Bu hafta Peraşa: YOM KİPUR

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
5 Ekim 2011 Çarşamba

Onsekiz yaşında genç bir adam Philadelphia’dan Harrisburg’a giden bir trende yolculuk yapmaktadır. Genç adamın uzun bir sakalı, geniş kenarlı siyah bir şapkası ve uzun siyah bir pardesüsü vardır. Çantalarını kompartımana yerleştirdikten sonra son derece zengin görünüşlü bir adamın yanına oturur ve yolculuk başlar. Yolculuğun ilk yirmi dakikasında çok gergin bir ortam vardır. Zengin adam kızgın gözlerle genci süzmekte ve her an birşeyler  söyleyecek gibi durmaktadır. Nihayet adam patlar.

“Ortaçağ fikri ile yaşayan sizin gibi Yahudilerden nefret ediyorum. Hani ben de bir Yahudiyim ama bak bana. Yidiş dilini çok iyi bilirim. Ben sakalımı senin gibi uzatıyor muyum? Senin gibi uzun bir pardesü giyip bu garip şapkayı takıyor muyum? Hayır anlamıyorum. Neden böyle giyinmek zorundasın. Artık uyanıp içinde yaşadığın çağa uyum sağlama zamanı gelmedi mi?

Genç gözünü kırpmadan bu hakaretleri dinler sonra da mükemmel bir İngilizce ile afedersiniz Yahudi mi dediniz, der. “Ben Yahudi değil bir Hıristiyan tarikatı olan Amish’lere mensubum. Akrabalarımı ziyaret etmekten dönüyorum. Eğer kıyafetim sizi rahatsız etti ise özür dilerim ama kültür mirasımızı ve geleneklerimizi hep devam ettiririz. Yine de sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.”

İş adamının rengi kırmızıdan yeşile döner. Genç adama son derece yumuşak bir tonla “Çok özür dilerim genç adam” diye başlar konuşmaya. “Söylediklerimi kastetmemiştim. Aslına bakarsanız kültür mirasınızı devam ettirmeniz çok asil bir davranış. Bu cesaret ve adanmışlığın bir göstergesi. Lütfen beni bağışlayın çok duyarsız davrandım.”

Bunun üzerine genç adam gülümser ve kusursuz bir Yidiş ile “Yahudi olmayan için mükemmel, Yahudi için utanç kaynağı öyle mi” der.

Yukarıdaki öyküyü ‘haftanın peraşası’ gurubunun eski bir çalışmasında buldum. Bununla ilgili bir konuşmayı da 5770 yılının Kipur gününde Şişli Sinagogu’nda yapmıştım.

Bizler yani Yahudiler kendi öz kültürümüzü bilmek, öğrenmek ve uygulamak yerine kurallarımız hakkında her zaman mantıklı gerekçeler ararız. Bunu bulamadığımız zaman da onlardan uzaklaşırız. Halbuki ister anlaşılması kolay ister zor olsun bu mitsvalar bizim yaşamımızın bir parçasıdır. Onları hor görerek, belli günler dışında sinagoga uğramayarak kısacası kendimizi kendimizden uzaklaştırarak sadece kendimize kötülük yaptığımızın farkında mıyız acaba? Kendi kurallarımız hakkında konuşurken “mangalda kül bırakmayan” sinagoga gitmeyi, dua etmeyi, mitsvalara uymayı  kabul etmek istemeyen bizler, Hinduizm, Budizm gibi yabancı felsefeleri öğrenmekte bir sakınca görmeyiz. Hâlbuki yapılması gereken herşeyden evvel kendi öz kültürümüzü, Tora ve mitsvaları öğrenmek ve onları kendimizin devamı olan çocuklarımıza öğretmektir.

Rabi Dr. Avraam Twerski on emir’in “Ben sizi Mısır’dan esaretten çıkaran Tanrı’yım” diye başladığını, başka kültürlerin ardınca gitmeyin emrinin de yine “Ben sizin Tanrı’nızım” diye noktalandığını söyler. Bu durum aslında görüldüğü kadar enigmatik yani esrarengiz değildir.

Bir Yahudi, kendini bilmek, yaşamak ve gelecek nesillerin de Yahudi gibi yaşamasını istiyorsa bunu önce kendisi uygulamak zorundadır... Bir Yahudi gibi çalışmalı, yemeli, içmeli, dua etmeli, sosyal yaşamını buna göre düzenlemelidir. Bu davranışlar onun ruhani seviyesini yükseltecek, yabancı kültürlerden uzak durdukça Tanrı’ya daha fazla yaklaşacaktır. Tanrı’nın Tora’yı verdiği, Tanrı ve Tora uğruna binlerce şehit veren bizler Yahudi olmanın büyük  sorumluluğunu  omuzlarımızda taşıyoruz. Bu sorumluluk insanca yaşamak ve gerçek anlamda insanlığa yön vermektir. 

Birşeyler yapmak için geç mi kaldık dersiniz? Hayır. Kesinlikle hayır. Hiç bir şey için geç değildir. Şimdi Kipur gününün eşiğindeyiz. Tanrısal yargının karşısında durduğumuz bu büyük günde hepimiz Tanrı’ya daha yakın, daha istekli ve kararlı durmaktayız. Gelin kalbimizde bir karar verelim. Yaşamımızda daha fazla Yahudiliğe, Tora ve mitsvalara yer verelim. Sinagoglara daha fazla gelelim. Rabilerden daha çok öğrenmeye gayret edelim. Gelin dua edelim ve şöyle diyelim:

Kainatın efendisi bize yaşam için onay ver.

Her zaman var olan ve olacak olan kralımız yargının kapılarını kapattığın  saatte bizi toplumun dürüst ve iyileri arasına yaz.

Dua ve yakarışlarında  yanlışlarını itiraf edenleri sevinçle doyur ve teselli et.

Samimiyetle  yeni bir başlangıç yapmak isteyenlere doğru yolunu göster.

Günahlarımızı bizlerden çok uzaklara denizlere sür.

Yanlışlarından vaz geçenleri merhametinle bağışla.

Bizleri tüm sevdiklerimizle yaşam kitabına yaz, mühürle.

Geleceği Sen’in yolunda kurabilmemiz için bizlere güç ver.

Dualarımızı her zaman kabul et. Bizleri kendi önünden boş çevirme, amen veamen...

KTİVA UGMAR HATİMA TOVA.