Marsel Barzilay Arditty

Ester YANNİER Köşe Yazısı
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Bu yaz başından beri tüm Adalı dost ve tanıdıklarıma, resim atölyesi büyük talep gören ressam arkadaşım Jackie Arditty’nin kim olduğunu anlatmaya çalışırken yaşı biraz ileri olanlara “Annesini mutlaka tanırsınız, Fransızca öğretmeni Madame Marsel” dediğimde hep aynı tepkiyi aldım “Madame Marsel’in oğlu mu? Ne muhteşem kadındı!” veya  “Öğrencisi olmadım ama adını çok duydum”…

Madame Marsel hem arkadaşımın annesi, hem de Fransızca öğretmenimdi.  Başarılı ve sevecen bir öğretmen olmasına, birçok öğrenciye büyük destek vermesine rağmen Madame Marsel’in bana – ikramlarının kilolarıma kilo katmasının haricinde- pek bir katkısı olduğunu söyleyemeyeceğim, zira o çocuk aklım, özel ders aldığım Madame Marsel’in masasından bir an önce kalkıp içeride arkadaşım Jackie ile oyun oynamakta, eğlenmekteydi…   Düşünün arkadaşınızın evindesiniz ve siz içeride Fransızca “analyse grammatical”  yapıyor veya bu dilin bitmez tükenmez ve nedeni anlaşılmaz  “exceptionlar”ı arasında boğuşuyorsunuz… 

Bazen dersten sonra oturur daha cazip gelen aile sohbetine katılırdım… Eşine, oğulları İno ve Jackie’ye neşeli takılmalarına gülerdim.

Yıllar sonra Jackie’nin bir sergisinin açılışında karşılaştık. Hiç değişmemişti hala aynıydı…  Bu yaz hep aklımdan geçti bir gün evine gidip de onu ziyaret etmek, ama gidemedim… “Hayat,  ertelemeye gelmez” dersini bir kez daha verdi…

 Çocukluk anılarımdaki o sarışın, tırnakları hep kırmızı ojeli, hep gülen gözlerle dünyaya bakan sevgi dolu Madame Marsel’i geçen hafta Cuma günü bir avuç insanla son yolculuğuna uğurladık…

Mekânı cennet olsun…

Cenazede beraber olduğumuz Mirka Kohen’den kuzeni Madame Marsel’i anlatmasını istedim…

___________

15 Kasım 1923’te doğdu. Genç kızlık soyadı Barzilay idi. Kumaş ithalatı yapan çok varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Ancak Varlık Vergisi’nde birçok aile gibi her şeylerini kaybettiler. O dönemlerde Notre de Dame Sion öğrencisiydi, okul idaresi evin durumunu öğrenince onu himayesi altına aldı. Bir süre okulda yattı.

O yıllarda okulda yatak yoktu, elma sandıklarından yatak yapıldı. Bu kendisinde kötü bir duygu yarattı bu nedenle uzun yıllar elma yiyemedi hatta kokusuna tahammül bile edemedi. Ailesinin durumu onu çok etkilemişti ve iyi bir öğrenci olmasına rağmen bir sözlü sırasında soruyu yanıtlayamamıştı. Okulun mezuniyetindeki “Olgunluk sınavını” birincilikle verdi. Evlenmeden önce Saint Pulcherie’de 10 yıl süreyle ilk hazırlık sınıflarına öğretmenlik yaptı. O yıllarda ben de okulda öğrenciydim ve öğrencilerinin onu ne kadar çok sevdiklerine tanık oldum. Son yıllara kadar öğrencileri onu gördüklerinde gelir elini öperlerdi. Çok sevilen bir insandı “taparlardı” diyebilirim.  Washington’da yaşayan bir dostumuz, Marsel’in kuzenim olduğunu bildiğinden hep anlatırdı “Dersimi iyi bildiğimde yanağını öptüğü için birkaç gün yanağımı yıkamadım”. Öğrencileri kendisinden hep sevgiyle ve saygıyla söz ederler. Oğlunun doğumundan sonra öğretmenliği bıraktı ancak uzun yıllar evinde zaman sınırlaması olmaksızın ders verdi. Yıllar sonra Caddebostan’da Batı Dilleri Merkezi’nde de öğretmenlik yaptı.

Ailesini çok severdi, çok fedakâr bir insandı. Ömrünü çocuklarına adamıştı diyebilirim. Resim yapmaya çok teşvik ettik. Hayatı ciddiye almayan nüktedan bir insandı.   Yaşam sıkıntısına rağmen bunu karşısındaki ne yansıtmaz, yardım eder, hep şaka yapardı. Sevdiklerini gönülden severdi.  Bilmece çözmeyi çok severdi, teknolojik gelişmeleri takip ederdi. Ölmeden bir gün önce kendisini ziyaret ettiğimde, ezbere Fransızca ve Türkçe şiir okudu… Zihni son güne kadar çok açıktı.

Onu özleyeceğim…

Mirka  Kohen