Yahudiliğin Kadın Peygamberleri 7: Sara

İlk Yahudi sayılan Avraam’ın eşi, Yahudiliğin dört annesinin birincisi: SARA

Estreya SEVAL VALİ Kavram
7 Aralık 2011 Çarşamba

Sara İmanu’nun hayatını konu alan Haye Sara peraşası 19 Kasım tarihinde okundu. Ben de bu yazımı (her ne kadar daha sonra yayımlanıyorsa da) aşağı yukarı aynı tarihlerde yazdım. Yahudiliğin kadın peygamberlerini hangi sıra ile tanıtacağımı önceden planlamamıştım. Yazımın, Haye Sara ile aynı döneme denk gelmesi tesadüf mü acaba? Tesadüf diye bir şey yoktur. Bize iyi ya da kötü rastlantı diye gelen, aslında Yukarı’da planlanmış olan ve şansa göre değil, Aşem’in iradesine ya da mitsva’larımıza göre gerçekleşen olaylardır.

Yazılı Tora’nın Sara hakkında verdiği bilgiler, Avraam hakkında verdiği bilgiler kadar etraflı değildir; ancak Tora’daki birtakım ayrıntıların Sözlü Tora (Talmud, Midraşlar, vb.) ile birleştirilmesi sayesinde, Sara’nın üstün ve güçlü kişiliği hakkında bir fikir edinebiliyoruz. Tam bir fikir mi? Bilemiyoruz. Tora halen yorumlanmaya devam ediyor. Bugün çocuk olan gelecekteki bir bilgenin yapacağı farklı bir yorum, yepyeni bir içgörü kazanmamıza imkân tanıyabilir.

Tora şöyle der (Noah 41:26-29): Terah; Avram’a, Nahor’a ve Aran’a baba olduğunda 70 yaşındaydı. Aran’ın bir oğlu oldu, Lot. Aran, babası Terah henüz hayatta iken, doğduğu yer olan Ur Kasdim’de öldü. Avram ve Nahor evlendiler. Avram’ın eşinin adı Saray idi. Nahor’un eşinin adı Milka idi. (Milka), Aran’ın –ki Milka ile Yiska’nın babasıdır- kızıydı. Saray kısırdı; çocuğu yoktu.”

Çok karışık gibi görünüyor, değil mi sevgili okurlar. Ama şunu hiç aklımızdan çıkarmayalım ki, Tora hiçbir sözcüğü boşuna kullanmaz. Gereksiz gibi görünen her sözcüğün altında mutlaka çok önemli bir bilgi yatar. Zekâmızı ve belleğimizi bir zorlayalım, bakalım. Avram... Avraam değil mi? Henüz değil. Şimdilik sadece Avram. Sara ise Saray. Bu arada Saray, prensesim anlamına gelir.

Avram’ın babası Terah, pişmiş topraktan putlar yapar ve satardı. Çocuk Avram, fırsat eline geçtiğinde putları kırardı; gerçek bir ikonoklast (putkıran, yerleşmiş geleneklere karşı çıkan kişi) idi yani. Aran vakitsiz bir şekilde ölünce, geride kalan iki kardeş, babalarının acısını hafifletmek için Aran’ın kızları ile evlendi. Buradan, Saray ile Milka’nın kız kardeş olduğunu ve ayrıca Saray’ın diğer bir adının Yiska olduğunu anlıyoruz. Yiska ‘görmek, bakmak, seyretmek’ anlamlarına gelir. İngilizce’deki Jessica ismi, Yiska ile bağlantılıdır.

Saray’ın ayrıca Yiska diye çağrılmasının nedeni, ilahi ilhamla (Ruah aKodeş) geleceği görme yeteneğine sahip olmasıdır. Praglı Maharal, bu iki isim arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar: Bir kadının hayatta iki görevi vardır. Bunların ilki bireyseldir ve doğumundan itibaren başlar. İkincisi ise evlenirken üstlendiği ve artık eşiyle birlikte taşıyacağı daha büyük sorumluluktur. Dolayısıyla Yiska ismi onun bireysel büyüklüğünü, Sara(y) ismi ise onun Avraam ile ortaklaşa ulaştığı başarıyı vurgular.

Hemen bir hatırlatma yapayım, sevgili okurlar: Rivka Annemiz’in büyükbabası, Avraam’ın erkek kardeşi Nahor; büyükannesi ise Sara’nın kız kardeşi Milka idi (bu konuyu ‘Dağ başındaki çobanlar, suyun başını tutan kızlar’ yazı dizimizde işlemiştik).

Yiska’nın anlamlarından birinin ‘seyretmek’ olduğunu belirtmiştim. Talmud’a göre Sara o kadar güzeldi ki, herkes onu seyrederdi (Megila 14a). Talmud’daki bir başka ifade, biz kadınlar açısından oldukça küçük düşürücü: “Sara’nın güzelliği öyle olağanüstüydü ki, diğer kadınlar yanında maymun gibi kalırdı” (Bava Batra 58a). Sara Anamız’a helâl olsun. Ayrıca ben maymunları son derece sevimli bulurum.

Sara’nın huyu, fiziğinden de güzeldi. Bir kere son derece alçakgönüllüydü. Günah işlemek nedir, bilmezdi. Bilgelerimize göre Sara’nın peygamberlik yeteneği Avraam’ınkinden üstündü (Şemot Raba 1:1) çünkü Avraam’ın ‘bu dünya’ ile işi yoktu. Ruhaniliği çok yüksekti.Sara tinselliğin yanı sıra, ‘dünya işlerini’ iyi biliyordu. Ancak söz konusu hayırseverlik olduğunda, Aşem’in on özelliğinden (sefirot) biri olan hesed’i (sevecen iyilik) bu dünyada simgeleyen Avraam’a eşitti.

Avraam’ın zamanla zengin olmasının (Mişle 31 hakkında Midraş) ve çevresindeki güçlü krallıklarla çok iyi ilişkiler kurmasının (Tanhuma, Haye Sara 4) liyakati tamamıyla Sara’ya aittir. Avraam’ın liyakati nedir peki? Sara’yı eş olarak hak etmiş olması! Sara yaşadığı sürece çadırının üstüne bir ‘görkem bulutu’ durur; Şabat akşamları bir ışık yanardı. Sara bu dünyaya veda ettiğinde, bulut da, ışık da gitti. Ancak Rivka, Yitshak’ın eşi olarak gelince, her şey yine eskisi gibi oldu (Tanhuma, Haye Sara 4). 

Sara da, Avraam da Aşem tarafından dünyaya gönderilmiş armağanlardı (Mişle 31 hakkında Midraş Şohar Tov). İkisi de Tek Tanrı inancını yaymak için çabaladı: Erkekler arasında Avraam, kadınlar arasında ise Sara (Bereşit Raba 39:21).

Leh Leha peraşasında (12:1): Aşem, Avram’a “Ülkenden, doğduğun yerden ve babanın evinden ayrıl, sana göstereceğim ülkeye yerleş” deyince, Avram ‘tanımam etmem, ben orada ne iş yaparım, nasıl geçinirim’ hesabına girmeden, Tanrı’nın sözünü dinledi ve yola koyuldu.

Aradan uzun yıllar geçti. Avram 99 yaşındaydı ki (Saray ondan on yaş gençti), Tanrı ona göründü, onunla bir antlaşma yapacağını ve birçok ulusun babası olacağını söyledi. “Ve artık ‘Avram’ diye çağrılmayacaksın. İsmin ‘Avraam’ olacak” (Leh Leha 17:4). Avraam ismi, ‘birçok milletin babası’ anlamına gelir.

Tanrı sonra (17:15): “Eşin Saray – artık onu ‘Saray’ diye çağırma” dedi. “Çünkü ismi bundan böyle Sara’dır. Onu mübarek kılacağım ve sana ondan doğacak bir oğul vereceğim. Onu mübarek kılacağım ve uluslar (annesi) haline gelecek. Halkların kralları ondan türeyecek.”

Saray neden Sara oldu dersiniz? Prensesim anlamına gelen Saray, doğal olarak bir tek Avram’ın prensesiydi. Artık tüm ulusların prensesi sayılacağından, sadece Sara adıyla çağrılması daha uygun olacaktı.

Tanrı’nın söz verdiği oğul dünyaya geldiğinde, Avraam 100 yaşına gelmişti. Çok beklenen bu evlâda, ‘güldü’ anlamına gelen Yitshak isminin takılması, Saadya Gaon ve Raşi’ye göre, Avraam ile Sara’nın ‘çok memnun olduğunu’ göstermektedir.

Tanrı, Avraam’ı tam on kez sınadı. Sonuncu sınav, en zor olanıdır. “Oğlunu, tek sevdiğini – Yitshak’ı – al ve Moriya bölgesine git. Onu Bana, (oradaki) dağlardan sana söyleyeceğim birinin üzerinde, tamamen yakılan korban (ola kurbanı, Holokost terimi buradan kaynaklanır!) olarak getir (Vayera 22:5). Sonrasını hepimiz biliyoruz sanırım. Üzerine çok sayıda kitap yazılan bu olay, Akeda terimiyle anılır. Akeda, İngilizce’ye “The binding of Isaac” diye tercüme edildiğinden, ne yazık ki Türkçe’ye zaman zaman ‘Yitshak’ın bağlanması’ diye çevrilir. Diyorum size, kitaplar doldurulacak kadar etraflı bir olayı iki sözcükle anlamaya çalışırsak, akıbeti bu olur. Hiç değilse, “Yitshak’ın kurban edilmek üzere elinin kolunun bağlanması” dese çevirmen arkadaşlarımız... 

Sonra? Avraam’ın Yitshak’ı götürdüğünü öğrenen Sara, hayata veda etti. Olayların sıralanma şekli bu ve maalesef akla ilk gelen, Sara’nın aldığı haberin şokuyla kalbinin durduğudur. İyi de... Peygamber Sara böyle bir yanılgıya düşebilir mi?

Hemen Tora’ya başvuralım (Haye Sara 23:1): “Sara’nın yaşamı yüz yıl, yirmi yıl ve yedi yıl oldu; Sara’nın yaşamının yılları bunlardı.”

Demek ki, Akeda olsun ya da olmasın, Sara’nın bu dünyadaki ömrü 127 yıldı; o trajik olay, yıllarını herhangi bir şekilde kısaltmış değildir.

Peki Tora’nın 127 yılı üç ayrı rakam halinde belirtmesine ne demeli? Bilgelerimize göre, Sara öldüğünde yüz yaşındaki bir insan kadar bilge, yirmi yaşındaki bir genç kız kadar güzel ve yedi yaşındaki bir çocuk kadar masumdu.

Koznitz’li Rav Yisrael’in Kabalistik bir açıklamasını öğrenmek ister misiniz? Peygamber Sara, Avraam’ın oğlunu kurban etmek üzere olduğu an, olay yerinde muazzam bir ışığın parlayacağını öngördü ve Aşem’e yalvardı: “Lütfen Akeda’ya tanık olmak istiyorum. İzin ver, ruhum bedenimi terk edip Moriya’ya gitsin.” Ve Aşem izin verdi.