Fransız Senatör Esther Benbassa:“Fransa’nın ahlak dersi vermeye hakkı yoktur”

Yazar, bilim kadını, akademisyen, insan hakları savunucusu ve şimdi de Fransa Senatosu’nda Yeşiller Partisi’nden bir senatör…

Nelly BAROKAS Toplum
11 Ocak 2012 Çarşamba

ŞALOM’u ziyaret eden Senatör Esther Benbassa kendisi ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide Ermeni meselesinin Fransa’da seçim malzemesi olarak kullanıldığını, tarihin parlamentolarda değil, tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini vurguladı.

İstanbul’a geliş sebebiniz nedir?

Bir kongreye katılacaktım ancak ‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’ nedeniyle kongre iptal edildi. Galatasaray Lisesi, Galatasaray Üniversitesi, Boğaziçi Enstitüsü gibi Türk-Fransız ortak eğitim kurumları benimle görüşmek istediler. Ermeni toplumunun ileri gelenleri ve bazı entelektüellerle de görüşeceğim.

Fransa Senatosu’na seçilmeniz ve senatör kimliğiniz nedeniyle gerçekleşen görüşmeler midir bunlar?

Noel öncesinde senatoda parti başkanları ile konuştum ve onlara görüşümü anlattım. Tarihçi olarak konuşuyorum. Bildiğiniz gibi Hahambaşı Haim Nahum Efendi konusunda bir tez yaptım. Haim Nahum Efendi mektuplarında, 1915’lerde Ermenilere yapılanları yazmış. Hatta mektuplarında ‘acaba sıra bize de mi gelecek?’ diye soruyor. Bir tarihçi olarak bir katliamın vuku bulduğundan eminim. Ancak şimdi sorun bu değil. Ben; biz Fransızların, dünya vicdanının yöneticisi olmadığımızı düşünüyorum. Fransa ilkin kendi yaptığı katliamı kabul etmek zorunda… 1945’lerde Cezayir’de binlerce insanı öldürdüğünü, 1961 yılının 17 Ekim günü Paris’te Cezayirli göstericileri öldürüp Seine Nehri’ne attığını unutmamalı ve sorumluluğunu kabul etmeli. Bu durumda Fransa’nın hiçbir ülkeye ahlak dersi vermeye hakkı yoktur.

Soykırımların her zaman kabul edilmesinden yanayım. Ancak ben Ermeni meselesinin Fransa’da seçim propagandasına malzeme olarak gündeme alınmasına karşıyım.

‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’, gerçekten seçim malzemesi olarak mı kullanıldı?

Kesinlikle. 2006’da bu yasa tasarısı senatodan geçmedi. Sağ kesim yasayı yeniden gündeme taşıdı ve meclisin oylarına sundu. Daha bu hafta başı pazartesi ve salı günleri senatodaydım. Senatonun aylık çalışma takvimi bir ay öncesinden belirlenir. Senatonun Ocak ayı takviminde bu yasa yer almıyor. Biz senatonun çalışmalarına seçimler nedeniyle 23 Şubat’ta son vereceğiz. Altı aylık bir süreçten sonra senato, çalışmalarına yaz aylarında başlayacak. Mantıken bu yasa senatoya sunulamayacak.

Bir yandan Türkiyeli kimliğim, diğer yandan tarihçi kimliğimle parti başkanlarına bu yasanın tarihçiler açısından ne şekilde değerlendirildiğini açıklamaya çalıştım. Biz tarihçiler tarihin parlamentolarda ve mahkemelerde yazılmasına karşı çıkarız. Tarih, tarihçiler tarafından yazılmalı, eğer tarihin nasıl yazılacağını hükümetler belirlerse bu Stalinist bir tarih olur.

İnsan hakları açısından yasalaşmasına çalıştığınız konular nelerdir?

Ekim ayının 17’sinde yasalaştırmaya çalıştığımız konu, Fransa’nın yanında yer almış Müslüman Cezayirliler konusudur. Savaş sonrasında Fransa’ya yerleşen bu topluluk yıllarca kamplarda yaşamak zorunda bırakıldı, ihmal edildi. Şimdi çıkacak yasa onlara karşı hakarette bulunanların cezalandırılmasını öngörüyor.

Gerçi Fransa’da ‘pis Yahudi’ veya ‘pis Arap’ şeklinde hakarette bulunursanız cezaya tabii olursunuz. Ama Müslüman Cezayirliler ile ilgili özel bir yasa çıkarılıyor çünkü bu toplum oylarını sağcı partiler lehine kullanıyor. Fransız sağı ve solu, Müslüman Cezayirlilerin yaşadığı bölgelerde oy kazanmak için bu yasa lehine mücadele veriyorlar.

‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’ da ilkin sağ kesim tarafından önerildi, ardından solcu valiler de buna destek verdi. Çünkü valiler aynı zamanda senatördürler. Yeni yıl vesilesi ile ziyaret ettiğim Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgenin valisi bana, “Biliyor musunuz bu yasa onaylanmazsa durum ciddileşecek” dedi. Senatoda da bizleri yasayı onaylamaya ikna edecek kişi o bölgenin valisidir. Solcular da, genelde sağ partilere oy veren Ermeni oylarını kazanmak çabasındalar. Gördüğünüz gibi ‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’ tamamen seçim malzemesi olarak kullanılıyor.

Akademik yaşamdan siyasete geçişinizin sebebi nedir?

35 yıldır bir öğretmen, ayrıca Fransa’da tanınan bir entelektüelim. Yeşiller Partisi bana senatoda temsilcileri olmamı önerdi. Düşüncelerimi bir entelektüel olarak savunmamın yeterli olmadığı, onları yasaların yapıldığı yerde kabul ettirmenin doğru olacağı kanısına vardım. Bu nedenle senatonun Adalet Komisyonu’nda yer alıyor, komisyonun başkan yardımcılığını yapıyorum.

Çok önemli bir tasarının yasalaşması yönünde çaba harcıyorum. Fransa’daki ‘yabancıların’ oy verme hakkına ilişkin bir yasa olacak bu. Bu yasanın senatoda kabul edilmesini sağlayacağım. Yani beş yıldır Fransa’da yaşayıp Fransız olmayanlara oy kullanma hakkının verilmesi. Bu çok yankı yapan olumlu bir girişim oldu. Çünkü oy kullanamazsan bir güç olarak varlık gösteremezsin. Böylece ‘yabancılar’ belediye seçimlerinde oy kullanabilecekler. Bizlerle aynı bölgelerde oturabilecek, yaşadıkları yerlerde ‘helal’ yiyeceklerin satılmasını talep etmek için söz sahibi olabilecekler.

Yabancılar dediğiniz Müslüman ülkelerden gelenler midir?

Cezayir, Tunus, Mısır ve Fas gibi ülkelerden gelip Fransa’ya yerleşenler. 20-25 yıldır orada yaşayıp Fransız vatandaşlığını alamamış Müslümanlar. François Mitterand’ın önerdiği, 11 yıldır beklenen bu yasa büyük sevinçle karşılandı. Lionel Jospin döneminde parlamentoda kabul edilmiş, ancak reddedilir endişesi ile senatonun onayına sunulmamıştı.

‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’nın Türkiye-Fransa ilişkilerine olumsuz yansıması konusunda ne söyleyeceksiniz?

Şimdilerde bir kongremiz olacaktı, iptal oldu. Üniversiteler arası eğitim programları tümüyle donduruldu. Çok eskilere dayanan Türkiye-Fransa ilişkilerinin bu sebeple yara alması çok yazık. Beni en çok rahatsız eden de bu yasanın Fransa halkını hiç mi hiç ilgilendirmediği halde ilişkilerin bozulmuş olması. Yani tümüyle yapay bir yasa. Bir tarihçi ve entelektüel olmam sıfatıyla Yeşiller Partisi senatoda partiyi temsil etmemi istedi, ben de kabul ettim. Yeşiller Partisi’nin bu yasaya karşı çıkması konusunda bir önerge hazırladım. Ya oy kullanmama, ya da karşı oy kullanma yönünde bir önerge. Önergede bu yasanın neyi temsil ettiğini geniş bir şekilde açıkladım. Sonuç olarak bir Türk milliyetçisi olmadığımı, Türkiye’nin Ermeni katliamını, 6-7 Eylül’ü, Varlık Vergisi’ni kabul etmesi gerektiğini yazdım. Ancak bunu Türkiye’den talep edecek ülkenin Fransa olmaması gerektiğini de vurguladım.

Fransız Senatosu’nda siyasi eğilim ne yöndedir?

Eylül ayından itibaren 50 yıldır ilk kez senato sol ağırlıklı. Yeşiller Partisi’nin 10 kişi ile temsili sayesinde solun sağa karşı 6 oyluk bir avantajı var. Bu kayda değer çok önemli bir değişiklik.

Bu sol ağırlıklı senatoda gerçekleştirmek istediğiniz hedefler nelerdir?

Eğer teniniz biraz koyu ise, kişi senin gibi sarışın veya benim gibi suni kızıl değilse Fransa’da otobüste, sokakta, metroda sürekli güvenlik kontrolünden geçirilir. Sebepsiz yere kontrolden geçirilenler de genellikle gençlerdir. Bu ayrımcılığa bir son vermek için çıkarılacak yasaya göre, güvenlik birimleri ellerinde kontrolü gerektiren ciddi bir sebebin bulunduğuna ilişkin bir belge olmaksızın kimseyi denetimden geçiremeyecek. Yani ırkçılık, insanların küçük düşürülmesi önlenmiş olacak.

Bunun dışında Fransız Çingenelerinin Vichy Hükümeti döneminden beri kısıtlanan haklarının genişletilmesine ilişkin bir tasarının yasalaştırılmasına çalışacağım.

Bu yıl kuruluşunun 10. yılını kutladığınız Alberto Benveniste Merkezi’nin son girişimleri nedir?

Bu yıl ‘Sépharad’ adlı bir kitap çıkarmıştık, şimdi 23 Ocak’ta ‘Les Sépharades et l’Europe’ adlı bir kitap çıkarıyoruz. Önümüzdeki yıl da İstanbul Yahudileri ile ilgili bir kitabı yayımlayacağız. Hazırlamakta olduğumuz bu kitap tarihi bilgilerin yanı sıra bol fotoğrafa yer vereceğimiz bir kitap olacak.

Türkiye’nin AB’ye kabulü konusunda ne düşünüyorsunuz?

‘Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasanın’ bu konuyla çok ilintili olduğunu düşünüyorum. Bu yasanın kabul edilmesi Türkiye’ye karşı bir tavır bence… ‘İşte Türkiye’yi AB’ye kabul etmememizin sebebi’ diyebilmek için iyi bir yöntem. Türkiye’nin kabul edilmemesinin ana nedeni İslam karşıtlığı. Amaç aşırı sağı memnun ederek oylarını kazanmak… Ermeni yasası da bunun açık bir örneği.

Bakın ben solcuyum ama Sarkozy ve diğer bazı milletvekillerinin ırkçı olduklarını hiç düşünmüyorum. Oysa günümüzün Fransa’sında Marine Le Pen’in temsil ettiği aşırı sağ var. Sarkozy aşırı sağın oylarını çalmaya çalışıyor. İşte bunu başarmak için de, Müslümanlıkla ilgili ne varsa karşı tutum takınıyor. Yaklaşık her gün Müslümanlarla ilgili bir konu gündeme geliyor. Bu da 1930’larda Yahudilere karşı takınılan tutuma çok çok benziyor.

Yani dün Yahudiler, bugün Müslümanlar mı?

Bu durum beni çok endişelendiriyor. Sadece beni değil, Fransa Yahudi Cemaati’ni de endişelendiriyor. CRIF Başkanı Richard Prasquier, yaptığı bir konuşmada Marine Le Pen’in söylemlerinde Yahudileri ve Müslümanları tehdit ettiğine dikkat çekti ve şu uyarıda bulundu: “Irkçılığa karşı her mücadele, bizim mücadelemiz olmalıdır. Şeytanlaştırma fantezilerinde Yahudi sözcüğünün yerini İslam sözcüğünün almasını istemeyiz. Yanılgıya düşmeyelim, bugün Fransa’nın İslamlaşmasından söz edenler, 1930’larda ülkemizin giderek Yahudileştiği savını ileri süren aynı ırkçı ve ayrımcı güç tarafından yönlendirilmekteler. Fiziki görünüşü ne olursa olsun ‘yabancı’, aşırı sağ açısından toplumumuzdaki kötülüklerin kaynağıdır.”

Richard Prasquier; “Bugün Müslümanlara, yarın biz Yahudilere” şeklinde bir uyarı yapmaktan da kaçınmadı. Bu çarpık ideolojiye göre bugün bunlar sevilmez, yarın diğerleri. Aynı söylemler tekrarlanır.

Ermeni soykırımının inkârını cezalandıran yasa’nın Türkiye-Fransa ilişkilerine olumsuz yansıması konusunda ne söyleyeceksiniz?

Şimdilerde bir kongremiz olacaktı, iptal oldu. Üniversiteler arası eğitim programları tümüyle donduruldu. Çok eskilere dayanan Türkiye-Fransa ilişkilerinin bu sebeple yara alması çok yazık. Beni en çok rahatsız eden de bu yasanın Fransa halkını hiç mi hiç ilgilendirmediği halde ilişkilerin bozulmuş olması. Yani tümüyle yapay bir yasa. Bir tarihçi ve entelektüel olmam sıfatıyla Yeşiller Partisi senatoda partiyi temsil etmemi istedi, ben de kabul ettim. Yeşiller Partisi’nin bu yasaya karşı çıkması konusunda bir önerge hazırladım. Ya oy kullanmama, ya da karşı oy kullanma yönünde bir önerge. Önergede bu yasanın neyi temsil ettiğini geniş bir şekilde açıkladım. Sonuç olarak bir Türk milliyetçisi olmadığımı, Türkiye’nin Ermeni katliamını, 6-7 Eylül’ü, Varlık Vergisi’ni kabul etmesi gerektiğini yazdım. Ancak bunu Türkiye’den talep edecek ülkenin Fransa olmaması gerektiğini de vurguladım.

 

 

 

 

PROF. DR. ESTHER BENBASSA

1950 İstanbul doğumlu Prof. Dr. Esther Benbassa, Fransa’da yaşayan bir akademisyen ve entelektüeldir. Yahudi tarihi ve azınlıkların tarihi konusunda uzman olan Benbassa, 2000 yılından sonra Sorbonne, Ecoles Pratique des Hautes Etudes’ün müdürlüğünü yaptı.  25 Eylül 2011 seçimlerinde Les Verts du Val-de-Marne bölgesinden senatör seçilen Esther Benbassa, 1 Ekim 2011’den beri Yeşiller Partisi’nin temsilcisi olarak senatoda adalet komisyonunda görev yapmakta.

2002’de kurduğu ve müdürlüğünü yaptığı Centre Alberto Benveniste, Sefarad etüdleri çalışmaları ve sosyokültürel tarihi araştırmaların yapıldığı bir merkez. İslam ülkelerinde, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamış Yahudilerin tarihi konusunda eserler veren Benbassa’nın yayınlanmış pek çok kitabı bulunuyor.

Irkçılık ve ayrımcılığa karşı her zaman mücadele veren bir entelektüel olan Benbassa, 2006 yılında eşi Jean Christophe-Attias ile bu konudaki çalışmalarından dolayı Françoise Seligmann Ödülü’nü kazandılar.

Benbassa, 2005’te Chevalier Dans l’Ordre National du Merite, 14 Temmuz 2011’de de Chevalier Dans l’Ordre National de la Légion d’Honneur ödülleri ile onurlandırıldı.