Bu hafta ağımıza takılanlar

“Can Bonomo’nun orijininin İtalya olduğunu yazan yabancı kaynaklı Eurovision siteleri, Bonomo’nun Yahudi olduğunu da vurguladı.” Burda diyorlar ki, biz demedik, ‘gâvurlar’ diyor! Devamı daha güzel: “Bonomo’nun Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerine yardımcı olabileceği savunulurken genç sanatçının Türk müziğinin yeni ismi olduğu da belirtildi. "Zaten şo paranoyak ve komplocu , het kötülükte Yahudi parmağı arayan kafa nasılsa ondan olasımız var.  NAZAN ÖZCAN

İzak BARON Diğer
18 Ocak 2012 Çarşamba

BONOMO ÜZERİNE

İSRAİL’LE İLİŞKİLERİMİZİ DÜZELTMEK ADINA SEÇİLDİĞİ BİLE YAZILIYOR, HAYRET!

Diğer sitelere de kabaca bir göz gezdirdim. Anlaşılmaz bir dille ve karmaşık bir dille haber yazmaları beni “şaşkın” bakışlara sürüklüyor tabii, ama Musevi kelimesini koskoca haberde hiç bir yere de oturtamıyorum, ne manası var böyle bir detayın bizler için?

Ayrıyetten başka bir konu da şu, popülerliğini çoktan kaybetmiş bir müzik yarışmasına giden genç bir sanatçının arkasından bu şekilde mi yorum yapılmalı? İsrail’le ilişkilerimizi düzeltmek adına seçildiği bile yazılıyor, hayret! Ama Can Bonomo farkında olmadan bir cevap bile vermiş bu haberi yapanlara:

Bir meczup hali yaman

İçmemiş kalmış harman

Deliye dönmüş ondan

Dönme ey meczup uyan

http://www.medyatonik.com/sasirtan-saskinlik/

BU ARADA HABERTÜRK’TE CAN BONOMO’YA “YAHUDİ MİSİN?” DİYE SORAN ECE ÜNER’E DE NE DİYECEĞİMİ BİLEMİYORUM

Can Bonomo’nun kim olduğunu birçokları gibi ben de bilmiyordum. Her Allahın günü felaket haberleriyle cebelleşmekten ve medyanın çeriyle çöpüyle uğraşmaktan güzel şeylerin peşinde koşmaya vakit kalmıyor ki! Bir sürü güzel/ilginç şeyi ıskalıyoruz.

Neyse, madem bilmiyorum öğreneyim bari deyip, yani normal bir insanın yapacağı şekilde, gittim Youtube’a, Bonomo’nun şarkılarını dinledim, müziğiyle tanıştım. Gayet de hoşuma gitti. Döndüm twitter’a, fikrimi yazdım.

Ama tıpkı benim gibi Bonomo’yu tanımayan bazı gazeteci ve sanatçı arkadaşlarımız bu “normal” yoldan gitmediler. Hiç tanımadıkları bu müzisyen hakkında (muhtemelen, “ben tanımıyorsam kötüdür zaten” mantı(ksızlı)ğından yola çıkarak) alaycı, kötüleyen tweetler attılar. Ama sonra baktılar ki Bonomo’ya sempati büyüyor… çark ettiler. Dünden beri de, Bonomo’yu övme yarışındalar.

Dalga geçen tweetlerini imha eder etmez, köşelerine koşup Bonomo’yu övgülere boğan fırıldak gazeteci arkadaşlara ne diyeyim bilemiyorum.

Gazeteci dediğin, sanatçı dediğin havayı koklayıp genel gidişata göre pozisyon almaz. Kendi görüşünü en baştan oluşturur ve sonra bunun arkasında durur.

Ama bizde nerede o günler? Sanatçısı, gazetecisi bile böyle sığsa gerisini siz düşünün artık.

Bu arada Habertürk’te Can Bonomo’ya “Yahudi misin?” diye soran Ece Üner’e de ne diyeceğimi bilemiyorum.

Kendisi bir gazetecilik harikası! Müthiş bir soru patlatmış ensemizde. Tebrik ediyoruz!

Neslihan Acu

http://www.medyatava.com/haber.asp?id=88917

ECE HANIMKIZIMIZ KENDİSİNE ‘YAHUDİ MİSİN?’ GİBİ ABSÜRD VE YERSİZ BİR SORU SORDU

TRT’nin bu kararı olumlu olumsuz tepkiler aldı. Her sene olduğu gibi. Ama beni en çok şaşırtan 'Bonomo da kim daha önce duyadım' diyen sanatçı(!) lar. Biraz kafanızı kaldırın.

Velhasıl, Can Bonomo Haber Türk kanalında Ece Üner hanımkızımızın programına konuk oldu. İzleyenleriniz olmuştur. Ece hanımkızımız kendisine ‘Yahudi misin?’ gibi absürd ve yersiz bir soru sordu. Yahudi düşmanlığının had safhada olduğu bir ülkede, ülkeyi temsil edecek insana böyle bir soru sorulması absürd olmasının yanı sıra, sanki özellikle sorulmuş olmasının verdiği izlenim sebebiyle de mide bulandırıcı.

Bonomo soruyu çok iyi göğüslemiş olsa da süper eğitimli Türkiye halkı için kişinin Yahudi olması onun ülkeyi temsil etmemesi için yeterli bir sebep olabilir.

http://gokiviews.blogspot.com/2012/01/bonomo-uner-ve-muzik.html

ANAYASA, KİŞİLERİN DİNİ, SİYASİ, FELSEFİ VB. KANAATLERİNİ AÇIKLAMAYA ZORLANMASINI YASAKLIYOR. NE GAM. “BİZ” SORDUK GİTTİ

TRT Eurovision şarkı yarışması için genç bir müzisyeni (Can Bonomo) seçmiş. Açıklamalarına bakılırsa şiire, müziğe ve illüstrasyona, kısaca sanata vermiş kendisini. Ardından “ayrımcılık yapmayan, ırkçılık, haşa yapmayan” toplumumuzdan birileri gencin Yahudi oluşuna yaslanan kara propagandaya başladı. Bir televizyon kanalında gencin kendisine de soruldu; heyecan ve telaşla “Ben Türk’üm, Türkiye’yi temsil edeceğim, İsrail’i değil. Yahudilik bir dindir” türü sözlerle kendisini savunmaya çalıştı. Evet, utanmadan soruldu. Konu sadece etik değil, yasal yanı da var: Anayasa, kişilerin dini, siyasi, felsefi vb. kanaatlerini açıklamaya zorlanmasını yasaklıyor. Ne gam. “Biz” sorduk gitti.

Ali Topuz

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1075467&Yazar=ALI-TOPUZ&CategoryID=98

NEFRET SÖYLEMİNİN VE NEFRET SUÇLARININ KAYNAĞI DOĞRUDAN ANAYASADIR. VATANDAŞI NASIL, KİM OLARAK TANIMLIYORSUNUZ? HANGİ NEDENLERDEN DOLAYI AYRIMCILIK YAPILABİLECEĞİNİ TARİF EDİYORSUNUZ?

Şu birkaç güne bakalım. Anıl Çeçen. “Kürtlere doğum kontrolü uygulansın, savaş hukukuna geçilsin” diyen bir profesör, insan hakları dersi verebiliyor, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nda dinlenebiliyor.

Can Bonomo. Eurovision’a gideceği haberi üzerine derhal ‘Türkiye’yi bir Musevi temsil edecek’, ‘Yolu PORNO’yla açılmış’ (Şarkılarını prodüktörüne Irwin Welsh’in ‘Porno’ kitabından bir sayfaya sararak yollamış, yanlış anlaşılmasın) başlıkları atılan 20’li yaşlarında bir genç, kendini “Yahudiyim ama Türküm. İsrail’le alakam yok” diye garip bir biçimde savunmak durumunda bırakılıyor.

‘Ermeniler Van’ı satın alıyor!’, ‘BDP’nin (L)Eşbaşkanları!’, ‘Fransızdan post, domuzdan dost olmaz’; bu başlıklar da son birkaç haftada atıldı (www.nefretsoylemi.org).

Nefret söyleminin ve nefret suçlarının kaynağı doğrudan anayasadır. Vatandaşı nasıl, kim olarak tanımlıyorsunuz? Hangi nedenlerden dolayı ayrımcılık yapılabileceğini tarif ediyorsunuz? Umarım yeni anayasa tartışmalarında nefret perspektifi ihmal edilmez. Yoksa gördüğünüz gibi hâkimlerin ve savcıların insafına kalmış vaziyetteyiz.

Pınar Öğünç

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1075447&Yazar=PINAR-OGUNC&CategoryID=97

PEKİ, BU MUSEVİ KARDEŞİMİZ ASKERLİĞİN YAPARKEN İYİ Mİ, İYİ. VERGİSİNİ VERİRKEN İYİ.

"Musevi kökenli kardeşimiz bizi temsil edecek. Geçen günü gazetenin birinde gördüm ’Türkiye’yi bir Musevi mi temsil edecek?’ Olur mu, değerli arkadaşlarım. Biz de mi ırkçı oluyoruz? İsrail’le sorunumuz olabilir, ama bize atalardan kalan miras nedir? Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiği zaman o farklı dinlerden insanlara haklarını vermemiş midir? Peki, bu Musevi kardeşimiz askerliğin yaparken iyi mi, iyi. Vergisini verirken iyi. Yetenekli genç, TRT de bunu seçmiş, efendim bir Musevi nasıl temsil edermiş. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kim olursa olsun eder. Bunları görünce gerçekten utanıyoruz. Bütün medyayı suçlamak istemiyorum ama bunu yapanları da kınıyoruz."

Mevlüt Çavuşoğlu - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı ve AK Parti Antalya Milletvekili

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1075509&CategoryID=77

NE DİYEYİM BİLMEM Kİ... ÖNCE PES DİYEYİM, SONRA DA KAFAYI GÖKYÜZÜNE KALDIRIP BOŞ BOŞ SÖYLENEYİM HER ZAMANKİ GİBİ; "HANİ BU ÜLKEDE İNANÇLARINDAN DOLAYI İNSANLARI ARTIK İTİP KAKMAYACAKTIK?"

Can Bonomo adlı genç 57. Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi temsil edecek alt tarafı.

Şimdi oturuldu, cinsi cibilliyeti tartışılıyor çocuğun.

Hem de en aşağılık biçimde.

Deniyor ki; Yahudi şapkası giyiyor...

Vücuduna İbranice dövmeler kazıtmış...

Zaten tipi de İsrailli tipi...

Adı da Can'mış...

Yani 'Jean!' Alacağı oyları da garantilemiş. Çünkü Ermeni mevzuundaki çıkışlarıyla Orhan Pamuk'a nasıl Nobel verdilerse, buna da Eurovision'u vereceklermiş kafadan!

O zaman biraz da ben karıştırayım o kuş beyinlerinizi.

Dikkat etmemişsiniz ama oğlanın elinin üstünde paganların üç çizgi işareti var! İster misiniz paganizmi, 'eski zamanlarda şehir hayatını benimsemeyip, kırlarda yaşayan, mevsimlerin döngüsünü kutlayan ve atalarının inançlarını yaşamaya devam eden insanlar' şeklinde almasın da, doğrudan 'Müslüman kafirler' şeklinde alıyor olsun! Ve de o yüzden çızıttırsın o işaretleri orasına burasına? Aa bakın putperest olma ihtimali de var. Şu bile mümkün; Hani Kudüs yakınlarında bir mağarada yapılan kazıda, yeni bir dinin bulgularına rastlanmıştı ya... Bizim oğlan belki de bu dinin son peygamberi? Siyonizm'den filan vazgeçmiş, şimdi Eurovision'lara gidip kendi dininin reklamını yapacak?

Ama bu işte biraz tuhaflık var; çünkü müziğine de 'İstanbul müziği' adını koymuş. Bu da Konstantinopolis anlamına gelir. O zaman fetihten öncesini arzuluyor demektir ki en fenası budur. Hayır daha da fenası var. Bir de deniyor ki, "TRT bu kadar Türk genci dururken (Müslüman demek istiyorlar) bunu seçtiğine göre TRT de illuminati oldu artık!"

Ne diyeyim bilmem ki... Önce pes diyeyim, sonra da kafayı gökyüzüne kaldırıp boş boş söyleneyim her zamanki gibi; "Hani bu ülkede inançlarından dolayı insanları artık itip kakmayacaktık?"

Arda Uskan

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/arda_uskan/2012/01/14/can-bonomo-hindu-olabilir-mi

ZATEN ŞU PARANOYAK VE KOMPLOCU, HER KÖTÜLÜKTE YAHUDİ PARMAĞI ARAYAN KAFA NASILSA ONDAN OLASIMIZ VAR. ZİRA HIRLAYACAK YER BELLİ, HAYAT ONLARA GÜZEL!

Ama katranın en karası tabii ki Yeni Akit’in elindeydi. Döküverdi koçyiğitler: “Türkiye’yi bir Musevi temsil edecek!” Başlık şahaneydi de, içinde de döktürmece boldu: “TRT’nin Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi Musevi asıllı Can Bonomo’nun temsil etmesinde karar kılması şaşkınlıkla karşılandı.” Kimdir bu şaşkınlar, kimdir Yeni Akit, açıkla? Can Bonomo’nun şarkısı var ‘Şaşkın’ diye, ona nazire yaptıysanız (var mı o kadar espri şeysiniz?) o ayrı. Ama yapmadığınız da o kadar da belli ki. “Can Bonomo’nun orijininin İtalya olduğunu yazan yabancı kaynaklı Eurovision siteleri, Bonomo’nun Yahudi olduğunu da vurguladı.” Burda diyorlar ki, biz demedik, ‘gâvurlar’ diyor! Devamı daha güzel: “Bonomo’nun Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerine yardımcı olabileceği savunulurken genç sanatçının Türk müziğinin yeni ismi olduğu da belirtildi.” Zaten şu paranoyak ve komplocu, her kötülükte Yahudi parmağı arayan kafa nasılsa ondan olasımız var. Zira hırlayacak yer belli, hayat onlara güzel!

Hayır çocuğu şapşala çevirdiler, ona sinirimiz. Tamam Eurovizyon dandik bir yarışma ama daha seçilmesinin keyfini çıkaramadan, televizyonlarda ‘vallah billah Türk olduğunu’ kanıtlamak zorunda kaldı: “Ben Türküm, babam da Türktü, babamın babası da Türktü. 18 nesildir Türküz. 540 yıl önce İspanya’dan buraya göç etmişler. Yahudilik bir dindir, Türklükle alakası yok, bunlar bilgi eksikliğinden oluyor. Bana Yahudi diyenlere şaşıranlara şaşırıyorum ben. Medya zaten böyleydi.” Allah’tan çocuk akıllı, aklıselim. Velakin, ona bu açıklamayı yaptıranların nefretini ne yapacağız? Mesela Can Bonomo’yu ve bütün Yahudileri toplayıp Mars’a göndersek ve bütün dünya Türk olsa sizi keser mi? Hayır kesmez diyecekseniz, bir bilmecem var o zaman, izninizle: “Zaten Müslümanlıkta şarkı söylemek böyyük günah değil mi?” Neden kendinizi paralıyorsunuz o zaman? Buyurun size nurtopu gibi bir dilemma!

Nazan Özcan

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1075627&CategoryID=79

ALMANYA VE FRANSA GİBİ ÜLKELERDE IRKÇILIĞIN YÜKSELMESİNDEN SÖZ EDERKEN BİZDEKİ KAFATASÇILIĞIN HAYLİ YAYGIN OLDUĞUNU UNUTUYORUZ

Hâlâ “Şöyle miymiş böyle miymiş, yok bir Yahudiyi Eurovision’a göndermeli miymişiz?” gibi konuşmalar ne kadar rahatsız edici. Can Bonomo, İzmirli bir genç insan. Soyadının anlamı Latince’de “iyi insan” anlamına geliyor. Sefarad Yahudisi ailesi İspanya’dan göç etmiş. Annesi Güneş’i geçen yıl meme kanserinden kaybetmiş. Göğsündeki, Güneş’i sembolize eden damgayı, annesiyle arasındaki özel bir bağ gibi vücudunda taşıyor. Can Bonomo’nun seçilmesi “Kimse tanımıyor” diye eleştirildi.

Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ırkçılığın yükselmesinden söz ederken bizdeki kafatasçılığın hayli yaygın olduğunu unutuyoruz. Ailesi 550 senedir Türkiye’de olan bir insan, buralı olduğunu açıklama ihtiyacı duyuyorsa ciddi bir sorun var demektir. Anadolu sanki uzaydan yeryüzüne tek tip ve tek kökenden insanların yaşadığı bir kara parçası olarak indi!

Hakan Çelik

http://www.posta.com.tr/siyaset/YazarHaberDetay/_Irkcilik__mi_dediniz_.htm?ArticleID=104814

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VATANDAŞLARI OLAN MUSEVİLERİN 500 YILDAN FAZLA BİR SÜREDİR BU COĞRAFYADA BİZLERLE AYNI KADERİ PAYLAŞMALARI BİR YANA, NÜFUSLARINA ORANLA TÜRK MUSİKİSİ’NDE TAŞIDIKLARI AĞIRLIK BİLE YAPILAN ELEŞTİRİLERİ HAKSIZ ÇIKARMAYA YETİYOR

Gündem yoğun, kolay kolay siyasi konular dışına çıkılamıyor. Oysa hayat yalnızca siyasetten ibaret değil ve hiç ilgisiz görünen konuların bile siyasetle bir biçimde ilgisi var. Dengeyi iyi tutturmak gerek.

İşte size son bir örnek: TRT bu yıl Eurovizyon şarkı yarışmasına ismi duyulmamış bir genci göndermeye karar verdi. Doğru bir karar. Gencin kulağa hoş gelen bir ismi de var. İsminden hareketle sorgulayınca kendisinin Musevi-asıllı olduğu öğrenildi. O andan itibaren de itirazlar yükselmeye başladı.

‘Ulusalcı’ kanattan gelen itirazlara fazla bir diyeceğim olamaz da, tarihimizin Osmanlı dönemine önem verdiği bilinen kişi ve çevrelerin “Eurovisyon’a Musevi şarkıcıyla gidilir mi?” tarzında serzenişte bulunup yayın yapmaları benim için tam bir sürpriz. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olan Musevilerin 500 yıldan fazla bir süredir bu coğrafyada bizlerle aynı kaderi paylaşmaları bir yana, nüfuslarına oranla Türk Musikisi’nde taşıdıkları ağırlık bile yapılan eleştirileri haksız çıkarmaya yetiyor.

Geçen yazlardan birinde Büyükada’da düzenlenen bir konserde, başta Tanburi İsak olmak üzere Haham Moşe Faro, İsak Varon, Mısırlı İbrahim ve Avram Karakaş’ın değerli eserlerini dinlemiştim. Musevi besteciler bunlardan ibaret de değil.

TBMM’nin gözetiminde yeniden elden geçirilen Aynalıkavak Kasrı besteci padişahlardan Sultan III. Selim’in şarkı ve saz eserlerini bestelediği, ‘Türk Musikisi’nin altın çağı’ diye bilinen döneminin musiki üstadlarıyla meşk ettiği mekândı. III. Selim tanbur çalmayı İsak Efendi’den (1745-1814) öğrenmişti. Bir eserin ilk icrasında sergilediği olağanüstü sanat başarısı üzerine, Padişah’ın, İsak Efendi’nin tanburunun içini altınla doldurduğu bile söylenir.

Fehmi Koru

http://www.stargazete.com/yazar/fehmi-koru/beni-sev-ruhumu-sar-kalbime-yaslan-haber-415751.htm

VAKTİYLE "ATALARI ORMANLARIN KRALI OLAN BİR ULUSA, SIRF PAPATYALARDAN KURULU BİR BAHÇENİN BAHÇIVANI OLMA İDEALİ YAKIŞIYOR MU?" DİYE SORMUŞTUM

Her konuyu siyasi temelde analiz etmeye çalışmak hastalıklı bir tavır bence. Can Bonomo İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencisi olduğu için benim de özellikle takip ettiğim ve çok sevdiğim bir genç sanatçı. Çok özgün ve sıradışı. Şimdiye kadar hiç hangi dine inanıyor, hangi mezhepten diye sorgulamadım; sorgulamaya da niyetim yok. Benim için Türkiye içindeki tüm renkleriyle bir anlam taşıyor. Vaktiyle "ataları ormanların kralı olan bir ulusa, sırf papatyalardan kurulu bir bahçenin bahçıvanı olma ideali yakışıyor mu?" diye sormuştum. Ben yakıştıramıyorum da.

Deniz Ülke Arıboğan

http://www.internethaber.com/enjekte-ideolojilerle-zehirlenmis-topraklar-395643h.htm#ixzz1jc92psNT

DİĞER

BİNLERCE TÜRK VATANDAŞI YAHUDİ YURDA TAŞINDI. O KADAR Kİ, ESKİ BAŞBAKAN LEON BLUM’UN OĞLU DA TOPLAMA KAMPINDAN TÜRKİYE’NİN ALMANYA NEZDİNDEKİ ÇABALARI SONUCU KURTARILMIŞTI...

Peki, Fransa’nın 2. Dünya Savaşı’nda kendi topraklarında yaptığı soykırımdan söz etsek nasıl olur? Bu soruyu soran Onur Öymen, kendi imzasını taşıyan “Demokrasiden Diktatörlüğe” adlı kitaptan bilgiler aktarıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nda 76 bin Fransız Yahudisi Alman toplama kamplarına gönderilmiştir. Bunların sadece 2500 sağ kalmış geri kalanı imha olmuştur.

Fransa’daki kamplarda 4 bin Yahudi ölmüş ya da öldürülmüştür.

Aynı dönemde Türkiye’nin Fransa Büyükelçisi Behiç Erkin başta olmak üzere diplomatlarımız Türk vatandaşı Yahudilerin Nazilere teslimini önlemek için olağanüstü çaba gösterdiler... Türkiye’deki Fransız vatandaşlarının durumunun Fransa’daki Türk vatandaşlarının durumuyla aynı olduğu bildirilerek Vichy hükümetine bir nevi tehdit mesajı da verildi. Binlerce Türk vatandaşı Yahudi yurda taşındı. O kadar ki, eski başbakan Leon Blum’un oğlu da toplama kampından Türkiye’nin Almanya nezdindeki çabaları sonucu kurtarılmıştı... Tescilli bir soykırımcı olan Fransa’nın bu konularda konuşacak en son ülke olması gerekirken Türkiye’yi hedefe oturtması bir kara mizah sayılabilir... Ne var ki dış dünyaya kendi derdimizi anlatmayı beceremiyoruz...

Melih Aşık

http://gundem.milliyet.com.tr/ya-yahudiler-/gundem/gundemyazardetay/13.01.2012/1488142/default.htm

SEKÜLER-DİNDAR ÇATIŞMASI, YAHUDİ SINIFLAR ARASINDAKİ NEFRET VE YERLEŞİMCİLERİN YARATTIĞI GERİLİM, İSRAİL'İN ARTIK GİZLENEMEYEN ÜÇ ZAYIF NOKTASINI OLUŞTURUYOR

Güçlü bir retorik, sağlam uluslararası bağlantılar ve ABD desteği ile gizlenmeye çalışılsa da, İsrail'in toplumsal dokusu oldukça dayanıksız ilmeklerle örülü. Seküler-dindar çatışması, Yahudi sınıflar arasındaki nefret ve yerleşimcilerin yarattığı gerilim, İsrail'in artık gizlenemeyen üç zayıf noktasını oluşturuyor.

Seküler-dindar çatışmasının son örneği, geçtiğimiz ayın son günlerinde Kudüs yakınlarındaki Beyt Şemeş yerleşiminde yaşandı. 8 yaşındaki ilkokul öğrencisi Na'ama Margolis, 'ahlâka aykırı' giyindiği için ultra-ortodoks Yahudilerin sözlü saldırısına uğradı. Olayın basına yansımasının ardından, Kudüs önce küçük kıza destek olmak isteyen binlerce kişinin, sonra da ultra-ortodoks Yahudilerin gösterilerine sahne oldu.

Ultra-ortodoks Yahudiler (İbranicede: Haredim), gösteri sırasında kadınlarla erkeklerin toplumsal alanda birbirlerinden tamamen ayrılmalarını talep eden pankartlar taşıdılar. Ancak devlet yöneticilerinin asıl tepkisini çeken, "Nazi Almanyası" suçlamaları oldu. Özellikle Holokost döneminde toplama kamplarındaki Yahudilerin giydiği çizgili elbiseler giydirilen, göğüslerine de "Jude" yıldızları takılan çocuklar büyük öfke yarattı.

İsrail toplumunun üzerinde ayakta durmaya çalıştığı söz konusu üç fay hattının belki de en ciddisi bu: Aşırı dindarların seküler hayata ve onun tezahürlerine olan nefretleri. Bir karşıtlık veya mesafe koyma durumu değil, ciddi bir nefret yaşanıyor. Bu da, zaman zaman -Na'ama Margolis vakasında olduğu gibi- bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıveriyor.

Taha Kılınç

http://www.usasabah.com/Yazarlar/taha_kilinc/2012/01/09/israilde-toplumsal-catlak-derinlesiyor

CECİLİA, ROSA VE ROSA'NIN KIZI, TREBLİNKA TOPLAMA KAMPINDA ÖLMÜŞ. AMA OCAKLARDA DEĞİL. ROSA DİŞÇİYMİŞ, KAMPLARA GÖTÜRÜLÜRKEN YANINA SİYANÜR HAPLARI ALMAYI AKIL ETMİŞ. OCAKLARA GÖTÜRÜLÜRKEN HAPLARI YUTUP İNTİHAR ETMİŞLER

Dedem öldüğünde, kâğıtları arasında bir belge buldum. Kızıl Haç'ın matbu bir belgesi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, insanların uzak yerlerdeki kayıp akrabalarını arayabilmesi için hazırlanmış. Belge Kızıl Haç'a gönderiliyor, onlar araştırıp haber veriyor.

Dedem bu yöntemle babaannemin Polonya'daki annesi Cecilia Tokar ve kızkardeşi Rosa Gitis'e ulaşmaya çalışmış: "Haberlerinizi bekliyoruz" yazmış, Fransızca, 10 Eylül 1942'de. Almanlar Polonya'yı işgal ettikten sonra.

Belge, cevaplara ayrılmış olan arka tarafı Kızıl Haç tarafından Almanca doldurulmuş olarak 29 Nisan 1943'te geri gelmiş: "Arkada sözü geçen Yahudi, Grodno'dan sınırdışı edilmiştir. Şu anda nerede olduğu bilinmemektedir."

Nerede olduğunu savaştan sonra dedem öğrenmiş. Cecilia, Rosa ve Rosa'nın kızı, Treblinka toplama kampında ölmüş. Ama ocaklarda değil. Rosa dişçiymiş, kamplara götürülürken yanına siyanür hapları almayı akıl etmiş. Ocaklara götürülürken hapları yutup intihar etmişler.

İşler bu aşamaya gelmeden önce, aileyi buraya getirtebilmek için, dedem iş ilişkileri nedeniyle iyi tanıdığı Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu'ndan vize almaya çalışmış. Oyalamış Saracoğlu. "Bugün git yarın gel" demiş, "Haftaya gel" demiş. Ve dedem hiç bıkmadan Saracoğlu'nun kapısını aşındırırken, iş işten geçmiş.

Roni Margulies

http://marksist.org/haberler/6006-roni-margulies-alcaklarin-son-siginagi

HAMAS İLE EL FETİH'İN BİRLEŞMESİ VE TEK BİR SİYASAL BÜNYE OLARAK FİLİSTİN'İN KADERİNE YÖN VERMEK İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPMASI MÜMKÜN MÜDÜR? KESTİRMEDEN SÖYLEYECEK OLURSAK, ÇOK ZOR

Gerçekten, haberlerde iddia edildiği gibi Hamas ile el Fetih'in birleşmesi ve tek bir siyasal bünye olarak Filistin'in kaderine yön vermek için işbirliği yapması mümkün müdür?

Kestirmeden söyleyecek olursak, çok zor. Tümüyle imkânsız değil elbette, ama en azından bugün için, bu birleşmenin verimli bir şekilde yürümesinin önünde çok sayıda engel var. Ancak en temel ve aşılması en imkânsız engel, iki grup arasındaki 'dünya görüşü' farkı.

Hamas ve el Fetih örgütleri, farklı dünya görüşlerinin eseri. Her ikisini de Filistin toplumu içindeki İslâmcı ve seküler iki ayrı kanat doğurdu. Yaser Arafat önderliğinde ortaya çıkan Sosyalist-Marksist çizgi hezimete uğrayınca, dünya konjonktürünün de yardımıyla İslâmcılar sahneye çıktı. Eş zamanlı olarak Türkiye başta olmak üzere birçok İslâm ülkesinde de yükselişe geçen bir çizgiydi bu.

Bugün her iki siyasi hareket de belli ölçülerde örselenmiş ve yaralanmış durumda. Ancak, İslamcı çizgi, seküler çizginin üst üste hatalar yapmaya devam etmesi, İsrail'le 'danışıklı dövüş' görüntüsünden bir türlü kurtulamaması ve Gazze'nin 'mazlum' konumu nedeniyle yarışın moral üstünlüğünü hâlen elinde bulunduruyor. İslâmcı çizginin serencamını daha net izleyebilmek için, yarışın 'eşit' şartlarda sürdürebilmesi gerekiyor. Gazze'nin içinde bulunduğu kuşatılmışlık durumu, Hamas'ın gücünün sınırlarını test etmeyi de engelliyor. Günün birinde Gazze üzerindeki kuşatma kalkar da taraflar sahaya 'defosuz' çıkabilirse, o zaman hangi anlayışın daha güçlü olduğunu net bir şekilde görebileceğiz.

Taha Kılınç

http://www.usasabah.com/Yazarlar/taha_kilinc/2012/01/02/hamas-ve-el-fetih-birlesebilir-mi

AVRUPA'DAKİ YAHUDİ VE MÜSLÜMANLAR ORTADOĞU'DAKİ OLAYLARIN, ÖZELLİKLE DE İSRAİL VE FİLİSTİNLİLER ARASINDAKİ ÇATIŞMANIN BİR YANSIMASI OLAN TEMSİLİ BİR SAVAŞ İÇERİSİNDELER

Kasım ayında bir akşamüstü 13 yaşındaki Belçikalı Yahudi bir kız olan Océane Sluijzer, futbol antrenmanından sonra bir grup arkadaşı tarafından dövüldü. Onu dövenler Fas kökenlilerdi ve Océane'a "pis Yahudi" dediler, "Ülkene geri dön". İki hafta sonra Belçika'daki ABD büyükelçisi Avrupa'da anti-semitizmin yeniden ortaya çıkışıyla ilgili bir konuşmasında bu olaydan bahsetti. Kendisi de bir Yahudi olan Howard Gutman, Océane'ın başına gelenleri daha büyük bir sorunun semptomu olarak tanımladı: Avrupa'daki Yahudi ve Müslümanlar Ortadoğu'daki olayların, özellikle de İsrail ve Filistinliler arasındaki çatışmanın bir yansıması olan temsili bir savaş içerisindeler.

Sarah Wildman

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1226904&title=yorum-sarah-wildman-avrupanin-yeni-gunah-kecileri

Nette gezinti

ÖRTÜLÜ SAVAŞ DEVAM EDİYOR...- FİKRET ERTAN

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1228210&title=ortulu-savas-devam-ediyor

İRAN’LA ÖLÜM POKERİ – ATİLLA YEŞİLADA

http://www.ekonomihaberyorum.com/iran%e2%80%99la-olum-pokeri/

Ortadoğu’da savaşa hazırlık...- Ardan Zentürk

http://www.stargazete.com/yazar/ardan-zenturk/ortadogu-da-savasa-hazirlik-haber-415880.htm

STRUMA TRAJEDİSİ

http://sonkelimeler.blogspot.com/2012/01/struma-trajedisi.html

NAZİLERİN BARUT KOKAN SOLUĞU TÜRKİYE'NİN ENSESİNDE !..

http://tarihtenanekdotlar.blogspot.com/2012/01/161-nazilerin-barut-kokan-solugu.html

AĞLAMA DUVARI

http://www.fuzyonblog.com/2012/01/11/aglama-duvari-2/

YAHUDİLİĞİN KARİKATÜRLERİ – KAYA GENÇ

Howard Jacobson’ın iki sene önce Booker ödülü kazanan The Finkler Question’ı (Finkler Sorunu) Britanya Yahudi edebiyatının belki de günümüzdeki en ünlü romancısının son kitabıydı. Jacobson gençlik yıllarında edebiyat eğitimini, Cambridge’de ders veren ve savaştan sonra bu üniversite şehrinden hiç ayrılmadığı söylenen büyük İngiliz edebiyatçısı F. R. Leavis’ten almış. Leavis’in İngilizce cümlenin sözdizimine, ahengine ve müziğine olan ilgisi ünlüdür: Jacobson da onun iyi bir öğrencisi, iyi bir ‘Leavisçi’ olarak İngilizceyi zarafetle kullanan bir yazar. Kitap Julian Treslove adında eski bir radyo programcısının bir akşam Londra’nın merkezinde, BBC binası yakınlarında evine doğru yürürken saldırıya uğramasıyla açılıyor. Treslove’un gırtlağını sıkan hırsız, ona tam olarak anlamadığı bir soru soruyor. Daha sonra ne söylemiş olabileceği hakkında düşününce, sorulan sorunun “Yahudi misin sen?” olduğunu anlıyor.

http://kayagenc.blogspot.com/2012/01/yahudiligin-karikaturleri.html

YAHUDİLER YAKILACAK MIYDI! – ARSLAN TEKİN

BAŞIMIZA BİR DE 'YAHUDİ MESELESİ' ÇIKMASIN! – ARSLAN TEKİN

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21263

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21278

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21289

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21299

TÜRKÜZ, MUSEVİYİZ, YOK OLMAK ÜZEREYİZ

Nüfusumuz 40'a düştü. Çoğunluk 80 yaşın üzerinde. Ben 50 yaşında olmama rağmen cemaatin en genç erkek üyesiyim. İstanbul’da iki Karay arasındaki son evlilik 1999'da oldu. Ondan önceki ben doğmadan önceymiş. Yani yok olmak üzereyiz… Dünya genelinde ise 35-40 bin arası Karay yaşıyor. Bunların 20 bini İsrail’de, gerisi Litvanya, Ukrayna, Polonya, ABD ve Fransa’da.

http://otuzsaniye.wordpress.com/2012/01/13/turkuz-museviyiz-yok-olmak-uzereyiz/

STRATEJİK SAFLAŞMA VE DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ GÜVENLİĞİ

http://www.hasturktv.com/israilde_gundem/3221.htm

SELANİK'E DÖNÜŞ: MÜSLÜMANLAR, MUSEVİLER VE RUMELİ'DEN SÜRGÜN – ŞENER AKTÜRK

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1229635&title=yorum-sener-akturk-selanike-donus-muslumanlar-museviler-ve-rumeliden-surgun

ANLAM DENİZLERİ… KUDÜS...  – SİTEM ATEŞ

http://www.dipnot.tv/21355/Dipnot-Tablet-yazari-Sitem-Ates-yazdi-ANLAM-DENiZLERi…-KUDuS.aspx

ABD İSRAİL’E KUŞKUYLA BAKIYOR - DOÇ. DR. HAKAN ÖZOĞLU

http://www.stargazete.com/acikgorus/abd-israil-e-kuskuyla-bakiyor-haber-413619.htm

Ladino / Seyredin

LADİNO - SAMUEL İ REBECCA BENOUN

http://www.youtube.com/watch?v=eneLBsD3CQo&feature=related

Netten seyredin

İSAK ALATON: "BİZDEN DE ÖZÜR DİLESİNLER"

“Nasıl Dersim ile ilgili özür dilendiyse Varlık Vergisi için de özür dilenmeli. O günün şartlarında bu kararı alan CHP hükümetiydi. CHP’nin bugünkü yönetimi çıkıp da büyük bir özveril ile biz varlık vergisi’ndan dolayı özür diliyoruz deseydi parti de yönetimi de yücelirdi.”

http://www.dailymotion.com/video/xnlnt1_ysak-alaton-bizden-de-ozur-dilesinler_shortfilms