Bu hafta ağımıza takılanlar

6-7 Eylül anlatılır hep; babamların kapısına yağmacıların dayanmaları ve ev sahibesinin çifteyle gelenleri kovalaması. Kuledibi'ndeki Müslüman esnafın Ladino öğrenmesi ve Yahudi müşterilerle Ladino konuşması... Birileri Yahudileri Yahudi olduğu için sevmediğini iddia ediyorsa hiç Yahudi tanımamıştır. İnsani özelliklerini sevmiyorsa diyecek yok ama nüfus cüzdanında Yahudi yazıyor diye potansiyel Siyonist, İsrail şakşakçısı, zengin vs olduğunu düşünüp sevmiyorsa... Manyetikgunlukblogspot

İzak BARON Diğer
30 Kasım 2011 Çarşamba

HER ŞEYDEN ÖNCE ŞUNU SÖYLEMELİYİM; BENİ KÜRESEL ÇAPTA OYNANAN "YAHUDİ Mİ DEDİN, O ZAMAN ANTİSEMİTİSTSİN" OYUNUNA SOKAMAZSINIZ

Bloomberg'de yalan, yanlış, taraflı haberler yapan çocuğun bir de yancıları çıktı. Rakip grupların eğlencelik gazetelerinde... Şekerler, öyle bilip bilmeden hislerini yazarak sayfaları doldurup, bir de üstüne maaş alıyorlar. Bloomberg'in patronu Michael Bloomberg'in Yahudi olduğunu yazdık diye bizi antisemitist (Yahudi karşıtı) ve ırkçı olmakla suçlamışlar vs. Her şeyden önce şunu söylemeliyim; beni küresel çapta oynanan "Yahudi mi dedin, o zaman antisemitistsin" oyununa sokamazsınız. Benim yazımda Yahudilere ve Yahudiliğe karşı hiçbir negatif itham yok. Delilim yazdıklarımdır. Ancak Bloomberg'in 16 Kasım tarihinde, yani bizim yazımızdan bir gün önce Türkiye'den dünyaya geçtiği haberde, Başbakan Erdoğan "İslami kökenleri nedeniyle ekonomik gerekçelere aldırış etmeden sıfır reel faizde ısrar eden" bir gerici olarak gösteriliyor. Bakan Zafer Çağlayan, Milletvekili Muharrem Karslı, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve biz yani SABAH gazetesi de Erdoğan'a itaat eden ve yüksek faiz isteyenleri düşman gösteren kişiler olarak tanıtılıyoruz. Peki bunu yazan arkadaşın bir delili var mı? Yoksa Müslüman sözünü duyunca aklından otomatik olarak moderniteye karşı gerici imajı mı geçiyor.

Oğuz Karamuk

http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2011/11/23/bloomberg-neden-agliyor

BİR TAKIM İNSANLAR DA ÇIKAR VE “TÜRKİYE’DEKİ BÜYÜK BİR GAZETE YABANCILARA KARŞI KARA PROPOGANDA YAPIYOR. BİR EKONOMİ SAYFASINDA BİLE KİŞİSEL VE ANTİSEMİTİK İMALAR YER ALIYOR” DİYEBİLİR

Eleştirideki şecere çıkarma işi eğitimle, nişanlıyla filan da kalmıyor, en bilindik durağa doğru ilerliyor: Bloomberg bu haberlerine açıklık getirmek zorundadır. Aksi takdirde, bir takım insanlar çıkar ve “Ajansın patronu Micheal Bloomberg Yahudi. İsrail-Türkiye gerginliği yüzünden karalama yapıyorlar der.”

Harvey’nin nişanlısıyla el ele fotoğraflarını basmakla, ‘Yahudi Lobisi İçin mi Yapıyor’ başlığına kırmızı oklar çekmekle ne tür bir ekonomi analizi yapılıyor, izaha muhtaç.

Fakat Sabah’ın bu haberinin Türkiye’de yaşayan veya Türkiye’yi takip eden bütün yabancı gazetecilerin dikkatini son derece negatif biçimde çektiğini önemle belirtmek isterim.

Dolayısıyla… Bir takım insanlar da çıkar ve “Türkiye’deki büyük bir gazete yabancılara karşı kara propaganda yapıyor. Bir ekonomi sayfasında bile kişisel ve antisemit imalar yer alıyor” diyebilir. Bu toprakların habis huyu şecereciliği dünya aleme taze örneklerle göstermenin ne alemi var, bu da aynen izah ister.

Ezgi Başaran

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1070220&Yazar=EZGİ&Date=22.11.2011&CategoryID=97

1941 YILINDA GAYRİMÜSLİM ERKEKLERİN NAFİA TABURLARINDA ÇALIŞTIRILMALARI VE VARLIK VERGİSİ KANUNU’NU AYRIMCI UYGULAMASI İÇİN DE ÖZÜR DİLEMELİ VE TAZMİNAT ÖDEMELİDİR

Son günlerin furyası ‘Devlet adına özür dileme’. ‘Özür dileme’ son derece ciddi bir kavramdır. Onun ayrılmaz bir parçası olup onu tamamlayan bir diğer kavram ise ‘tazminat ödeme’. Şimdilik sadece Dersim’de cereyan eden katliamlar için özür dileniyor. Ancak cin şişeden çıktı ve onu geri sokmaya çalışmak son derece zordur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sadece Dersim için değil, 1915 tehciri sırasında cereyan eden kıyım, 1934 yılında Trakya’da yaşayan Yahudilere karşı düzenlenen yağma girişimi, 1941 yılında gayrimüslim erkeklerin nafia taburlarında çalıştırılmaları ve Varlık Vergisi Kanunu’nu ayrımcı uygulaması için de özür dilemeli ve tazminat ödemelidir. Bu gerçekçi bir beklenti midir? Batı standartlarında bir demokrasiyi ve yurttaşlık kavramını benimsemiş ülkeler için evet ancak Türkiye için maalesef hayır.

Rıfat Bali

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1070781&Date=27.11.2011&CategoryID=77

BANA SORARSANIZ EN KORKUTUCU OLAN DA ŞU... İSRAİL, SURİYE HAKKINDA KONUŞMUYOR.TÜRKİYE DE-BİR SÜREDİR-İSRAİL HAKKINDA

Arap Birliği’nin Suriye duruşu Türkiye’yi rahatlattı ama birlik içinde çatlak olduğu da söyleniyor! (Ürdün, Lübnan-Rum Kesimi’nin ada çevresinde petrol/gaz aramak için Lübnan’la anlaşma yaptığı da speküle ediliyor-Irak’ın isimleri söyleniyor. Talabani, Türkiye’nin sıcak girişimine karşı olduğunu zaten söyledi.)

Bana anlaşılması çok garip gelen (ABD’nin de dahil olduğu) Fransa-Türkiye ittifakı…

Daha düne kadar Akdeniz’in tüm derinliklerinde kanlı-bıçaklı diplomasi yürüten (En iyi örnek Akdeniz Birliği’dir)  Paris ve Ankara’nın şimdi Suriye’ye yönelik askeri operasyonu beraber yürüteceği iddiası 'reel-politik'in kabullerini bile aşıyor.

Doğu Akdeniz jeostratejik açıdan artık çok aktüel bir bölge... Burada hangi ülke, küçük büyük fark etmez ne adım atıyorsa bir şey söylüyor.

Basra Körfezi'ni, Afganistan'ı, Katar'ı ve Çin'i hiç konuşmadık daha... Hepsini Ortadoğu'ya ekleyebilirsiniz, taşanı da Akdeniz'e...

Bana sorarsanız en korkutucu olan da şu...

İsrail, Suriye hakkında konuşmuyor.

Türkiye de-bir süredir-İsrail hakkında.

Nedret Ersanel

http://www.iyibilgi.com/artikel.php?artikel_id=29084

YANİ DEVLET, KENDİ VATANDAŞLARINI “TÜRK” VE “GAYRI TÜRK” OLARAK İKİYE AYIRMIŞ. “GAYRI TÜRK” OLANLARIN GAYRI TÜRK OLDUĞU DA “GAYRIMÜSLİM EKALLİYET” OLMALARIYLA TANIMLANMIŞ

Kasım ayı bir de 1942’de Varlık Vergisi Kanunu’nun Meclis’te kabul edilişinin yıldönümüdür.

Başbakan Şükrü Saracoğlu 11 Kasım günü kanunun amacını şöyle açıklar:

“Bu kanun ile takip ettiğimiz hedef, tedavüldeki paraları azaltmak ve memleket ihtiyaçlarımıza karşılık hazırlamaktır.”

Savaş yıllarının enflasyon baskısı böylece hafifletilecektir. Karaborsacılık yoluyla para kazanan ve halkın nefretini üzerlerinde toplayan vurguncuların aşırı kazancı da vergilendirilmiş olacaktır.

Çok makul, değil mi?

Ama bir gün önce basına kapalı olarak yapılan toplantıda aynı Saracoğlu aynı kanunu Meclis’teki CHP grubuna şöyle izah etmiştir:

“Bu kanun aynı zamanda bir ihtilal kanunudur! Bize iktisadi istiklalimizi kazandıracak bir fırsat karşısındayız: Piyasamıza hakim olan gayri Türk unsurları bu sayede bertaraf ederek Türk piyasasını Türk tüccarlarının ve Türklerin eline vereceğiz. İstanbul’daki gayrimenkullerin Türklere intikalini yine bu sayede temin edeceğiz. Gayrimenkullere tarh edilecek vergilerin ancak dörtte biri Türklere tahmil edilecektir.”

Bu “gayrı Türk unsurlar” kimlerdir? Amerikalı mı, Alman mı, Zanzibarlı mı?

Kim olduklarını dönemin İstanbul Defterdarı Faik Ökte anılarında anlatmış:

“Cetveller M ve G diye ikiye ayrıldı. M Müslüman grubu, G gayrımüslim ekalliyetleri temsil ediyordu. Daha sonra bu harflere, dönmeler için D, ecnebiler için E harfleri katılacaktır.”

Yani devlet, kendi vatandaşlarını “Türk” ve “gayrı Türk” olarak ikiye ayırmış. “Gayrı Türk” olanların gayrı Türk olduğu da “gayrımüslim ekalliyet” olmalarıyla tanımlanmış.

Ve devlet kendi vatandaşlarından dinlerine göre vergi almış. Böylece vatandaşların bir kısmı vatandaşların diğer kısmına karşı “iktisadî istiklal” kazanmış!

Ben bu yıldönümlerini kutlamayı ihmal ettim.

Roni Margulies

http://www.ilkehaber.com/yazi/ulus-okullar-basogretmenligi-2970.htm

TIPKI NEVROTİK BİREY GİBİ, UNUTTUĞUMUZU ZANNETTİĞİMİZ TRAVMALARIN ESİRİ OLARAK YAŞIYORUZ BU ÜLKEDE...

1934’te Trakya’da Yahudilere, 1955’te İstanbul’da Rumlara, 1978’de Maraş’ta, Sivas’ta, Malatya’da, Çorum’da Alevilere, hep aynı şekilde saldırmadılar mı? Kapılarının üzerleri işaretlenmedi mi kurbanların? Bu katliam ve talan ‘teknikleri’ hangi hafızada, nasıl, ne biçimde depolanıyor?

Tıpkı nevrotik birey gibi, unuttuğumuzu zannettiğimiz travmaların esiri olarak yaşıyoruz bu ülkede... Aslında her şey, bir biçimde bilinçdışımızın karanlık, kuytu köşelerinde yaşamaya devam ediyor. Hiç ‘hatırlamadığımız’ için hiçbir şekilde unutmamış oluyoruz...

Bu Dersim’le ‘karşılaşma’, ‘ötekini’ yüzleştirme oyununu bir kenara bırakıp bütün tarihimizle sahici bir yüzleşmenin kapısını aralayabilir miyiz dersiniz? Sararmış solmuş fotoğraflara bakacağız, içimiz yanacak, yüzümüz kızaracak, gözümüz yaşlanacak bu ruhsal serüvende... Bazı ‘kahramanlar’ tiksindirici katillere dönüşecek... Hiç tanımadığımız gerçek kahramanlarla karşılaşacağız bu yolculukta... Geçmişi geçmişte bırakmaya, unutmak için hatırlamaya, sahiden kapatmak için yaralarımızı açmaya, canımızın yanmasına hazır mıyız? Büyümek ve gerçek bir kimlik duygusuna sahip olmak için...

Orhan Kemal Cengiz

http://tinyurl.com/7k4xok5

TAHRAN, TÜRKİYE İLE İSRAİL’İ KARŞISINDAKİ AYNI HATTA YERLEŞTİREREK AKP İKTİDARININ İSLAMCI DAMARINI ŞİŞİRMEYE ÇALIŞIYOR

İran rejimi, çerçeveye Türkiye’yi de hiç olmadığı kadar açık biçimde yerleştirerek, olası bir İsrail saldırısına mukabele ederken çatışmayı bölgeye yayacağı uyarısında bulunuyor. Türk ekonomisini tehdit ediyor.

Kürecik radarının elde edeceği datanın İsrail’le paylaşılmayacağı güvencesi pek etkili olmamış sanki... Tahran, Türkiye ile İsrail’i karşısındaki aynı hatta yerleştirerek AKP iktidarının İslamcı damarını şişirmeye çalışıyor, onu ideolojik baskı altına alıyor ve politikalarını gözden geçirmeye zorluyor. İsrail karşıtı Türk kamuoyunu da AKP hükümetine karşı kışkırtmayı deniyor bu arada... Bu çabalar beyhudedir. “Eski sıfır sorun” mazide kalmıştır. “Yeni sıfır sorun” için ise değişmesi gereken Türkiye değil, İran’dır.

Kadri Gürsel

http://dunya.milliyet.com.tr/iran-akp-yi-tehdit-ediyor/dunya/dunyayazardetay/28.11.2011/1468256/default.htm

HER ŞEYDEN ÖNCE ABD DIŞ POLİTİKASI KONUSUNDA KOMPLO TEORİSİ SEVİYESİNE VARAN VE HER ŞEYDEN İSRAİL LOBİSİNİ SORUMLU TUTAN BAZI ANTİ-SEMİTİK EZBERLERİ BOZMAK GEREKİYOR

Türk ve Amerikalı yetkililerden son zamanlarda sürekli iyimser mesajlar geliyor. Ankara ve Washington arasında tarihteki en iyi dönemden, stratejik ittifakın altın yıllarından bahsediliyor. Bir de Türkiye-İsrail cephesine bakın. Ankara ve Tel Aviv arasında ilişkiler dibe vurmuş durumda. Tarihte bundan daha kötü bir dönemden geçmedi Türkiye- İsrail ilişkileri. Bundan bir yıl önce biri bana Ankara ve Washington arasındaki ilişkilerin tarihteki en parlak döneminin Türkiye- İsrail ilişkilerinin tarihteki en kötü dönemi sırasında yaşanacağını söyleseydi, herhalde ciddiye almaz, güler geçerdim. Oysa durum şimdi aynen böyle. Peki bu durumu nasıl açıklamak gerekiyor? Hani İsrail lobisi Amerikan dış politikasının en güçlü aktörü ve belirleyicisi durumundaydı? Böyle olsaydı, Türkiye'ye ateş püsküren İsrail lobisine rağmen Obama yönetimi Türkiye ile ilişkileri bu derece iyi bir seviyede sürdürebilir miydi? O halde nasıl değerlendirmek gerekiyor bugünkü durumu?

Birçok boyutu var bugün yaşanmakta olan bu durumun. Her şeyden önce ABD dış politikası konusunda komplo teorisi seviyesine varan ve her şeyden İsrail lobisini sorumlu tutan bazı antisemit ezberleri bozmak gerekiyor. ABD'nin Ortadoğu politikasında İsrail lobisi tabii ki önemli bir rol oynuyor. Ama bu lobi her şeyi belirleme gücüne sahip değil. Washington'un Ortadoğu politikasında İsrail lobisinin karşısında duran ve genel olarak Arap ülkeleri lehine faaliyet gösteren iki önemli lobi var. Bunlar petrol lobisi ve silah şirketleri lobisi. Her ikisi içinde en büyük pazar Arap ülkeleri. Bu nedenle ABD dış politikası üzerinde komplo teorileri kurmadan önce ABD Kongresi'nde para ve etki konusunda sadece İsrail lobisi tekeli olmadığını kabullenmek gerekiyor.

Ömer Taşpınar

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/taspinar/2011/11/28/israile-ragmen-neden-ak-partiabd-iliskileri-saglam

Blog’lardan

Neyse sonuçlar için yazıp çizmek başkalarına kalsın ben bambaşka bir şeyi fark ettim bu gece sonuçları izlerken. Kazananlar hep birilerine teşekkür etti: Çeşit çeşit azınlığın ismi zikredildi ama Yahudilerden hiç bahsedilmedi. Küfürlerin öznesi olmaktan ileriye gidemeyen insanlarız biz Türkiye’de, yok sayıyorlar bizi resmen, alınıyorum. Bizim de haklarımızı savunsun birileri.

"Ne hakkı arkadaş, sizin tuzunuz kuru!" nidaları yükselmesin. O kadar kolay değil bu ülkede Yahudi olmak. Neler gördük biz neler: Trakya olayları, 6-7 Eylül olayları, Varlık vergisi, sinagog bombalamaları... Bunlar sadece kayıtlara geçenler. Ben bile su genc sayılabilecek yaşımda payıma düşeni gördüm. Ve şunu anladım; bizimkiler gideceğiz edeceğiz derler ama çok azı yapar bunu, çünkü biz çok seviyoruz bu ülkeyi. En kötü olayı bile anlatırken mutlaka Müslüman bir vatandaşın yaptığı iyilikten bahsediyoruz gururla.

Mesela 6-7 Eylül olayları anlatılır her bayram yemeğinde; babamların evinin kapısına yağmacıların ellerinde sopalarla dayanmaları ve ev sahibesinin çifteyle gelenleri kovalaması.

Ya da Kuledibi'ndeki Müslüman esnafın orada yaşayan Yahudilerden Ladino öğrenmesi ve Yahudi müşterilerle Ladino konuşması...

Galata'ya taşındıktan sonra anladım ki; birileri Yahudileri Yahudi olduğu için sevmediğini iddia ediyorsa hayatında hiç Yahudi tanımamıştır. İnsani özelliklerini sevmiyorsa diyeceğim bir şey yok ama nüfus cüzdanında Yahudi yazıyor diye potansiyel Siyonist, İsrail şakşakçısı, zengin vs olduğunu düşünüp sevmiyorsa o zaman işler değişir.

http://manyetikgunluk.blogspot.com/2011/06/post-secim-sendromu.html

Netten okuyun

"Bir İsrailli’nin canı 9 Türk'ten daha kutsal değildir" – İREM KÖKER

http://www.hurriyet.com.tr/planet/19295064.asp

Terezin Toplama Kampı

http://minerotasi.blogspot.com/2011/11/terezin-toplama-kamp.html

Netten seyredin

Suzy - La Blanka Ninya

http://www.youtube.com/watch?v=j7VPn7E2EBI&feature=share

Suzy - Sea of Milk

http://www.youtube.com/watch?v=HaLE8D7bbNI&feature=share

Sarah Aroeste Band: "Me Siento Alegre- Yearn for You"

http://www.youtube.com/watch?v=tO8Q6duj9Uo&feature=related