‘Vakıf’ yolunda son adımlar

Rafael ALGRANATİ Köşe Yazısı
29 Şubat 2012 Çarşamba

 23 Şubat Perşembe akşamı İzmir Musevi Cemaati Yönetim Kurulu, cemaat mensuplarını ‘vakıf’ gelişmelerinden haberdar etmek için bir bilgilendirme toplantısı düzenledi.

Geçmişten başlayarak bugüne kadar olan gelişmeleri özetleyen Başkan Jak Kaya, önümüzdeki günlerde cemaati bekleyen çalışmalar ve öngördükleri yol planı hakkında bilgi vererek toplantıya katılanların görüşlerini aldı.

Kaya’nın yaptığı açıklamalara göre, İzmir Musevi Cemaati’nin on üçü sinagog olmak üzere yirmiyi aşkın taşınmazı var. Bu taşınmazların birçoğu acil bakıma muhtaç. Geçmişte tüzel kişilikleri ve tapuları olmaması nedeni ile restorasyonları için resmi müracaatta dahi bulunulamayan taşınmazların bazılarında hukuki sorunlar oluşmuş. Bunlardan ikisi, bilinen gerçeklere, sunulan belgelere ve şahitlerin ifadelerine rağmen cemaatin aleyhine sonuçlanmış. Mahkeme kararları Temyiz ve Danıştay nezdinde de onaylanınca, Türkiye’de hukuk yolları tükendiğinden 500 yıllık Türkiye Yahudileri tarihinde ilk defa davalar AİHM’ne intikal ettirilmiş.

Cemaatin tüzel kişiliği olmaması nedeni ile yıllardır çekilen bu ve benzeri sıkıntılar, vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç ile paylaşılmış. İyi niyetle hukuksal çözüm yolları aranmış. Ümitler tekrar kesilmek üzere iken gelen bir öneri doğrultusunda İzmir Musevi Cemaati vakıf olma isteğini bu kez resmi bir dilekçe ile 20 Kasım 2011’de Vakıflar Genel Müdürlüğüne sunmuş.

Ve 13 Aralık 2011…

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ‘İzmir Musevi Cemaati Vakfı’nı vakıflar kütüğüne tescil etmesi ile yüz yıldır süren sıkıntılara koyulan son nokta!

***

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün İzmir Musevi Cemaati Vakfı’nı tescil etmesi ve bu kararı tebliğ etmesi ile İzmir’de yepyeni bir sürece girilmiş oldu.

Yönetmelikle belirlenen süreler içinde tamamlanması gereken hukuki süreçler için cemaat yönetimi yoğun bir çalışma içine girdi.

Vakıf Yönetim Kurulu seçimleri 18 Mart 2012 tarihinde yapılacak.

Seçimler için üç kişilik bir seçim kurulu oluşturuldu. Hazırlanan ‘seçmen listeleri’ 16 Şubat 2012 tarihinde cemaat ofisinde askıya koyuldu. 2 Mart 2012 tarihine kadar askıda tutulacak. Bu süre içinde kaydı olmayanların seçim kurulu tarafından seçmen listesine kaydedilmeleri sağlanacak.

Eldeki kısıtlı bilgilerle kısa zamanda oluşturulan seçmen listesinde 1320 seçmen kayıtlı görülüyor. Bu sayıya listede yer verilmesi unutulanlar ile on sekiz yaşını doldurmayan gençler eklendiğinde İzmir Musevi Cemaati nüfusunun 1500-1600 civarında olduğu görülüyor.

***

Bu aşamada yönetimin aldığı önemli yapısal kararlardan biri, cemaat ile vakıf yönetimlerinin tek çatı altında birleştirilmesi oldu.

Toplantıya katılanların takdirle karşıladığı bir diğer önemli karar da, Cemaat Yönetim Kurulu üyelerinin büyük bir özveride bulunarak, seçimlerden sonra cemaati bekleyen hukuki süreçlerin ve taşınmazların tescil işlemlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için vakıf yönetiminin ilk dönemine adaylıkları koyma kararları oldu.

Buna rağmen vakıf yönetim kurulu üye adaylığı herkese açık. Yedi asil ve üç yedek üyeden oluşacak vakıf yönetimine seçilmek isteyen on sekiz yaşını doldurmuş ve seçmen kütüğünde kayıtlı her seçmen, 9 Mart 2012 tarihine kadar seçim kuruluna müracaat ederek adaylığını koyabilecek. Böylece son üç dönemdir uygulanan seçme ve seçilme haklarının kısıtlandığı anti-demokratik seçim sistemine de son verilmiş oldu.

***

İzmir Yahudi Cemaati, bazıları UNESCO tarafından da koruma altına alınmış olan 500 yıllık çok değerli tarihi değerlere sahip.

Vakfın hukuki süreçlerinin ve taşınmazlarının tescil işlemlerinin tamamlanmasından sonra, hükümetin ve yerel yönetimin de destekleri ile gerekli restorasyon ve çevre düzenlemelerinin yapılması halinde, müzeleri, sergi salonları ve tarihi sinagogları ile İzmir Kemeraltı bölgesinde Prag’da olduğu gibi dünya turizminin yoğun ilgisini çekebilecek bir ‘Yahudi Tarihi ve Kültür Mirası Projesi’ni hayata geçirmek artık hayal olmaktan çıkmalı.

İzmir Yahudi Cemaati’ne tanınan ‘vakıf’ statüsünün, Lozan Antlaşması veya Avrupa Birliği uyum yasaları nedeni ile azınlıklara tanınması gereken haklar gibi gecikmiş bir formal uygulamanın dışına taşarak; İzmir’e, Ege Bölgesi’ne ve ülkemize artı değerler sağlaması gerektiğini düşünüyorum.