Spinoza Problemi ve Epikür

İrvin D.Yalom’un ‘Spinoza Problemi’ni okurken kâh yerinizden hoplayabilir, kâh döneminde Amsterdam Yahudileri tarafından ‘herem’ (aforoz) cezasına çarptırılarak dışlanan düşünürün kimi söylemlerini mantıklı bulabilirsiniz. Ben Spinoza’nın görüşlerine değil kitapta yer alan Epikür’e ait bir alıntıya değindim.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
15 Ağustos 2012 Çarşamba

Standford Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Irvin D.Yalom’un ‘Nietzsche Ağladığında’ adlı eserinden son derece etkilendiğimi anımsıyorum.

Yazarın, ‘Spinoza Problemi’ adlı yapıtı ise 2012 Mart ayında yayımlanmış. Doğrusu pek dikkatimi çekmedi. Ta ki onun gibi psikiyatri alanında ihtisasını yapmak isteyen ve geleceğin ümit vadeden genç yazar adayı bir dostum kendisi ile elektronik posta aracılığıyla bir söyleşi gerçekleştirdiğini tarafıma bildirene dek… Hem de Hakkari’den!..

Bu önemli ve prestijli söyleşiyi Şalom-Dergi’nin Eylül sayısında okuyabilecek ve övgüye değer bu girişimi gerçekleştirmiş olan genç dostumuzun kimliğini öğrenmiş olabileceksiniz.

 Rastlantı bu ya, aynı hafta gazetede Riva ŞalhonBaşlangıç seviyesinde Spinoza’ başlıklı yazısında henüz bitiremediği söz konusu kitaba değinmiş, iki hafta sonra da ‘Felsefe Sohbeti’nde aynı konuyu irdelemeyi sürdürmüştü.

İrvin D.Yalom’un kitabı iki köşe yazısının çok ötesinde sayfalar dolusu tartışılabilecek, yorumda bulunulabilecek bir eser. Hatta ‘Spinoza Problemi’ni okurken kâh yerinizden hoplayabilir, kızgınlık ve öfke dolu duygulara kapılabilir, kâh 17. yüzyılda, Amsterdam Yahudileri tarafından ‘herem’ (aforoz) cezasına çarptırılarak dışlanan düşünürün kimi söylediklerini mantıklı bulabilirsiniz.

Kitabı ancak yarıladım, her okuduğum bölümden sonra tefekküre dalıyorum. Geçtiğimiz hafta Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas’ın ‘Açık büfe Yahudiliği’ başlığı altında kaleme aldığı ‘çoğulcu bir dinsel anlayış’ sürecinin başlangıç noktasına Spinoza’yı yerleştirebiliriz diye de düşünüyorum. Tabi bu benim kişisel görüşüm.

Ben Spinoza’nın sadece dönemi için değil günümüzde bile aykırı görülebilecek, kitabı önerdiğim kimi dostlarım tarafından ‘rahatsız edici’ diye nitelendirilen felsefesine değinmeyeceğim.

Kitaptan Spinoza’ya değil Epikür’e ait görüşleri içeren bir alıntı yapmak istiyorum. Sorun gerçek mutluluğa nasıl ulaşılacağı?

Platon, ruh dengesinin sağlanması, Aristo akıl yürütme yöntemi ile mutluluğun mümkün olabileceğini savunuyor. Epikür ise mutluluğa kaygı ve endişelerin ortadan kaldırılması aracılığıyla ulaşılabileceğini ileri sürüyor:

Zenginlik ve şöhret gibi saçma amaçlarla hayatınızı karmaşıklaştırmayın: bunlar mutluluğun düşmanıdır. Örneğin şöhret diğerlerinin fikirlerinden ibarettir ve hayatınızı diğerlerinin istediği gibi yaşamamızı gerektirir. (…) Ya zenginlik? Tuzak bu. Daha fazla şey elde ettikçe daha fazlaya ihtiyaç duyarız ve isteğimiz karşılanmadığında üzüntümüz daha derin olur.

İyi hayat kaygıdan kurtulmakta yatar” diyen Epikür’ün bu düşüncelerini MÖ dördüncü yüzyılda ileri sürdüğü dikkate alınırsa bilimde, teknolojide çok büyük adımların atıldığı dünyamızda felsefi ve sosyal konularda fazla yol alınmadığı ortaya çıkmaktadır.

İktidar egosu ile dökülen kanlar, girişilen katliamlar bir yana kendi küçük dünyamızı sorgularsak kaçımız, “diğerlerinden bana ne, ne derlerse desinler, ben bildiğim gibi yaşar, istediğim gibi giyinir, mutlu günlerimi istediğim şekilde kutlarım” diyebilmekte? Tam aksine, çoğumuz, tüketim toplumunun içine sürüklediği dayatmalara, istesek de istemesek de uymak zorunda bırakıldığımızın bilincinde bile değiliz.

Can sıkıntısının ilacını kitap okumak veya kültürel bir etkinliğe katılmakta değil, alışveriş yapmakta, AVM’lerde gezinmekte bulmuyor muyuz? Saygınlık ve itibarın otomobilimizin, ayakkabı, saat veya mobil telefonumuzun markası ile kazanılır olduğunu bilinçaltında olsa dahi düşünmüyor muyuz?

Cemaat ile uyumlu hareket etmek, gönüllü çalışmalarda bulunmak, yardımseverlik erdemini geliştirmek tabi ki önemli.

Dünyayı değiştiremeyeceğimizin artık bilincindeyim.  Ancak yarı kürenin yüzde sekseni yoksulluk sınırının altında yaşarken daha fazlasını yapmak mümkün değil mi?..

Her halükarda  ‘Nazi Subayının Paradoksu-Spinoza Problemi’ kitabını okumanızı salık veririm.