada bizim görevimiz kurulu altyapıyı korumak ve geliştirmek olacaktır.

 Türkiye doğumlu bir İsrailli olmanız bu görevde bir avantaj oluşturdu mu?

Moshe Kamhi: Göreve başlamamdan üç yıl sonra bunun bir avantaj olduğunu söyleyebiliyorum. Tercüman kullanmadan muhataplarımla iletişim kurabilmem, ülke gerçeklerini anlayabilmem avantajdı. Özellikle bugünlerde İsraillilere Türkiye’nin gerçeklerini anlatabilmek bakımından, Türkiye’deki faaliyetlerimizi bilmeyen İsraillilere Türkiye’deki dostlarımızın azalmadığını, İsrail ile işbirliğinin devam etmesi gerektiğini düşünenlerin bulunduğunu anlatabilmek açısından, Türkiye’de doğmuş ve büyümüş olmamın çok yararı var.