Sinemada son “randevu”

TÜRSAK’ın tertiplediği “RANDEVU”ların 14’üncüsü yılın son film festivali idi..

Viktor APALAÇİ
4 Ocak 2012 Çarşamba

Bu kültür hizmeti, İstanbullu sinemaseverleri, uluslararası yarışmalarda öne çıkmış veya ödül kazanmış bazı filmleriyle, bağımsız sinemanın yaratıcılarından gelen, ticari sinemalarda vizyon şansı bulunmayan bazı yapıtlarla bir araya getirdi. İsrail sineması festivalde üç filmle temsil edildi. İzlediğim filmler arasında en iyi olanı, Oscar’ın kesin favorisi gösterilen Michelle Williams’ın harika bir performans gösterdiği, “Marlyn ile Bir Hafta” idi.

Gerçek hayattan alınan öyküsüyle, Fransız filmi “Dokunulmazlar” festivalin en eğlenceli filmiydi. Ralph Fiennes, Shakespeare’i günümüze uyarlayan “Koryalanus Faciası”nda, ilk yönetmenlik denemesinden yüzünün akıyla sıyrılmış.

Yılın son film festivali, TÜRSAK’ın tertiplediği “Rendez – Vous” Randevu’ların 14’üncüsü 16-22 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti.

Bu kültür hizmeti, İstanbullu sinemaseverleri uluslararası yarışmalarda öne çıkmış veya ödül kazanmış bazı filmleriyle, bağımsız sinemanın yaratıcılarından gelen, ticari sinemalarda vizyon şansı bulunmayan bazı yapıtlarla bir araya getirdi. Sinefiller, Maçka G-Mall, Beyoğlu Majestik sinemalarda, 6 TL’lik biletlerle, filmleri izleme olanağını buldular. Fransız Kültür Merkezi’nde gösterilen ise ücretsizdi.

İzlediğim filmler aasında, “Marilyn ile Bir Hafta / My Week With Marilyn” en beğendiğim filmdi. Oscar Ödülleri dağıtımından iki ay önce, en iyi Kadın Oyuncu Ödülü için kesin favori gösterilen Michele Williams’ın harika performansını izlemiş olduk.

İsrail sineması “14. Randevu”da üç filmle temsil edildi. İsrail’in en ünlü kadın karakter oyuncularından biri olan Ronit Elkabetz’in oynadığı “Sel/Mabul”, kadın yönetmen Hagar Ben-Asher’in ilk yönetmenlik denemesi “Sürtük / The Slut”, Joseph Madinony’nin Sundance Film Festivali’nden ödüllü filmi “Günaydın Bay Fidelman / BekerTov Avon Fidelman” festivalde gösterildi, yaratıcıları filmlerini takdim etmek üzere İstanbul’a geldiler.

Randevu Film Festivali’nin eski başlığı olan “Sinema-Tarih Buluşması” bölümünde gösterilen üç filmin en ilginç olanı, bol Goya ödüllü İspanyol filmi “Siyah Ekmek / Pa Negre” İspanya İç Savaşı sırasında işlenen bir insanlık dramını işliyordu. 14. Randevu’da izlediğim en eğlenceli film, Yahudi Fransız yönetmen Eric Toledano’nun, Olivier Nakache ile yaptığı “Dokunulmazlar / Les Intouchables” adlı gerçek hayattan alınan, Tokyo Festivali Ödüllü yapıtıydı.

Oscar adaylığı getiren “Schindler’in Listesi”ndeki müthiş performansıyla tanıdığımız Ralph Fiennes’in ilk yönetmenlik denemesi “Koryalanus Faciası / Coriolanus” 14. Randevu’nun ilginç filmleri arasında yer alıyordu. Son Cannes Film Festivali’nde Japonya’yı temsil eden, kadın yönetmen Naomi Kawase’nin doğduğu Asuka şehrine saygı duruşunda bulunduğu “Gölge / Haneyu” adlı film, doğanın ve renklerin şiirini yansıtıyordu.

14. Randevu Festivali’nin Lütfi Kırdar’daki açılışını yapan film, Roman Polanski’nin, Yahudi yazar Yasmina Reza’nın Tony Ödüllü tiyatro oyunundan sinemaya uyarladığı “Acımasız Tanrı / God of Carnage” idi.

Festivalden hemen sonra ticari sinemalarda vizyona giren, bu eğlenceli sosyal taşlamalı filmin eleştirisini geçen hafta yapmıştık.

 ÖLÜMSÜZ MARİLYN  

Colin Clark’ın otobiyografik kitabından uyarlanan “Marilyn ile Bir Hafta”nın yönetmeni Simon Curtis’i, 1997 tarihli ilk filmi “Mrs. Dalloway”den hatırlıyoruz.

14 yıl arayla yaptığı ikinci film “Marilyn”, daha çok yapımcılığıyla öne çıkan İngiliz sinemacının iyi bir öykü anlatıcısı olduğunu kanıtlayan mükemmel bir yapıt.

Marilyn Monroe’nun Arthur Miller ile yaptığı evlilikten hemen sonra Londra’ya gidip, Sir Laurence Olivier ile yaptığı “Prens ve Şov Kızı”nın (1956) kulislerini beyaz perdeye taşıyan “Marilyn ile Bir Hafta”, o günlerde acemi bir  reji asistanı olan Colin Clark ile geçirdiği bir haftayı anlatıyor.

50’li yıllarda İngiliz sinema ve tiyatrosunun en ünlü temsilcisi Sir Laurence Olivier ile dünyanın en ünlü sinema ikonu Marilyn Monroe’yu bir araya getirerek sansasyon yaratan “Prens ve Şov Kızı”nın çekim aşaması çok sancılı geçmişti.

Yabancı bir ülkede terk edilmiş ve yalnız hisseden Monroe, Arthur Miller’in ABD’ye dönmesiyle, kendisini genç ve yakışıklı reji asistanı Colin Clark’ın kollarına bırakmıştı. Kırılgan ve hassas Monroe, Clark ile cinsel elektrik yüklü bir hafta geçirmişti.

Film boyunca Marilyn Monroe’yu kimi zaman kalbi kırılmış bir kız, kimi zaman terk edilmiş bir kadın, kimi zaman da seksi bir star olarak görürüz. Bütün bu karakterlerinin hepsini büyük bir inandırıcılıkla canlandıran Michelle Williams’ın filmin başarısındaki payını da unutmamak gerekiyor.

Shakespeare bayrağını Sir Laurence Olivier’den devralan Kenneth Branagh bu filmde ustasını başarıyla canlandırıyor.

MÜTHİŞ BİR FRANSIZ FİLMİ

20 yıldır birlikte çalışan Eric Toledano ve Olivier Nakache, dördüncü filmleri olan “Dokunulmazlar / Intouchables” yaşanmış bir hayat hikâyesi anlatıyorlar. “Paris Match” mecmuasının kapağına taşıdığı film, 12 milyon izleyici ile izlenme rekoru kırdı.

Geçirdiği bir kazadan sonra felç olan zengin aristokrat Philippe (François Cluzet), cezaevinden henüz salınmış genç göçmen Drisis’i (ünlü TV aktörü Omar Sy) bakıcısı olarak işe alır.

Film, iki erkeğin arkadaşlığı kadar, iki karşıt dünya görüşünün de komik hikâyesidir. Bu olağandışı arkadaşlık hikâyesi, toplumsal olarak keskin karşıtlıklardan mustarip bugünün Fransa’sının da bir portresini çizmeye çalışır.

İki farklı hayat tarzının çarpışmasının ve zamanla çılgın bir arkadaşlığa dönüşünün ve böylece “dokunulmaz”  hale gelen iki erkeğin hikâyesini anlatan film, ırkçılık, fiziksel engelli olmak ve yoksulluk gibi konulara değinmesiyle, yılın en iyi komedileri arasına girdi.

İLGİNÇ BİR SHAKESPEARE UYARLAMASI

Ralph Fiennes’in başrolünü üstlenip ilk kez kamera arkasına geçtiği, ilk yönetmenlik denemesi “Koryalanus Faciası / Coriolanus”ta zorlu bir işe soyunuyor.

Shakespeare’in az bilinen trajedyalarından olan “Coriolanus” M.Ö. 4. yüzyılda Eski Roma’da yaşayan ve öldükten sonra mitleşen komutan Koryalanus’ün intikam öyküsünü anlatır. Eseri sinemaya uyarlayan John Logan’ın yaklaşımı, bir kahramanın yansılma hikâyesi, halk ve iktidar odakları arasındaki çekişme ve bir intikam hikâyesi şeklinde.Coriolanus rolünde Ralph Fiennes üstün bir oyunculuk performansı sergilerken, can düşmanını canlandıran Gerard Butler, acılı annesini oynayan Vanessa Redgave görkemli oyuncu kadrosunun tamamlıyorlar.

İlk yönetmenlik denemesini yapan Ralph Fiennes, sağlam sinematografisiyle dikkati çekiyor, ilerisi için umut vaat ediyor. Yine ilk filmini yapan Belçikalı bir yönetmen Michael R. Roskam’ın “Jacky”si 14. Randevu Festivali’nin en başarılı filmleri arasındaydı. Bir suç hikâyesi anlatan “öfkeli” Jacky görselliğiyle içeriği uyumlu hale getiren sinematografisiyle, stilize oyunculuğuyla, Amerikan film-noir’ları kalitesindeydi. Gangsterler, fedailer, muhbirler ve polislerle dolu bu estetize filmin karakter yaratma konusunda oldukça başarılıydı. Karakterlerin psikolojik derinliğine inen müthiş senaryosuyla, zekice anlatılan hikâyesiyle, senaryoyu da yazan yönetmen Michael R. Roskam’ın gerçek bir olaydan esinlenen metniyle öne çıkan film övgüyü hak ediyor. Roskam filmini “kader ve masumiyet üzerine bir trajedi” olarak tanımlıyor.