ASİLVA İLK KEZ İSTANBUL’DA: Önce matematikçi sonra ressam

Yaklaşık 32 yıldan beri Fransa’da yaşayan İstanbul doğumlu Asilva, tuval üzerine karışık teknikle oluşturduğu yirmi eserini ilk kez, 5–20 Nisan tarihleri arasında Galeri Espas’ta sergiliyor. Aynı zamanda heykel ve gravür de yapan sanatçı, yurtdışında çok tanınan uluslararası bir isim…

TUNA SAYLAĞ
11 Nisan 2012 Çarşamba

Kariyerine klasik yağlıboya çalışmaları ile başlayan Asilva, zamanla geometrik altyapının hâkim olduğu renkli soyut kompozisyonlara yöneldi.  Genelde büyük boyutlarda çalışmayı tercih eden sanatçının on üç parçadan oluşan ‘İnsan Çevresiyle Uyumu’ adlı heykeli, 1993’te bir ilk olarak Floransa’nın Signoria Meydanı’nda Michelangelo’nun eserleriyle birlikte sergilendi.

Sizi kısaca tanıyalım…

İstanbul’da doğdum, Ermeni bir ailenin kızıyım. İlkokuldan sonra Notre Dame de Sion’a devam ettim. Ortaokuldan sonra ailem, iyi bir öğrenci olmama rağmen okumama izin vermedi. Birkaç sene sonra da bir evlilik durumu oldu ve ben müstakbel eşime eğitimime devam etmeme izin verirse kendisiyle evleneceğimi söyledim. O da kabul etti. Amacım Güzel Sanatlar Akademisi’ne gitmekti. İlk önce liseyi dışarıdan bitirdim. Lise sınavlarına hazırlanırken misafir öğrenci olarak akademiye gitmeye başladım. Sabri Berkel ve Nurullah Berk, o dönemdeki hocalarımdı. Arada bir çocuğum oldu. Daha sonra akademi sınavına girdim ve başardım. Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’ne devam ettim. Mezun olduktan sonra, 32 yıl önce Paris’e yerleştim. Burada Sorbonne Birinci Paris Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Bu arada eşim vefat etti. Uzun zamandan beri alt yapılar, matematik ve sanat konusu üzerine çalışıyordum. Temelinde ilk altın ölçü oranı bulunan Keops piramidi, ardından İtalyan Rönesans’ı üzerine çalışmalar yaptım. Bazı buluşlarım oldu. Louvre Müzesi bu buluşları alarak araştırmacıların faydalanmaları için arşivine koydu.

Ne gibi buluşlar bunlar?

Rembrandt’ın Betsabe tablosu, Seurat’nın Üç kadın tablosu ve Leonardo da Vinci üzerine altın oran ile ilgili matematik araştırmaları yaptım. Bu vesileyle de giderek tanındım. Rusya Malezya gibi dünyanın birçok yerine sergiler açmak üzere davet edildim. Özellikle Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da çok sergi açtım. 1995’te Şangay’da (Çin), Modern Sanatlar Müzesi’nin açılışına katıldım eserlerimle. Bir modern heykelim ilk kez Floransa’da, Michelangelo’nun eserleriyle birlikte sergilendi. Pek çok müze ve özel koleksiyonda işlerim bulunuyor. Çalışmalarıma mütevazı bir şekilde başkalarına bir şeyler vermek amacıyla devam ediyorum. Türkiye’de olduğum yıllarda da UNESCO ve A.İ.A.P’in (Association Internationale des Arts Plastiques) desteği ile Türk Ressamlar Birliğini kurdum. 1976 senesinde de Güzel Sanatlar Devlet Başarı Ödülü’nü kazandım.

Yeteneğiniz nasıl keşfedildi?

Annemin dediğine göre iki yaşımdan beri çiziyorum. İlkokulda arkadaşlarım hep bana yaptırırlardı resimlerini. Yani hayatımda resim hep vardı. Ama ailem bu yeteneğimi hiçbir zaman desteklemedi.

Tarzınızı nasıl oluşturdunuz?

Klasik çizerek başladım akademide. Bedri Bey’in atölyesinde de onun öğrettiği gibi çalıştım.  Daha sonra işin felsefi yönü üzerinde durmaya başladım. Çok yer değiştirmiş biri olarak hayat hep bir kitap sayfası gibi dönüyor benim için ve her seferinde yeni yaprak açılıyor önümde. Dolan ve değişen her sayfayı ben şekil olarak ve matematiksel hesaplarla resimlerimde göstermeye çalışıyorum. Yaptığım tabloların bakana huzur vermesini istiyorum çünkü meydana gelmelerine büyük katkısı olan bu felsefi ve matematiksel alt yapı, bir huzur ve armoni kaynağıdır. Fransa’da, bir sergime gelen bir gencin tablolarımı seyrettikten sonra intihar etmekten vazgeçtiğini söylemesi hiç unutamadığım bir anımdır. Birinin hayatını resimlerim sayesinde  kurtarmışsam, bundan büyük mutluluk olabilir mi…

Neler size resim yapma arzusu uyandırır?

Her şeyden ilham alırım. Doğduğum şehri, İstanbul’u, denizi, suyu çok severim. Paris’te de Seine kıyısında yaşıyorum. Başka ressamların eserlerinin bana çağrıştıklarından da yola çıkarım. Mesela Rönesans sanatçısı Paolo Uccello’nun üç tablosunda çizdiği atların dizginleri benim bazı tablolarıma esin kaynağı olmuştur.

Leonardo Da Vinci’nin doğum günü olan 15 Nisan ‘Dünya Sanat Günü’nde çocukları Galeri Espas’a davet ettim. Bir workshop gerçekleştireceğim. Onlara kâğıt üzerine resim yaptırıp çalışmalarını büyük bir tuvale yapıştıracağım. Ben de üzerine bir şeyler çizdikten sonra o tabloyu Kanserli Çocuklar Vakfı’na bağışlayacağım.

İstanbul’da sergi açmaya nasıl karar verdiniz?

İsviçre ve Türkiye’deki arkadaşlarım uzun zamandan beri bu konuda ısrar ediyorlardı. Sonunda kabul ettim. Bir yemekte Espas’ın sahibi Ahmet Başar da vardı. Kendisiyle konuştuk ve sergiyi onun mekânında açmaya karar verdik. Bu arada 3 Haziran’da Paris Salon des Arts Contemporains’de düzenlenecek olan Fransa-İsrail ortak sergisine davet edildim.

Türkiye için nasıl eserler seçtiniz?

Kolay taşınabilecek parçalar seçtim. Aslında başka şeyler getirmek istiyordum. Çok güzel ve değerli kâğıtlar üzerine çalışırım. Bunların çoğu Ortaçağ’dan kalma ya da elle yapılmıştır. Resimlerimi kendim kurduğum altı-yedi metrelik enstalasyonların üzerinde sergilerim.

Meslektaşlarınızdan kimleri beğenirsiniz?

Paolo Uccello, Leonardo da Vinci ve bütün matematikle çalışmış ustalar. Ayrıca Villon, Picasso, Mondrian, Michelangelo, Poussin, hocam Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabri Berkel ve Reşat Atalık aklıma ilk gelen isimlerden…

Resim dışında neler yapıyorsunuz?

Resim dışında sayılmaz ama resim yapma ile ilgili konferanslar veririm. İki saat süren beş seferlik bir konferans serim var. Beşinci konferansımın sonunda resim yapmasını bilmeyen, yeteneği olmayan bir kişi bile resim yapabilir. Yani on saatte ortaya bir sanatçı çıkarabilirim. Sekiz yaşından seksen yaşına kadar öğrencilerim var. Onlar da yaptıklarına şaşırıyorlar. Böyle bir sistem yarattım. Bunu bir kitap haline de getirmeyi düşünüyorum. Bunun dışında hasta çocuklarla uğraşıyorum. Maddi manevi yanlarında olmaya çalışıyorum.

Son söz…

Ben çok açık bir insanım. Milliyetçi değilim. Kendimi bir dünya insanı ve sanatçısı olarak görüyorum. Benim için bütün insanlar bir. Bir cumhurbaşkanı ile yan yana oturduktan sonra bir kapıcıyla da yemeğimi paylaşabilirim. Ayrıca tablolarımın fiyatları ulaşılmaz değildir. Bir kişi bir resmimi beğenmişse ona sahip olması için her türlü kolaylığı sağlarım. Benim için paradan çok tablomun onu seven birine gitmesidir.

Sergiyi pazar hariç her gün 11:00-19:00 saatleri arasında Galeri Espas’ta  izleyebilirsiniz.

Tel: 212 2277017