Hoşçakal anneciğim

Sevgili güzel torunum Guy. Bu mektubu sana uzun bir aralıktan sonra yazıyorum. Bu dönem hayatımın en acıtıcı süreçlerinden birini yaşıyorum

Sara YANAROCAK Kavram
8 Ağustos 2012 Çarşamba

Anne; ‘Kocaman Oldum’ bak...!

Acılarım büyüdü, dertlerim büyüdü...

Hedeflerim, çıkmazlarım büyüdü...

Hiç de güzel değilmiş büyümek...!

Kimler kırdı kalbimi, kimler üzdü...

Başa dönebilsem keşke…

Sana emeklesem sadece...

Şimdi yaşanmışlıklarımı,

Kalp kırıklıklarımı, aldatmalarımı,

Ağlamalarımı al,

Ve yeniden büyüt beni anne...

Ne olursun...

Sevgili güzel torunum Guy. Bu mektubu sana uzun bir aralıktan sonra yazıyorum. Bu dönem hayatımın en acıtıcı süreçlerinden birini yaşıyorum. Sevgili annemi kaybettim oğlum. Ben artık annemin küçük kızı değil, oğullarımın annesi ve torunlarımın büyük annesiyim.

Sevgili Guy David; bu yazımda annemle vedalaşmak istiyorum. Size sarılacağım günleri ise iple çekiyorum.

Canım anneciğim,

Seni kaybettim, ama senin ruhunun huzur içinde olduğundan hiç kuşkum yok. Sen şimdi babam ve kaybettiğin ortanca kızın Sarika ile berabersin.

Elli sekiz yıl boyunca adını ağzından bir gün bile düşürmediğin üç yaşındaki kızın ilk Sarika ve büyük aşkın olan babamla birlikte bizi sevgi ile izlediğinizi duyumsayabiliyorum. Nedir ki anneciğim ben sensiz bir hayatı yaşamanın acemiliğini çekiyorum. Artık sabahları telefonda sesini duyacağım, birlikte kahve içeceğim mamikam yok. Markete gidip sana sevdiğim kolonyayı ve bitter çikolatanı almayacağım artık. İlk çıkan marullardan sana getiremeyeceğim. Seninle birlikte şarkılar söyleyemeyeceğim; “Que Sera Sera ,Sarika Sera Sera” diyen incecik sesini duyamayacağım. Çocukluk anılarını, gençlik öykülerini, babamla olan aşkınızı, kaybettiğin yavrunun anılarını bana kim anlatacak?

Sevgili anam benim, son altı ayında neredeyse hep uyuyordun. Seni derinlerden yukarılara çekmeye çalışırken, dudaklarından tanıdık bir gülümseme geçiyordu ama o kadar işte... Yine de yanımızdaydın, yanağını öpüp elini tutabiliyordum. Anneciğim, tek tesellim hiç acı çekmemiş olman. Şimdi ışıkların içinde, ruhun yorgun ve yıpranmış bedeninden vareste, alabildiğine özgür... Ne güzel... Senin adına çok memnunum... Ama ben içimde bıraktığın boşluğu asla dolduramayacağım. Çünkü insanın gönlü, annesinin tahtına, başka hiç kimseyi oturtamaz. Anneciğim, bizden ayrıldığın gün torunların yanındaydı. Birbirlerine sarılıp, senin için ağlaştılar. Sevgili İdikaları için gözyaşlarına boğuldular.

Aferin sana, ne denli  iyi bir anneanne imişsin ki, ta yurtdışından uçarak geldiler. Bu günün yetişkin babaları, senin için çocuklar gibi boyunları bükük kaldılar. Sen onların içinde o eski ve güzel günlerdeki gibi capcanlı kalacaksın.

Anneciğim, ömrüm oldukça hep seni kaybetmekten korkardım. Gel gör ki, şimdi seni kaybettim, inanmak istemiyorum. Sesin kulağımda. “Annemi tek bir gün bile unutmadım, her an aklıma geliyor,” derdin. Haklıymışsın anneciğim, sensizliğe alışacağım ama içimde hep seni yaşatacağım. Şimdi günlerim biteviye boş akıyor. Amaçsız, umarsız. Okulumu bitirmiş, diplomamı almış gibiyim. Anne, artık evlatlık mektebinden mezun oldum. Bana hep on numara verirdin. Ben seni hep sevdim, hiç üzmedim anneciğim. İçim çok rahat. Bu konuda çok huzurluyum. Ama istemeden de olsa seni üzüp kalbini kırdıysam lütfen beni affet. Bu dünyada üzmek istediğim son insanlar sen ve babamdınız.

 Anneciğim, seni daha fazla rahatsız etmek istemiyorum. Bil ki öğrettiğin lezzetler sofralarımda, söylediğin şarkılar kulaklarımda, verdiğin öğütler beynimde, karşılıksız çağlayanlar dolusu fedakârlığın ve sevgin her zaman yüreğimin içinde olacak.

 Yolun aydınlık olsun mamika, hoşçakal anneciğim.

Senin küçük kızın Sarika,

2 Ağustos 2012, İstanbul