Torunuma mektuplar- 28/ İyimser ol, mutluluğa ulaş...

Sara YANAROCAK Kavram
17 Ağustos 2011 Çarşamba

“Zihniniz harika bir hizmetkâr ama korkunç bir efendidir. Olumsuz düşünen biri olmuşsanız, bunun sebebi zihninize özen göstermemeniz ve onu iyi şeylere odaklanması için eğitmeye zaman ayırmayışınızdandır. Unutmayın, gün boyunca ne düşünürsek ona dönüşürüz.”

Robin Sharma*

Sevgili Guy’cığım, yine epeyi bir zamandır sana mektup yazmamıştım. Ben seni iki şekilde özlüyorum biliyor musun? Birincisi seninle sürekli olarak aynı gökler altında yaşamıyoruz, o nedenle her zaman beraber değiliz. İkincisi ise çok ilginç. Sana mektup yazdığım zaman, sanki sen iri siyah gözlerinle dikkatle bana bakıyorsun ve her söylediğimi iyice anlıyorsun gibi bir duyguya kapılıyorum. Sanki seni kucağıma oturtmuşum gibi oluyor. Mektup yazmayınca da özlüyorum seni. Daha iki yaşına gelmene 3 ay var ama oldukça akıllısın galiba. Annenin iphone’undan ve bilgisayarından istediğin çizgi filmleri ve müzikleri dinleyebiliyorsun. Laf aramızda sizin kuşağın bu kristal beyin yapısına pek akıl sır erdirdiğim söylenemez...! O

Sevgili güneş oğlum, bu hafta son günlerde zaman zaman elime aldığım bir kitaptan alıntıladığım bu cümle hakkında yazmak istiyorum.

İnsanın zihni ve ona ettikleri hakkında yazar, zihnimizin harika bir hizmetkâr ama onun yanında korkunç bir efendi olduğundan söz ediyor.

Zihin, insanın tüm duyduklarını, okuduklarını, gördüklerini duygularını, olumlu ve olumsuz tüm düşüncelerini depo ettiği bir yer.

İnsanın bütün kötümser ve iyimser duyguları da tam zihnimizin içinde. Guy şu kötümserlik var ya, bence insanın tüm yaşantısını baştan aşağı mahveden bir duygu. Önce ufak ufak zihnini kurcalamaya başlar. Küçük bir elma kurdu gibi, ağır ağır seni kemirmeye başlar. Bir zaman gelir ki, o küçük elma kurdu zihninin tam odak noktasına obez bir yılan gibi çöreklenir.

Kötümser düşüncelerin, olumsuz düşüncelere, karamsarlığa, yanlış davranışlara dönüşür. Önce ruhun kararır, ardından bedenin alarm vermeye başlar. Miden ağrıyabilir, baş ağrıları çekebilirsin, sinir sistemin iflas eder, özetle doktorların kapılarını sık sık çalar, sonunda bir ilaç deposu halinde ömrünü tüketirsin.

Ünlü düşünür Mevlana bu duyguları güzel ve yalın bir biçimde özetlemiş;

Düşüncen konuşmana, / Konuşman hareketine,

Hareketin kaderine yansır. / Güzel düşün, güzel yaşa.

Guy David hayatını yaşarken her zaman olumlu ve iyimser düşünmeye çalış. Her hareketin ve sözün altında bir çapanoğlu arama. Hayatlarını bu şekilde geçiren insanlar hem mutsuz olurlar, hem de etraflarını huzursuz ederler.

Bu hayatı yaşarken hem etraflarına hem de kendilerine cehennem azabı çektirirler.

Yaşadığın her olaya, başına gelen tüm iyi ve kötü şeylere; hiç bir zaman kötü anlam yükleme. Her olgunun altında illa ki iyiliğe akacak olan bir sebep vardır. Sen eğer iyiliklerin yanı sıra, sıkıntıları ve yanlış giden olayları da iyimserlikle karşılarsan, her şeyin daha kolay üstesinden geleceğini, tereyağından kıl çeker gibi kolayca halledebileceğini hayretle göreceksin.

Eğer olaylara iyi niyetle yaklaşırsan, kafandan geçen iyi duygular, senin ifadene yansır. Dingin, huzurlu bir biçimde kendini ifade eden insanlar, zamanla bunu içselleştirirler ve böylece hayattaki duruşlarına yansır. Bu tip insanlar herkesin birlikte olmaktan zevk alacakları bir kişilik olur. Hem kendilerine, hem de etraflarına iyilik ve huzur saçtıkları için doğru orantılı olarak yaşamları da dirlik ve düzen içinde akmaya başlar.

Çünkü yaşam yolculuğunda karşılarına çıkan bütün iyi ve kötü şeyleri aynı olgunluk ve huzurla ele alırlar.

Canım Guy’cığım bu hayatta yaşadığımız her şey değişkendir. Ne güzellikler, ne de fenalıklar hiç bir zaman, sonsuza kadar bizimle birlikte kalmazlar. Her şey zaman içinde değişime uğrar. Şu veya bu şekilde kılık ve anlam değiştirirler.

O zaman yapmamız gereken, başımıza gelen her şeyi aynı iyimserlikle karşılayıp, onu yaşamak. Zaten genel anlamda, başımıza gelecek olanlardan pek de kaçınamıyoruz. Nedir ki eğer bedensel ve duygusal anlamda iyi donanımlıysak, gelecek olanları daha rahat yaşayabilir veya katlanabiliriz. Olayları ele alış şekli insanı harika yahut berbat mecralara sürükleyebiliyor.

Benim güzel, minicik oğlum. Zihin insanının tüm ömrünü güzel kılacağı gibi, onu kendinin kölesi haline de getirir. Zihnini kötü duygular rahatsız etmeye başladığı zaman, gönlünün pencerelerini ardına kadar aç. Oradan gönül çiçeklerinin ve barış kuşlarının uçuştuğunu göreceksin. İçindeki iyilikler ve hoşgörü ile, zihninin kötü karanlık yarasalarını kovalayacaksın.

Başka bir kitabın içinde okuduğum, bir tümce sana bu söylediklerimi harika bir biçimde ifade ediyor;

“Cennet yüreğin içindedir; cehennem zihnin içindedir. Zihin odaklı yaşayan insanlar bu dünyada cehennem azabı çekerken, yaşama yüreğinin penceresinden bakan ender insanlar cennetin hazzını tüm hücrelerinde hissederler.”

Ne kadar güzel değil mi? Aslında ben neredeyse böyle yaşamaya meyilli bir insanım. Fakat arada bir hiç ummadığım kötü, abuk subuk sürprizlerle karşılaştığım zaman dengelerim sarsılıyor. Fakat sevinerek söylüyorum ki, içimdeki iyi duygular, Tanrı imanı ve sevecenlikle bu dengeyi yeniden kuruyorum. Açılan minik yaraları merhemliyorum. Onların içine sivri çomaklar sokup yeniden kanatmıyorum. Böylece kendime minik mutluluklar armağan ediyorum. Tabii ki etrafımdaki insanlar da bu iyimserlikten nasiplerini alıyorlar.

Guy, aslında iyi olmak, kötü olmaktan daha kolaydır. Zihnin karamsarlık ve kötümserlikle yazar kasa gibi çalıştığı zaman, kendi kendine komplo teorileri üretip, sinirlerini harap edersin. Bu bedenine de yansır. Sık sık hastalanırsın.

Zihnini, yüreğinin emrine verirsen, o kadar rahat edersin ki sana tarif edemem. Gönül gözleriyle ele alacağın hayatın çok daha yumuşak ve beyaz olacaktır. Şu üç günlük hayatımızda herşeyi dert etmemize, kötüye yormamıza gerek yok zaten. Her insan üzerine düşeni asaletle ve sakinlikle yaparsa, ortada ne toz kalır, ne duman!

Sevgili oğlum, iyimser olmak için kendimizi sürekli eğitmemiz ve iyi telkinler vermemiz gerekir. Olayların sebep sonuç ilişkilerini ele alırsak, aslında her insanın özünde iyi olduğunu, kendince iyi bir şeyler yapmak istediğini görürüz. Önemli olan insanların derinlerindeki iyi ve güzel özellikleri keşfedebilmek.

Bunu yapabilmek için de, yüreğimizin sesini duymamız gerekir. İnsan güleryüzlü, geleceğe umutla bakan ve kötü niyetli değilse mutlaka karanlıkların içinde bile yolunu bulabilir ve ışığa kavuşabilir.

O karanlıkların ayağına çelme takmasına izin verme. Karanlık tünellerin sonunda mutlaka güneş ışığı seni bekleyecektir inan bana.

Her yolun bir sonu, her gecenin bir sabahı vardır.  Yeter ki sen  o süreç içinde dengeni kaybetme.

Hiç unutma, Tanrı ne eylerse güzel eyler. Her olayın bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Hiçbirşey yoktan var olmaz. Hayatımızda başımıza gelen her iyi ve kötü şeyin mutlaka bir sebebi vardır. Önemli olan ne iyilikte, ne de kötülükte dengeni yitirmemen, yanlış hamleler yapmamaktır.

Guy David, kendini hayatın güzelliklerini ve iyiliklerini görmeye odakla. Kendini bu şekilde kurgularsan, zihninin kötülük imparatorunu, gönlünün iyilik meleği ile yenersin. Hiçbir karanlık seni yıkamaz.

Guy; benim babam, yani senin büyük deden Hayim Sarfati, son derece olgun ve iyimser bir insandı. Her zaman sabırlı ve güler yüzlüydü. En kara gününde bile, sıkıntıları sakinlik ve sabırla karşılardı. İmanı tam olan, sürekli Tanrı’ya şükreden bir kişiydi.

İnanması zor ama, hayata veda ederken, aklı başındaydı ve şükrediyordu. Sevgili Tanrı’sına kavuşacağı için. Ona o kadar güveniyordu ki ölümün sadece, Tanrı’ya kavuşmak olduğunu düşüyordu.

Canım Guy, en çok istediğim senin büyük deden Hayim gibi, aydınlık ve iyi bir ruha sahip olman.

Ölümünün ardından 8 yıl geçmesine rağmen, hala saygı ve sevgiyle anılan birinin kızı olmak bana onur veriyor.

İşte benim güzel yüzlü minik oğlum, zihnimizin bize hizmet eden bir hizmetkâr olabilmesi için yapmamız gereken şey yüreğimizin beyaz ve yumuşacık bir patron olmasını sağlamak.

Bence biz bunu başarabiliriz. Seni çok seviyorum canım bebeğim.

Babaannen Sara

15 Ağustos 2011

* ‘Gününüzü Aydınlatacak Sözler’ kitabından