Şalom’dan Fransız Sarayı’na

Güneşli bir gün olduğunu anımsıyorum da, hangi yıl olduğunu hatırlamıyorum. Ama aradan epey zaman geçtiği kesin. Elif Şafak’la Şalom’da bir söyleşi yapmak için randevulaşmıştık. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi o dönemde.

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
15 Ağustos 2012 Çarşamba

Güneşli bir gün olduğunu anımsıyorum da, hangi yıl olduğunu hatırlamıyorum. Ama aradan epey zaman geçtiği kesin. Elif Şafak’la Şalom’da bir söyleşi yapmak için randevulaşmıştık. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi o dönemde.

Odadan içeri dal gibi incecik bir kadın girdi. Tanışma faslının ardından çaylarımızı alıp sohbete başladık. Bunca yıl geçmesine rağmen çay bardağını nasıl tuttuğu hala gözümün önündedir. Alelade bir cama değil de her an kırılacak bir kristal bardağa dokunuyordu sanki. Dimdik duruşunda doğal bir asalet vardı. İkinci veya üçüncü kitabı henüz yayınlanmıştı. Sessiz ve çekingendi Elif Şafak. Sessiz bir insanla söyleşmek pek o kadar kolay değildir. Benim de çok konuşkan olmadığımı varsayarsak… Nedense, bir noktadan sonra buzlar çözüldü. O incecik kadın, görüntüsünden beklenmeyecek kadar derin ve güçlü konuları irdeliyordu kitaplarında. Doğu felsefesi, Mevlana ve kadının statüsü araştırdığı ilgi odağı olan başlıklardan bazılarıydı. Edebiyat dünyasında kendi tanıtımını tek başına yapmaya çalıştığı günlerdi.

***

Elif Şafak bir dönem yaz aylarında Büyükada’ya gelmeye başladı. Oral Çalışlar’ın geleneksel hale getirdiği ‘Adalı Gazeteciler/Yazarlar’ yemeğinde bir-iki kez ayaküstü görüştük. Sonra izini kaybettim. Hala Ada’ya geliyor mu, bilemiyorum.

***

Yıllar geçti… Romanlar birbirini takip etti. Kitapları Türkçe’nin yanı sıra birçok dile çevrildi. Artık ünlü bir yazardı. Kitaplarının çoğunu okudum. ‘Aşk’ romanı ile büyülendim. Bundan iyisini yazmak olanaksız gibi gelmişti. Ancak bu yazın en iyi öyküleri arasında yer alan Elif Şafak’ın ‘Firarperest’ ve HaberTürk’teki deneme yazılardan bir araya getirilen ‘Şemspare’yi okumanızı öneririm.

***

Temmuz ayında Fransız Sarayı’nda düzenlenen törene ne yazık ki katılamadım. O akşam Elif Şafak ‘Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı’ ile onurlandırıldı. Davetiye basın kontenjanından mı geldi yoksa başka listeden mi anlayamadım. Nedeni her ne ise, sonuçta bir incelikti.

***

Artık saati saatine takip edilen meteoroloji gerçekten haklı çıktı. Geçtiğimiz pazar günü boğucu sıcakların ardından gelen kuvvetli yağmur kısa sürdüyse de ortalığı rahatlattı. Şehre dönecek olan misafirlerimiz ‘AccuWeather’a göre ayarlanıp ıslanmadan deniz otobüsüne bindiler. Teknoloji gerçekten bir harika. Gene de gecenin sessizliğinde asma ağacının yapraklarına düşen yağmur damlalarının dinlemek çok güzel; hem de hava raporuna bakmadan.