45’lik

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
2 Kasım 2011 Çarşamba

Adı, 45’lik olan bir mekâna gittim.

İnsanın yaş almasının ne kadar büyük bir değer olduğunu bir kere daha fark ettim orada.

Bir yer düşünün her yeri taş…

Tavanı, duvarları, zemini…

Eski ve bir o kadar da yeni bir yer…

Duvarlarında Bilgen Bengü’den Esin Engin’e, Rana-Selçuk Alagöz kardeşlerden Erkin Koray’a, Tanju Okan’dan Füsun Önal’a kadar 60’lara, 70’lere damgasını vurmuş sanatçıların 33’lük plaklarının zarfları asılmış. Selvi Boylum Al Yazmalım’ın, Hababam Sınıfı’nın, Tapılacak Kadın filmlerinin afişleri çerçevelenmiş asılı…

Küçük; ama sıcak bir ortam… Haftanın zorluğunu, düşüncesini, yorgunluğunu, biraz olsun dağıtmaz için biçilmiş kaftan bir yer… Üstelik zamanda yolculuk yapar gibi, çocukluğunuza gidiyorsunuz.

Tuhaf bir biçimde bütün şarkılara eşlik ederken buluyorsunuz kendinizi. Meğer hafızam ne kadar da güçlüymüş, diyorsunuz. Çocukluktan bu yana aklınızın bir köşesine sinmiş, hafızanızın tamamen unuttuğunu zannettiğiniz o sözler, fıkra ya da eski bir oyun tekerlemesi gibi saklandığı yerden çıkıveriyor.

Bana da böyle oldu.

Evimizin en keyifli saatleri olan uzun öğleden sonralarında, annemin kitap okuduğu saatleri fırsat bilip ortadan kaybolup önce onun makyaj malzemeleriyle süslenir sonra da gece elbiselerinden birini giyer, aynanın karşısına geçip söylediğim tüm şarkıları bu mekânda söylerken buldum kendimi hem de avaz avaz...

İnsanın hayatındaki en büyük hazinesi çocukluğudur. Etrafınızdaki mutsuz, kendiyle bir türlü barışamamış, başkalarının mutluluklarıyla mutlu olamayan hatta onların neredeyse iyiliğini istemeyen insanlara şöyle bir bakın, çocuklulukları zor geçmiştir. Mutlu çocukluk, zengin bir hayal gücü, keyifli bir gelecek ve mutlu bir yaşamın temelidir çünkü.

Ve şehrin bu tür mekânları, bizi bu zamanın dışına çıkarıp takvim üzerinde farklı zaman dilimlerinin içine taşıdıkça o günleri yeniden yaşarız.

Yenilikler çok güzel elbette; ama eskinin gizem ve cazibesine kim karşı koyabilir ki...

45’lik, Galatasaray Lisesi’nin sokağında Alman Kültür’ün hemen yanındaki binanın alt katında...

Kapısının önü, mekânın güvenliğinden sorumlu kişilere yalvaran farklı yaş gruplarından, mutlu çocuklarla dolu...

Mekânın sahibi Rasim Bey de bu mutlu çocuklardan biri. Yıllarını misafirlerini rahat ağırlayabileceği mekânlar yaratmakla zenginleştirmiş biri...

Binanın en üst katındaki Zoe de onun... Önce orada canlı müzik dinleyip, muhteşem mezeler, ara sıcaklar ve özenle hazırlanmış nefis yemeklerden yiyip sonrasında da aşağıdaki “45’lik”te geçmişe keyifli bir yolculuk yapabilirisiniz. Üstelik Rasim Bey,  aynı özenli menüler ve aynı kalitede bir misafirperverlikle bir bina gerideki Litera’da ve İstiklal Caddesi’ndeki Ponte’de de sizi ağırlayabilir.

Bazı insanlar sadece mekân açmazlar, o mekâna kendilerinden bir şeyler de katarlar.

45’lik de böyle bir yer.

Çocukluğunuza dönmek istiyorsanız, şiddetle tavsiye ederim.