Portekiz’in durumu sürpriz mi?

Alber NASİ Köşe Yazısı
21 Mart 2012 Çarşamba

Fransa’nın Toulouse şehrinde Yahudi okulu önünde gerçekleşen, üç öğrenci ve bir öğretmenin ölümüyle sonuçlanan saldırı, haftanın en önemli olayı olma özelliğini taşıyor. Saldırı, hafta içerisinde yine Fransa’da askerlere yönelik gerçekleştirilen ve üç askerin ölümüyle sonuçlanan saldırıyla benzerlik gösteriyor. Saldırı gerçekten antisemit midir? Yoksa başka siyasi sebepleri var mıdır? Zaman gösterecek. Ne olursa olsun, kim yaparsa yapsın, çocuklara karşı girişilen bu tip saldırının eylemi gerçekleştirenlere bir sempati kazandırmayacağı ortadadır.

Avrupa Yunanistan’ın tahvil takas operasyonunu kazasız belasız bitirirken yeni krizlerin de kapıda olduğu müjdelendi(!). Sıradaki ülkenin Portekiz olması bekleniyor. Diğer yandan Kriz Kâhini Nouriel Roubini Yunanistan’ın AB’den ayrılacağını ön gördü. Siyasal yorumcular buna pek ihtimal vermese de olasılıklar arasında.

Portekiz ise Yunanistan’dan daha kötü durumda aslına bakılırsa. Portekiz’de gezdiğiniz zaman Lizbon’un en işlek olduğu rivayet olunan caddeleri bile bir İstanbullu için bomboş sayılır. Süper manzaralı, beş yıldızlı otel Büyükada’daki Splendid otele benzer. Trafik diye bir şey söz konusu bile değildir. Yoğun(!) trafikte havaalanı 20 dakika mesafededir.

Evler eski ve hatırı sayılır kısmı boş ve ev sahipleri başka ülkelerde çalışıyor. Genç nüfus oranı oldukça düşük. Gençlerin önemli kısmı ya Brezilya’da ya da Avrupa’da çalışıyor.  Şarap şişesi mantarı dışında pek bir şey ürettikleri de yok. Şaraplar ucuzladıkça imalatçılar mantar kullanmaktan kaçınıyorlar ama herhalde en önemli gelir kaynaklarından biri bu olsa gerek ki resmen mantarın ürediği ağaçlar devlet koruması altında.

Ülke genel hatlarıyla Avrupa’yı andırıyor ancak söylemeseler ülkenin karşı kıyısı Afrika’dan pek de farklı değil. İnsanlar yanık tenli beyaz, oradan belki anlaşılır.  Üretemeyen daha doğrusu üretim yetisi tamamen elinden alınmış sürekli yaşlanan ve nüfusu azalan bir ülkenin Avrupa’nın başına dert açması çok mu anormal veya öngörülmezdir?

Bu arada Almanya’nın finans merkezi Frankfurt’ta düzenlenen operasyonlarda 450 milyon euroluk usulsüz vergi kaçağı ve kara para aklama olayı ortaya çıkarıldı. Son senelerde kayıt dışılıkla etkili ve yoğun bir şekilde savaşan Avrupa gelişen teknoloji sayesinde başarılı oldu. Vatandaşların en ufak harcamasının bile membağını didikleyen Avrupa vergi kaçağını önemli ölçüde azalttı. Avrupalı kayıt dışı paraya elini süremez oldu. Yukarıda bahsi geçen operasyonların her geçen gün daha da artarak yapılması ve çok daha küçük ölçekteki şirketlerin bile didiklenmesi muhtemeldir.

Vergi artışı muhakkak olacaktır. Ancak aynı hızda da sermaye hatta finans oyuncularının da Avrupa’dan hızla Uzakdoğu’ya kaçması muhtemeldir. Monaco ve İsviçre’nin yerini on sene geçmeden Hong Kong ve Singapur alır.

Çin, Hong Kong’un özel statüsünü bozmadan koruyarak gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak son derece akılcı bir politika izledi. Hong Kong’u Çin’den ayrı tutarak ve aynı zamanda Hong Kong’a yatırım yaparak Çin’in hem imalat hem ticaret hem de finans merkezi olmasını sağladı.

Bakalım Avrupa ve ABD bir sonraki hamlede ne yapacak?