Torunuma mektuplar -29/ Başarının sırrı nedir?

Gerçekten başarılı insanlar, asla başkaları gibi olmaya çalışmazlar. Aksine, önceki hallerinden daha iyi olmaya çalışırlar. Başkalarıyla yarışmayın. Kendinizle yarışın. Dün olduğunuzdan daha iyi olmaya çalışın, olağanüstü şeyler karşınıza çıkacaktır. Robin Sharma

Sara YANAROCAK Kavram
14 Eylül 2011 Çarşamba

Sevgili canım oğlum Guy, bu mektubum sana ulaştığı zaman, ben zaten sana kavuşmuş olacağım. Nihayet sana tekrar kavuşuyorum. Yumuşacık ipek yanaklarına yumulmak, mis gibi kokunu içime çekmek için sabırsızlanıyorum. Saçların sarı sarı, ipecik gibi. Buklelerine parmaklarımı dolamak için günleri iple çekiyorum.

Guy bu hafta sana mektubumda neler yazayım diye düşünürken yine aynı kitapta başka bir söze takıldım. Aslında yazarın söyledikleri çok önemli. Gerçek başarı ile başarıya öykünmek çok farklı birşey. Bir başka deyişle başarılı bir insan olmakla, başarılı bir insana gıpta edip onun gibi olmaya çalışmak çok farklı şeyler.

Gerçekten başarılı olan insanlar, asla başkaları gibi olmaya çalışmazlar. Zaten olamaya çalışsalar da olamazlar ki. Çünkü herkesin kendine özgü bir yeteneği, sistemi, disiplini vardır. Herkesin çalışma ve yükselme hırsı aynı grafikle ölçülemez. Kimi başarıya çok çalışmakla, kimi birtakım yardımlar ve desteklerle, kimi tek başına, kimi ekip halinde ulaşır. Bu biraz da insanın zekasına ve Tanrı vergisi yeteneğine de bağlıdır.

Esasen başarılı olan insanın kendi kendiyle yarışması, kendini aşması gerekir. Bir başkasının başarısını kendine örnek alıp, ona öykünmek, onun tutuğu yolu tutmak taklitçilikten öteye gitmez. Taklitler ise daima asıllarının kötü bir kopyası olurlar.

İnsanlar elleri ve beyin güçleriyle birşeyler yaratıp başarıya ulaştıkları zaman, bununla elbette ki gurur duyup mutlu olmalıdır ama, eğer o başarısını olur olmaz her yerde anlatır, kabarır ve aynı başarıyı bozdurup bozdurup harcarsa, sonunda başarısı harcı alem bir hale dönüşür. Önemli olan insanın kendi başarılarını, rekorlarını egale etmesidir. Yani insanın kendini tekrarlamaması, kendi kendisiyle yarışa girmesi gerekir. Önemli olan insanın kendini geliştirmesi, kendine yeni ufuklar açmasıdır.

Guy bu her meslek grubunda ve her sanat dalında aynı çabayı gerektirir. Bir tüccar imal ettiklerini geliştirmeli, gitgide daha kaliteli hale getirmelidir. Bir sanatçı hayal gücünü çalıştırmalı, her yaratısı diğerinden daha üstün olmalıdır. Bir doktor bile tıp fakültesini bitirdikten sonra, bu dünyayı terk edene kadar sürekli kendini eğitmeli, yeni çıkan tedavileri ve yöntemleri öğrenip uygulamalıdır. İnatla yerinde sayan veya etrafındaki meslektaşını taklit eden kişi, olduğu yerde saymaya mahkum olur.

İnsanın aklını ve zekasını sürekli çalıştırması, üzerine eğildiği işi, en iyi şekilde yapmaya çalışması hem kendisine başarı olarak geri dönecek, hem de yakın ve uzak çevresine faydası olacaktır.

Ünlü Fransız düşünürü Montaigne: “Başkalarının bilgisiyle bilgin olabilsek bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz” derken, aslında son derece önemli bir şeye parmak basmıştır. Bir bilgiyi iyicene okuyup ezberlersek, o konuda söz sahibi olabilir, hatta o konuda etrafımıza bilgiçlik bile taslayabiliriz. Ama insanların öğrendiği bilgileri içselleştirmesi, onları öğrendiği diğer şeylerle karşılaştırması, oraya yeni şeyler ekleyip geliştirmesi, yani kısacası aklını kullanarak yeni başarılara adım atması akıllılıktır. Gerçek başarının sahibi olmaktır.

Tamamen aynı konuyu içermese bile, Varoluşçuluk Felsefesinin ünlü Fransız düşünürü Jean Paul Sartre’nin de söylediği bir cümle beni her zaman düşündürmüştür:

Hiç kimseye hayran olmam ve bana hayran olunmasını da istemem. İnsanlar hayran olunmak için değildir; hepsi de aynıdır, eşittir. Önemli olan yaptıkları şeydir.

Bazı kişiler, başkalarının başarılarını gözlerinde çok büyütürler ve biraz onu hoşnut etmek, biraz da hayranlıklarını belirtmek için durmaksızın o başarılı kişiyi överler. Elbette ki başarıyı takdir etmek ve beğenileri ortaya dökmek, başarılı kişiyi motive eder, mutlu kılar. Ama bu övgüleri sık sık yapmak veya sürekli aynı övgülere maruz kalmak kanımca o kadar da keyifli gelmez insana. Aslında özünde bütün insanlar eşittir. Tanrı herkese şu veya bu şekilde bir takım iyi özellikler vermiştir. Çünkü her insan bu dünyaya etrafı ve kendisi için faydalı, iyi bir insan olması umudu ve temennisiyle getirilir.

Daha sonra o kişinin tuttuğu yol onun geleceğini belirler.

Demem o ki, bir insanın diğerini yüceltmesi veya batırması ile diğer kişi ne değer kazanır, ne de alçalır. Kişi yaptıklarından veya yapmadıklarından sorumludur. Yaptıkları doğru ve iyiyse, kendine ve etrafına faydalı ise bu başarı oluyor. Tam tersi ise düpedüz başarısızlık olarak niteleniyor.

Yani Guy David, şu hayat dediğimiz şey o kadar kolay değil. Ama aklımızı ve kişisel yeteneklerimizi kullanırsak başarılı olmamamız için hiç bir nedenimiz kalmaz. Ah en önemlisini eklemeyi unuttum, çok çalışmak ve işini tutkuyla sevmek...

 Seni çok seviyorum benim cin bakışlı torunum.

Babaannen Sara

9 Eylül 2011

* ‘Gününüzü Aydınlatacak Sözler’ kitabından